uzun bir aradan sonra rusya bir savas gemisini suriyedeki deniz ussune gondermisdir, rusyanin bir turkiye suriye savasina izin vermiyecegini dusunuyorum, uzak bir olasilik.
iki Müttefik iran ve Suriye. iran Dünyanın en güçlü kara kuvvetleri. Bedeviler yani. Amerikanın olası irana girişi zaten amerika için ölümden daha zor. Ancak birde irana destek verek Suriye var arkada. Amerika büyük güç ama bu şekildeki bir coğrafyada iki devletle başa çıkabilir mi? Tabiki hayır. Birinin Suriyeyi, Amerika irana girmeden kesmesi lazım yani dünyaya bir mayın sıpası lazım ki oda biziz. Girsek ne olur? Sabah ezanıyla ya allah deriz ikindeyi Şamda kılarız. Bu savaş bu kadar basit ancak gerek varmı? başkalarının tuttğu maşa olmalı mıyız. Bir kere olsun başkalarının değil kendi çıkarlarımız uğruna savaşmalıyız.
çoğunuz bilir belki...abi ve kardeş muhabbet ediyorlar. kardeş abiye;
-abi ya yengem senden çok tırsıyor, benim hatun ise hiç benim sözümü dinlemiyor, nedir bunun sırrı?
diye sorar.
abi yanıtlar;
-bak oğlum, biz yengenle evlendiğimizde ilk gece gerdeğin altına ben kedi sakladım, yatağa çıktık, tam halvet olacakken, kedi miyavladı, ben de kediyi tuttum, iki bacağını ayırarak camdan aşağıya attım. yengen bu manzara karşısında şok oldu ve o gün bu gündür benden korkar, "aman beyi kızdırmayayım, benim de bacaklarımı ayırır atar aşağıya" diye düşünür...
kardeş sırrı öğrenmiştir. eve gider ve hemen yatağın altına bir kedi koyar, vakit ilerler ve hanımıyla tam yatağa girip halvet olacakken, kedi miyavlar. kardeş kediyi alır, iki bacağını ayırarak "amına kodum kedisi" der ve atar camdan aşağı...
lakin hanımından beklediği tepkiyi alamamıştır.
hanımına bakar ve;
-gördün mü?
der.
bunun üzerine kadın cevap verir;
-gördüm gördüm de o iş geçti artık...ilk gece ayıracaktın kedinin bacaklarını...
bizim suriye işi de böyle işte.
apo suriyedeyken posta koyduk, ama icraate girişmedik.
hal böyle olunca şimdi suriye bize posta koyuyor.
"o iş geçti artık...apo buradayken yapacaktın o işi türkiye..."
Eğer olursa türkiye'nin sikerteceği savaştır. Ama tabii ki savaş olmasını istemeyiz. Yani daha çok kan dökülmesi gereksizdir kardeşçe yaşamak varken...
olması istenmeyen savaştır. benim mehmedim niye başkasının davası için komşusuyla savaşsın ? sakın insan hakları demokrasi felan deme kalbini kırarım! dünyadaki tüm orduların kışlasında oturması dileğiyle...
ilk başta türkiye'nin baskın çıkacağı ancak sonradan bölgeyi kaybetmek istemeyen iran'ın gönderdiği özel askerlerle olayın gerilla savaşına dönmesi neticesinde türkiye'nin ciddi kayıplar verebileceği savaştır..
zaten planlanan buydu ve maalesef planladıkları olmak üzere..kimse kimseye bok atmasın..bu felaketin nedeni davutoğlu falan değildir..bu hezimetin nedeni türk istihbaratının çok amatör ve güçsüz olmasıdır..eğer çok iyi,aktif,teknolojik ve güçlü bir istihbarat teşkilatınız yoksa ne kadar iyi dış politikanız ve ordunuz da olsa avcunuzu yalarsınız..
bu devirde topyekün savaş devri artık kapanmıştır neredeyse..savaşlar,istihbarat teşikilatları arasında olmaktadır..o yüzden tsk'ya ayrılan pay kadar ekonomik bir payın milli istihbarat teşkilatına da aktarılması ve sil baştan bir yapılanma gerekir..
şiddet, bitlis, hakkâri demeden dün de can almaya devam ediyordu ama...
pazar olmasına rağmen, telefonlarım dün erkenden başka bir nedenle çalmaya başladı.
önceki akşam...
dışişleri bakanı ahmet davutoğlunun salı günü suriye devlet başkanı
beşar esad ile görüşmeye gideceğini belirten başbakan erdoğan, bir iftar yemeğinde, bugüne kadar birçok şeyi acaba halledebilir miyiz, söylenenler yerini bulur mu diye çok sabrettik. artık burada da sabrın son anlarına geldik.
bunun için de bu süreç içinde salı günü dışişleri bakanımı suriyeye gönderiyorum. mesajlarımız kendilerine kararlı bir şekilde iletilecek. bundan sonraki süreç verilecek cevap ve uygulamaya göre şekillenecek demişti...
bu mesaja karşılık, dün akşam saatlerinde suriyeden, esadın siyaset ve medya danışmanı bouthina şabandan, aynı perde ve tondan sert bir yanıt geldi.
şimdi medya, türkiye-suriye savaşı çıkar mı sorusunun peşinde...
***
24 haziranda suriye birliklerinin türkiye sınırına yığınak yapmasını eleştiren abd dışişleri bakanı hilary clintonın, türkiye-suriye arasında çatışma çıkabileceği uyarısında bulunduğunu ama savaştan söz etmemiş olduğunu anımsadım...
clinton savaştan söz etmese de son zamanlarda cia başkanından genelkurmay 2. başkanına kadar türkiyeye peşi sıra adeta sökün eden çok üst düzey amerikalı yetkililerin ziyaret trafiğini de hatırladım.
çok doğal bir ortam olmadığı ortada...
***
durulmak bilmeyen ortadoğuda nerede yeni bir hareketlenme olsa, ben geri döner büyük ortadoğu projesi teorisine bakarım...
genişletilmiş orta doğu inisiyatifi olarak da adlandırılan kavram, abdnin 43üncü başkanı bush hükümeti tarafından büyük ortadoğu adıyla duyurulan, en batıda fasın atlantik kıyılarından, en doğuda pakistanın kuzeyindeki karakurum yaylalarına, kuzeyde türkiyenin karadeniz kıyılarından güneyde aden ve yemene kadar uzanan bölgede müslüman ülkelerde demokrasinin ve piyasa ekonomisinin geliştirilmesini amaçlamaktaydı...
büyük ortadoğu projesinin resmen öldüğü söylense de ben bunun fiilen yürüdüğünü görmekteyim.
***
bush, kan ve gözyaşı dökerek ortadoğudaki yerleşik sünni rejimlere kılıç çekmişti...
ancak, bu zorbalık iranın elini güçlendirmekle kalmadı, iranın irak, lübnan ve son olarak da esad rejimi nezdinde güçlenmesine yol açtı...
iraktaki şiiler, lübnanda hizbullah ve nüfusunun yüzde 14ünü oluşturmasına rağmen esat rejimi vasıtasıyla iktidarı ellerinde tutan arap alevisi nusayriler, resmen müslüman şii bir rejime sahip olan iranın doğal müttefiki haline geldi.
abd bu durum karşısında ilk baştaki tavrını ve siyasetini değiştirip, suudi arabistan odaklı yeni bir sünni cephe yaratma çabasına girişti.
aslında, güncel siyasette sıcak olarak suriyeye bir müdahale konuşulsa da esas hedefin iran olduğu çok açık...
toplumsal şartları vatandaşlık kavramını henüz doğuramadığı için, ortadoğunun din, ırk ve mezhep üzerinden oluşturulan ateşteki kanlı bir kazanın içinde çile doldurması ne korkunç...
***
dün, gün boyu bana sorulan, türkiye-suriye savaşı çıkar mı sorusuna geri dönersek, önce şu saptamayı yapmalıyız:
ankara, önce mırıldansa da ardından trans-atlantik ittifakının dış politikasıyla pek çelişen bir tavrın içinde olmuyor.
irana karşı oluşturulan füze kalkanından, libyada isyancıları resmen tanımaya kadar tüm gelişmeler bunu gösteriyor.
suriyede de durum farklı değil...
başbakan erdoğanın önceki gece konuşmasından da anlaşılacağı üzere bir yandan ankara iyice sertleşirken, diğer yandan türkiye, suriyedeki rejim muhaliflerinin toplanma yeri olmaya devam ediyor.
en uzun sınıra sahip bir komşu olarak, bir yandan halkına karşı inanılmaz kanlı bir vahşet uygulayan, diğer yandan parlamenter rejimin yolunu açacağı sinyalleri veren esat rejimine karşı ivmesi sürekli artan çok aktif bir tavır sergilenmekte olduğu ortada...
***
dünya homurdana homurdana, zorlana zorlana, uflaya puflaya bir çağdan diğerine geçişin tüm zorluklarını yaşıyor...
amerikadan norveçe, yunanistandan suriyeye, afganistandan somaliye kadar herkes maalesef şaşırtıcı bir şekilde bundan nasibini alıyor ve alacak...
velhasıl, herhangi bir konuda, oynarken, oynarken yangın çıkması beni şaşırtmaz...
gittikçe gerginleşen türkiye-suriye ilişkileri de tabii ki bundan muaf değil.
Türkiye'nin bir Amerika ve bir israil' in kucağına hızla oturup oturup kalktığını gördüğümüz savaş. Bir de bunu haklı göstermiyorlar mı? (bkz: üçüncü dünya savaşı güncesi)