kolay değildir üstadın yaptığı. sen kalk sanata ucube denen bir ülkede yetiş, sanatçı ol. yetmezmiş gibi ülkesini satan aydın bozmalarını ödüllendiren avrupa'da, omurgalı duruşunla ödül al ve o ödülü de "yalnız ve güzel" ülkene ithaf et. 3 sene sonra bir daha al ödülü, üstelik "bir zamanlar anadolu'da" isimli bir filmle. bunlar da yetmesin üçüncüsünü, dördüncüsünü de al üstad.
çektiği filmlerle japon sinemasını gölgede bırakan yönetmendir. filmlerinde insan sesinden ziyade, bir sodanın bardaktaki asidik sesi, ağza atılan fındığı yerken çıkarılan ses,çayı karıştırırken çıkan bardak ve çay kaşığı şıngırtısı vesair gibi günlük hayatta pek üstünde durmadığımız sesleri bir otistik kulağıyla, kulağımıza kulağımıza sokar. insan diyalogları ise ayrı bir şahanedir. ben bi soru sorsam ve cevabını o kadar geç alsam sorduğum soruyu unuturum.
velhasıl yiğidi öldürüp hakkını yememek gerek. filmlerini seyrederken insan bir fotoğraf galerisini geziyormuş hissine kapılıyor, güzel de oluyor.