Ülkemize 2020 yaz olimpiyatlarını kazandıracak olan santraldir, Tayyip bazen çok saçma işler yapsa da zeki adam gerçekten santrali fransa yerine japonya' ya yaptırarak hem olimpiyatları garantiye aldı( 22 milyar dolar lan! )hemde dış politikada bize her türlü pisliği yapan fransaya biz magrip ülkesi değiliz yavrum karıştırdın sen heralde mesajını verdi. Olimpiyatlardan ayrı olarak bu teknolojiye sadece enerji olarak bakılması bakanların çok yanlış bir açıdan baktığını göstermektedir çünkü bugün tıp dan askeri alana kadar her alanda kullanılıyor ve bizim de bir yerden başlamamız lazım .
ulkemizde yapimi cok gecikmiş olan santral dir. gelin benim evimin yanına kurun trafikte olme riskim Çernobil gibi bir olaydan daha fazla. neyin kafasini yasiyorsunuzda ocuu seklinde gosteriyorsunuz millete anlamiyorum.
dünyada 400 den fazla olup türkiyede halen yapımına izin verilmeyen şey. bütün çevreciler bizim ülkemize toplanmış. sadece abd de 100 den fazla var.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2035'e kadar dünyanın elektrik ihtiyacının yıllık ortalama yüzde 2.2, toplamda ise yüzde 70'e varan oranda artması bekleniyor.
Mevcut durumda dünyada elektrik üretiminde yüzde 40.6'lık payla kömür ilk sırada bulunurken, ikinci sırada ise yüzde 22.2 ile doğalgaz geliyor. Hidrolik enerji kaynaklan yüzde 16'lık payla üçüncü olduğu listenin dördüncü sırasında ise yüzde 13'le nükleer yer alıyor.
Nükleer kaynaklı elektrik üretiminde kurulu güç olarak 2035'te yüzde 58 artış olacağı tahmin ediliyor. Dünyada şu anda 31 ülkede aktif 437 nükleer reaktör bulunurken, 14 ülkede 68 nükleer reaktörün de inşaatı devam ediyor. 2030 yılma kadar 164 nükleer reaktörün yapılması planlanırken, ülkelerin nükleer programlarındaki reaktör sayısı ise 317'yi buluyor.
ABD, 104'le dünyada en çok nükleer reaktöre sahip ülkeyken, elektrik üretiminde nükleerin payı bakımından ise yüzde 78'le Fransa ilk sırada yer alıyor. ABD, bu yılın mart ayı itibariyle 3 nükleer reaktörün daha inşaatına başlarken, ingiltere ise 2025'e kadar yeni nükleer santrallerin kurulması için 8 saha belirledi.
hem tema gönüllüsü, hem de elektrik-elektronik mühendisliği öğrencisi olarak düşüncem nükleer santrallerin olmasıdır. çünkü türkiye'nin başka alternatifi yoktur. hes'ler zaten kısıtlı, doğal gazla elektrik üretmek bir yere kadar, kömür santrallerinde gaz salınımı çok fazla zarar veriyor. ancak bunlar özel sektörün tekeline verilmemeli devletin kendi çıkarları üzerinden yapılmalıdır. yapılacak yerlerde önce çevreye, halka verdiği zarara bakılmalıdır. elin rus, amerikan adamı "buraya dikicem, burda olacak" dememelidir, deme hakkı verilmemelidir. unutulmamalıdır ki bu yatırımlar bu halk içindir, zararına değil yararına olmalıdır.
ülke elektriğinin % bilmem kaçının üretildiği izmir aliağa'daki santralların doğalgaz sıkıntısı nedeniyle üretimi durdurduğunu düşünerek diyorum, gerekli bir enerji üretim aracıdır. evet gereklidir, lakin kurulacağı yeri iyi seçmek gereklidir.
nükleer santrale karşı çıkmak daha az kaza oluyor diye uçak yerine istanbul'dan samsun'a trenle gitmeye benzer.
''1. Günümüzde kullanılan enerji kaynakları yakın gelecekte tükenecek. (Petrol rezervleri 2050, doğal gaz rezervleri 2080, kömür rezervleri 2150 senesine kalmadan tamamen bitecekler) 2. Türkiye, enerji siyaseti açısından dışa bağımlıdır. (Petrol ve doğal gaz ülke topraklarımızda yeteri kadar bulunmadığından tüketimin çok büyük bir kısmını ithal ediyoruz) 3. Nükleer elektriğin maliyeti ucuzdur. (Fransa gibi elektrik üretiminin %78'ini nükleer santrallerden karşılayan bir ülkede, satandardizasyon gereği birim nükleer enerji üretim bedeli, termik santrallere göre %50 daha ucuzdur) 4. Nükleer enerji güvenlidir. (Nükleer Güvenlik Doktrinine uygun santraller, 1,5 metre kalınlığında betonarme koruyucu kabuğa sahiptir. Soğutucu suyu taşıyan boruların da en az ikişer tane yedekleri vardır. 1979'da ABD'deki Three Miles Island reaktöründe Çernobil kazasının benzeri gerçekleşti ama kimsenin burnu kanamadı. ispanya'da Vandellos Nükleer Santrali'nin yanında bir halk plajı bulunuyor) 5. Rüzgar ve Güneş Enerjisi verimsizdir. (Rüzgar santrali ancak belirli bir hızın üstünde rüzgar eserse elektrik üretir. Güneş Enerjisi santralleri ise gece elektrik üretmez. Bir nükleer santralin verimi %95 civarındadır. Oysa bir rüzgar santralinin verimi %20'yi geçmez) 6. Rüzgar ve Güneş Enerjisi pahalıdır. (8 bin 900 kmlik kıyılarımıza her kilometrede bir 600 KWElik bir rüzgar santrali kurulsa, 8 bin 900 santral eder ve maliyeti 5.5 milyar dolar tutar. Bunların üreteceği toplam elektrik 2.8 milyar dolarlık bir nükleer santralin bir yılda üreteceği elektriğe denktir. Ayrıca bir nükleer santralin ömrü 40 seneyken, rüzgar santralinin ömrü 20 senedir. Aynı şeyler güneş santralleri için de geçerlidir) 7. Rüzgar ve Güneş Enerjisi çevreye zarar verir. (Rüzgar ve güneş santrallerinde rüzgar esmediği zamanlar ve geceleri elektriğin depolanması gerekecektir. Tek depolama tarzı olan akümülatörler, çevreye çok büyük zararlar verirler. Akü sanayii, asit sülfirik ve kurşun üretimine dayanır. Bunlar çevreyi tahrip eden üretim kollarıdır) 8. Nükleer Santraller ülkemize teknoloji transfer eder. (Ülkemiz nükleer enerjiye geçmekle hem dışarıya daha az bağımlı hale gelecek hem de en yeni teknolojiyi transfer edip geliştirmeye başlayarak büyük bir hamle yapmış olacaktır) Nükleer enerji karşıtlığı özellikle dokunulmaz sivil toplum çevrelerinin önemli bir kesimi tarafından sürekli bir eylem biçimine dönüştürüldü. Bazı çevreler kendilerini her platformda sürekli olarak nükleer enerjiye ve nükleer silahlara karşı çıkmakla özdeşleştirdiler. Kendini çevreci olarak niteleyen hemen herkes nükleer kelimesinin geçtiği her projeye en baştan karşı çıkıyor. Hal böyle olunca, basına da sıkça yansıyan bu karşı çıkışlar kamuoyunda yüksek bir anti nükleer bilincin var olduğu şeklinde yorumlanabilir. Oysa milyonlarca insanın okuma yazma, bir o kadarının da Türkçe bile bilmediği ülkemizde, sivil toplumun bu hareketliliği başka alanlara kaydırılabilir. Yoksulluk, yolsuzluk, eğitimsizlik, sağlıksızlık, yönetişim becerilerinin ve ilkelerinin eksikliği, kadınların geri plana itilmişliği, engellilerin en temel haklarını aksaklıklar yüzünden kullanamayışları gibi kronik sorunlarımıza, nükleer projelerden daha çok karşı çıkmak gerektiğine inanıyorum. TÜBiTAK bünyesinde çalışmalar yürüten Nükleer Uzmanı Prof. Vural Altının açıklamalarından öğrendiğimize göre: 2004 yılı itibariyle Türkiye, 70 milyona varan nüfusuyla, Dünyanın 6,5 milyara varan nüfusunun %1.08ini oluşturuyor. Yılda 88 milyon ton petrol eşdeğerini aşan tüketimiyle, Dünyanın 11 milyarı bulan enerji tüketiminin %0,8ini harcıyor. 300 milyar dolarlık ekonomisiyle, 40 trilyon dolarlık dünya ekonomisinin %0.75ini üretiyor. Kısacası, enerji üretimi nüfusa göre az, ekonomik üretimi daha da az. Kişi başına dünya ortalaması altında bir enerji üretiyor ve onu da verimli kullanamıyor. Petrol ithalatı yılda 30 milyon tonu buluyor. Dolayısıyla, petrol fiyatındaki her on dolarlık artışın faturası yıllık 2,4 milyar dolar tutabiliyor ve petrol fiyatı 2002deki 18 dolar düzeyinden, 70 dolara çıkmış durumda.(2014 100 dolar) Doğal gaz ithal ettiğimiz ülkeler arasında Rusya %45le birinci sırada. Öte yandan önümüzdeki yıllarda doğal gaz talebi, bu bağlantı hacminin altında kalabilir. Üstelik iran ve Rusya ile yaptığımız anlaşmalar al ya da öde ilkesine dayanıyor. Türkiye, alamadığı gaz için 1 milyar doları bulan ödemeler yapabilir. Doğal gaz, görece düşük maliyeti ve çevreciliğiyle petrole tercih edilmeye başlanıyor. Ancak, bildiğimiz kadarıyla bizim topraklarımızda yeteri kadar bulunmuyor. Enerji konusu, dışa bağımlılığın mümkün olan en alt düzeyde tutulması ve dış alımlarda çeşitliliğin artırılması gereken bir konudur. Bu nedenle, kaynağı ülkemizde olan alternatif enerji seçenekleri üzerinde daha fazla durulmalıdır. Nükleer bunlar arasında bir seçenek olabilir. Rüzgar enerjisi ve özellikle hidrojen, en çok da öncü sektörlere dayalı kalkınma stratejilerimize araç olabilme potansiyelleri ile tercih edilebilir. Bu noktada, hangi enerji üretim biçiminin gereksinimi ne kadar karşılayabileceği, sürekliliği, verimliliği ve kaynağı belirleyici faktörler olmalıdır. Hal böyleyken, nükleer karşıtı platformların yalnızca karşıtlık yapmakla kalmayıp almaşık önerimler üzerinde çalışmaları gerekir. Aksi halde, toplumsal muhalefeti eğlenceli konulara kaydırıp şova dönüştürüyorlar eleştirilerinden kurtulamazlar. Nükleer silahlar meselesine gelecek olursak, ülkemizi çevreleyen nükleer tehlikenin boyutlarını göz önünde bulundurmak zorundayız. Bu silahların gelecekte kimler tarafından nasıl kullanılacağı elbette ki garanti edilemez. Ancak en az onun kadar garanti edilemeyecek bir diğer konu da, olası bir nükleer saldırı durumunda insanlarımızın güvenliğidir. Uluslararası alanda kalıcı barışı sağlamak istiyorsak, en güçlü silahlara bizim sahip olmamız gerekir. Nükleer karşıtı çevrelerin önemli bir kısmı Cheye hayrandır. Onun bu sözünü de okumuş olduklarını umuyorum: Savaş için harcanan tüm çaba, emek ve paralar; boşa harcanan çaba, emek ve paralardır. Ancak ne yazık ki bunu yapmak zorundayız. Çünkü hazırlanan başkaları vardır.
avrupa'da artık terk edilen enerji santrali türü. lütfen sayıdan ziyade trendin nereye gittiğine dair analiz yapın. yenilenebilir enerji varken neden hepimizi bir trajediye doğru sürüklemeye çalışıyorsunuz? para bu kadar mı önemli hepiniz için?
enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için gerekli olan enerji santralleridir. nükleer santral, uçak yolculuğu gibidir. uçak, düşmeden istenen yere varırsa hem güvenli hem konforlu hem de zamandan tasarruf etmiş bir biçimde yolculuk yapmışsınız demektir. uçak düşerse büyük olasılıkla ölürsünüz ancak bu riski almaya değer mi? evet. uçakların düşmesine en çok neden olan şey, pilotaj hatasıdır. pilotaj hatası olmadığı sürece bir uçak kolay kolay düşmez. nükleer santral de çevreyi en az kirleten, enerjide dışa bağımlılığı azaltan, insan hatası olmadığı sürece ülkenizi gül gibi geçindiren enerji santralleridir. bu santralleri yaparken çevrecilerle iş birliği yaparsan gerekli önlemlerin hepsini almışsın demektir. yeter ki çevrecileri nükleer santral konusunda ikna edin.
çoğu ülke nükleer santralden kazanıyor çoğu enerjisini ve parasını türkiyeye de şart her ihtimale karşı elinde bi kozu kalması için. diyecekler ki çernobil faciası felan filan boş işler abi onlar .
Savunmadığım fakat bir hocamın başkasında varsa sende de olmak zorunda. Başka ülkelerden geri kalmak yanlıştır vs cumleleri yüzünden beynimde soru işareti uyandıran hede.
Bu tür santraller, bir turbo alternatör grubunu harekete geçiren buharı üretmek için nükleer bir reaktörün açığa çıkardığı ısıyı kullanır. Nükleer yakıt elementlerinden oluşan reaktörün kalbi, metalik bir koruyucu kabın (zarf) içine kapatılır. Komuta çubuktan zincirleme tepkimenin ayarlanmasına yarar. Bunların hepsi ikinci bir koruyucu zarfın içine kapatılmıştır. Reaktörün kalbi, bir basınç artırıcı sayesinde basınçlı suda (ısı taşıyıcı akışkan) içerir; bir pompa, bu suyun reaktörün kalbinde ve ısı eşanjörü içinde kapalı devre halinde dolaşmasını sağlar; ısı eşanjörüne buhar üretici de denir.
Bu eşanjör sayesinde, ikinci devrenin suyu buhara dönüştürülür.
Meydana gelen buhar, makine salonunda , bir türbini harekete geçirir; türbin bir alternatörü döndürerek, bir transformatörden geçtikten sonra, elektrik üretilmesini sağlar. Buhar bir kondansatörün içinde yeniden suya dönüştürülür ve yeniden kullanılır Bütün bu dönüşmeler zinciri bir komuta odasından gözlenir. Yakıt, kullanımdan önce ve sonra bir havuzda stoklanır Beton zarf , aslında, santralın reaktör bölümüdür.