ne yapacağını hangi kitabı okuyacağını bilememek. şahsen dedektif kurukafayı bitirdiğimde stephan king'in oyun romanını seçene kadar boş boş geziyordum. okunacak kitabı da hemen seçememek çok kötü oluyo yani.
şöööyle bi iç çekmek. paaaat diye kitabın arka kapağını yazarın son cümlesinin üzerine kapatmak. eeeee , enver ziya karalın osmanlı 4. cildinin o kalın kapağını 600 700 sayfanın üstüne kapatınca kulağa dokunur bi ses ve eşliğinde havada uçuşan tozları görebilirsiniz.
hı hı evet espri yaptım.
Benim ne kadar aksiyonsuz hayatım var bee... diyorum içimden bunların yaşadıkları, bu okuduğum herşey bir hayatsa birisinin başından geçmişse ben neyim bu dünyada ne biçim hayat bu diye tripleniyorum tabi sonra geçiyor.
Önsöz ve kitabın arka kapağındaki yazı tekrar okunur, eğer kitap çok beğenilmiş ise bir kaç saniye göğüse basılı tutulur, beğenilmemiş ise kitaplığa kaldırılır. Bizde böyle.
ilk söylenileni * (bkz: vay arkadaş). akabinde ve detayında kitap yeniden açılır ve zihne dokunur yerlerdeki altı çizilmiş cümleler not defterine kayıt edilir. sayfa kenarlarına düşülen notlar da temize çekilerek irdelenmek ve üzerinde çalışılmak üzere farklı bir yerde yazılarak saklanır.