--spoiler--
Kendimi sözlerle daha iyi ifade edebilseydim sinemaya bulaşmazdım.
--spoiler--
Nuri Bilge Ceylan için sadeliğin, doğallığın sinemasını yapıyor demek yanlış olmaz sanırım. Güzellik, zaman içinde akarken onu elinden tutup kaldırmak, Nuri Bilge Ceylan sinemasında önemli faktörler arasında şekillenmiş diyebiliriz. Nuri Bilgenin güzellik arayışı, hakikat doğrultusunda bir çocuğun gözlerinde, bir kadının hüznünde, bir erkeğin çaresizliğinde yahut rüzgârın nesneleri savurduğu, karın pamuk gibi yağdığı zaman dilimlerinde anlam kazanır. Ve bu durumda doğanın diyalektiğini kadrajına yansıtmayı başarabilen özel yönetmenlerden biri diyebilme hakkına sahibiz onun için. Hızla gelişen günümüz dünyasında, teknolojinin yarattığı travmalar insanın öz benliğini yitirmesine neden olurken, yabancılaşmış ve beraberinde yozlaşmış ilişkiler doğurmuş ve bu durum yönetmenler tarafından hep işlenmişti. Nuri Bilge Ceylan, sistem içinde ezilmiş ile iktidarda olan insan arasında şekillenen çarpık ilişkileri aktarmada son derece sade bir tarz sergiler. Bu da Türkiye sineması açısından önemli bir durum teşkil etmektedir. Çektiği ilk kısa filmde (Koza, 1995) görsellik ön planda olup durağan görüntülerle ilerleyen, Tarkovski tekniğini çağrıştıran bir çalışmayı gözler önüne sermişti. Cannes Film Festivaline katılmaya hak kazanmış bu kısa filmden sonra dikkatleri üstüne çekmeyi başaran Nuri Bilge Ceylan, 1997de Kasaba ile ilk uzun metrajına merhaba der. Bu filmde belirgin olarak diyalog sıkıntısı olduğundan, ki filmde orijinal sesler iyi alınamamıştır, sonrasında dublaj yapılarak film kurtarılmaya çalışılmış. Filmin görselliği, teması ve yönetmenlik başarısı Nuri Bilgenin ustalığını göstermiş olsa da, birkaç kamera hareketindeki sert dönüşler, malzeme sıkıntısının yaşandığını da göstermiştir. Bu, Türkiyenin alışık olmadığı tarz için birçok sinema eleştirmeni Nuri Bilge sinemasına sert eleştiriler sunmuş, böyle sinema olmaz diyerek fotoğraf sanatına daha yakın bir iz taşıdığını öne sürmüşlerdi.
en iyi filmini yapmış usta yönetmen. artık kendisini ustalık mertebesine layık görmekteyim. zira uzak, bir zamanlar anadolu'da ve kış uykusu 'yla başyapıt sayısını 3'e çıkarmış oldu.
uzak'ı da ezelden beridir inanılmaz tuttuğumdan kafaya bu 2 filmi koydum az gerisinde de bir zamanlar anadolu'da mevcut.
en olmamış diyebileceğim ama buna rağmen hayli sevilen tek filmi üç maymun'dur bana göre. bu filmin senaryosunun patlak olduğunu düşünürüm başka hiçbir filmi hakkında da bu tarz bir yorum yapmam açıkçası. niye böyle bir yorum yaptığıma gelirsek eski türk sinemasından herhangibir aynı parelel de filmin senaryosuna bakmak yeterli yanıt olabilir. hani emrah -hala küçük mü bilmiyorum- filmleri vardır ya onun modernize halidir üç maymun. bu bağlam da külliyatın en zayıfıdır.
iklimler, kasaba, mayıs sıkıntısı da leziz filmlerdir. taşra üçlemesi denilen kasaba- mayıs sıkıntısı ve uzak türkiye'de birçok sinema seyircisine ağır gelmiştir. şahsım bunu kasaba ve kent yaşamı farklılıklarının ve bir nevi kıyaslanmasının -versus diyelim- insanlara çok ilgi çekici gelmediğine yormaktadır. halbuki sosyo kültürel mana da kitap gibi filmlerdir bunlar. o denli doludurlar ki üzerlerine kitap yazdırabilirler. kanımca bu taşra üçlemesi en iyisiyle, belki de külliyatın en iyisi uzak'la sonlanmıştır.
son iki filminde çıtayı hayli yükseklere çıkarmış yeni nesil türk yönetmenlerle arayı kalite açısından iyiden iyiye açmıştır. gerek bir zamanlar anadolu'da gerekte kış uykusu'nda üzerindeki sinematografik tarkovski etkisinden ziyade edebi anton pavloviç çehov etkisi daha da belirginleşmiştir. bu da sinema dilini oturttuğunu ve kanımca edebiyatın gücüne sonsuz bel bağladığını göstermekte. bir evde eşiyle 285 sayfalık bir mini roman misali bir senaryo üzerine yardımlaşarak kafa patlatıyorsa üstat o işte çıta hayli yükselmiştir.
şu an için türk sinemasının açık ara en iyi yönetmeni nbc'dir. her daim kabul ettiğimiz metin erksan, atıf yılmaz, ömer lütfi akad ve yılmaz güney isimleri ne denli sinemamıza dair bir gerçeklikse artık nbc sineması da edebi bir şölen ve gerçekliktir, tabii anlayana.
Vam damme gibi bacağını iki yana açabilen yönetmen. Çok karizma lan. Dövüşlü film çekse, ama kendisi oynayacak. Parayı gör o zaman. Bruce lee mi Nuri abi mi derseniz elbette nuri abi derim. Karizmayla kazanır direk Ne dövüşü. Ama tabi bu birazda senoryaya bağlı filmin. Ama nuri abi'nin kimseye eli kalkmaz, filmde bile. Kendi öyle dediydi.
"Bilge Fereke(27): Nuri Bilge Ceylan'ı gönülden tebrik ediyorum. Başarı çok güzel ama önemli olan devamını getirmek. Umarım onlar da bir Mazhar Fuat Özkan gibi yıllarca hiç dağılmadan yollarında devam ederler..."
cannes'ın şifresini çözmüş yönetmen. hemen her filmi öyle ya da böyle ödülle dönüyor fransa'dan. hakediyorlar da. ancak ötesi yok. ne bileyim bir oscar alamıyor mesela. alamaz da. sebebi bana göre filmlerinin oscarı haketmemesi değil, oradaki jüri'ye ya da adı her neyse filmlere ödül verilmesine karar veren kurula hitap etmiyor filmleri. tabi; öyle bir derdi de yok ceylan'ın.
bu çağda hala diyalogsuz sinema olamayacağını sanan abileri göstermiştir . diyalog biraz sıradan insanlara hitap eden bir detaydır . artistik diyaloglarla veya vurucu diyaloglarla insanları etkilemek kolaydır çünkü . nuri bilge ceylan' ı ben filmlerinde bas bas bağıran mesajlar olmadığı için severim . duygu sömürüleri olmadığı için severim . '' samimiyet '' denen yozlaşmayı aştığı için severim . durağan ve estetik bir tarzı olduğu için severim .
onun sinemasını sevdiğim için kendimi bir halt zannettiğim sanılmasın . ama bana uygun sineması . sinemasını sevmeyenlere de saygı duyulmalı . adamların kalkıp nuri bilge ceylan' a hakaret ettiği yok .
şimdi bazı arkadaşlar ömer kavur ve metin erksan 'dan dem vurmuş. sinemayı diyalog tamamlıyormuş. adama sormazlar mı dünya kaç yılına kadar sessiz sinema izledi diye? ulan sinemayı doğuran bu zaten. sen çok bilmişliğinle iki yönetmen ismi yazıp kenara çekilsen de bu işi iyi özümsemiş insanları böyle sığ yaklaşarak kandıramazsın. sinema nedie ne değildir gayet iyi biliyoruz. sen nuri bilge ceylan'a kötü film yapıyor diyemezsin, sadece şahsen beğenmeyebilirsin. ki bu da hakkın ama başkaları adına "ne anladin? ne anlatti? keyif aldin mi? yok!"diye bir cümle kuramazsın. herkesi kendiniz gib cahil zannetmeyin.
filmlerini bir kenara bırakırsak "türkiye'yi kötüleyene ödül veriyorlar" ön yargısını kendi çapında kırmıştır özellikle daha önceki sefer aldığı altın palmiye ile... ha kimisi bu seneki konuşmasını kötüleme olarak yorumlar o ayrı. maalesef dışarıda zorba hükümetimizle tanındığımız için kısmen haklılar; ne de olsa türkiye eşittir ak parti onlara göre...
Filmlerini beğenmeyenler nedense cahil, görgüsüz ilan ediliyor.
ödül almış olabilir fakat çalışmaları bana hitap etmiyor. Pohpohlayan çevreye yaranacağım diye şekilden şekle girmek biraz anlamsız gibi. Bir vatandaş olarak sadece aldığı ödül ve soma iyi niyeti için tebrik edebilirim kendisini.
bütün filmlerini incelik ve sanatla yoğurmuş büyük yönetmen. ama sinemayı diyalogdan ibaret sanan yoz neslin onu anlamaması sevmemesi kadar normal bir şey yok.
Cüneyt Çakır'ın Şampiyonlar Ligi finalinde 4. hakem olmasından sonra adeta pastanın üstündeki krema oldu bu ödül. Milletçe göğüsümüzü kabartan bir hafta sonu yaşadık.
türk sinema tarihinin 100'üncü yılında, en çok izlenen türk filminin recep ivedik 4 olduğu güzel ve yalnız ülkemde sanat filmi yaparak cannes film festivali'nde büyük ödülü kazanan yönetmenimiz.
bizi ziyadesiyle gururlandırmıştır; fakat kış uykusu'na 150 bin kişi gider mi bu ülkede derseniz hayır diyebilirim.