nihat genç

entry1385 galeri20
    1184.
  1. vatansever denince akla ilk gelen isim. televizyonda yaptığı konuşmalardan oluşan ''anadolu yazarını dinliyor'' adlı kitabı mutlaka okunmalıdır.
    1 ...
  2. 1183.
  3. çok iyi ve kaliteli muhalefet yapan bir insan.
    çoğu siyasetçiden kat kat iyidir.
    0 ...
  4. 1182.
  5. yaz günü beyazıt'ta terlikle dolaşan yazardır.
    0 ...
  6. 1181.
  7. artık yavaş yavaş yaşlanan yazar. beğenerek izliyoruz.
    0 ...
  8. 1180.
  9. "bildiri" başlıklı yazısında kafasının çok karışık olduğunu belli eden yazar.

    http://www.odatv.com/n.php?n=bildiri-0901141200

    fikir vermesi açısından yazının özeti sayılabilecek bir alıntı:

    "Ordunuz cemaatin kadrolarıyla felç olmuştur, ülke her an her türlü darbe suikast iç savaş gibi karışıklığın içine düşmesi an meselesidir, ve cemaat ordudaki bu gizli derin güç’ün tehdidi ve güveniyle gizli yapılarını bu badireden kurtarmayı garanti altına almıştır.

    Bu işin önceliği teorisi düşünülecek zamanı yok, önce gırtlağınızı sıkıp boğmakta şah damarınızı kesmekte olan o iblislerin elinden kurtulacaksınız, işte ikinci defa, Gezi’deki gibi ‘halk’ olacağız, yeniden muhalif sen ben ayırmadan hep birlikte kardeşçe ‘halk ordusu’ olacağız…"

    bu alıntılanan kısım ve ek olarak yazının diğer bölümlerden anlaşılan mekanizma şu:

    a) cemaat orduyu ele geçirdi
    b) cemaat orduyu ve her türlü yöntemi kullanarak kendisini koruyacak
    c) tayyip/akp zaten ayvayı yedi, memlekete faydası yok, kendilerine bile yok
    d) içerdeki subayların kitapları okunacak, ordu nasıl ve hangi yapılarıyla ele geçirilmiş öğrenilecek
    e) gezi tarzı bir halk ordusu kurulacak
    d) teoriye gerek yok, derhal harekete geçilecek, hem cemaat hem de akp temizlenecek
    f) ohh, kurtulduk

    kardeş, senin kafan karışmış, hadi gidişattan dolayı mazeretin var diyelim. ancak bazı konuları netleştirmek lazım. mesela eğer vaziyet bu kadar vahim ve "teori"ye, laf kalabalığına gerek yok diyorsan kimsenin gidip içerdekilerin kitaplarını okuyacak zamanı yok demektir, öyle değil mi? halk "ordu"sundan bahsediyorsan "demokratik" yollarla mücadele olmaz; o ordunu kurarsın/oluşturursun, fransız ihtilali hesabı hapishaneleri basar içerdekileri salıverirsin, istiklal mahkemeleri tarzı yapılar kurarsın ve sana göre memleketi bu hale getiren gizli/açık, düz/paralel tüm yapı ve kişileri yargılarsın, cezalarını verirsin.

    ha, bana dersen ki, yok biz herşeyi "demokratik" yollarla yapacağız; işte o zaman kendine anayasa gibi, hukukun üstünlüğü gibi bir takım kriterleri alırsın -tıpkı gezi'deki barışçıl ve sivil yapı gibi-, tüm bu gizli kapaklı, derinli karanlıklı, yalanlı mafyalı yapıdan farklı olarak, konuşarak, tartışarak ve tavır koyarak yeni bir kültür ve gelecek dizayn edersin.

    ama hem o hem öbürü olmaz. en azından "aynı anda" olmaz:
    bak atatürk'e, önce savaştı, sonra sivilleştirme işine girdi.
    bak akp'ye, önce demokratik ve uzlaşma yollarıyla geldi, sonra diktalaştı.
    bak cemaate, önce sessizce kadrolaştı, sonra? sonrası henüz daha senin öngördüğün noktaya gelmedi, çünkü liderleri "zamansız öten horoz olmayın" talimatı vermişti, değil mi?

    neyse nihat genç, kafan karışıksa gençlerin de kafasını karıştırma: önce bir sakinleş, durumu tahlil et, ne istediğine karar ver, ondan sonra gerekiyorsa gaz verme işlerine giriş. ya da sadece "tahlil" et, zira tahlil tabloların eylem tavsiyelerinden daha hallice...
    0 ...
  10. 1179.
  11. siyasetçi olsa alıp götürecek bence.
    1 ...
  12. 1178.
  13. Son kitabı “Yurttaşların Cinlerle Bitmeyen Savaşı”nı okuyup bitirince, gözümü hücrenin tavanına dikip düşünmeye başladım:
    Kimdir Nihat Genç?
    Geçen yıl Ankara’da rahmetli Erhan Göksel’in cenazesinde tanıştık; birkaç dakika sohbet ettik; o kadar tanışmamız…

    Ama…
    Ben Nihat Genç’i iyi tanıyorum; tanıdığımı düşünüyorum; düşünsel yoldaşlık böyledir.
    Bir kere…

    Onun adı Nihat değil; inat’tır!..

    Trabzon’un dış mahallesinde büyümüş, ama gönlünün şatosunda yaşayan soylu bir bilgedir.
    Her türlü zorluk-yokluk içinde, büyük kalmak için hiçbir zaman alçalmayan, kendisinin efendisi bir yazardır.

    Katıksız, duru bir insandır.
    Bitmez tükenmez bir enerji kaynağıdır. Metinleri, sözleri volkandan fışkırıyor gibidir. Büyük sessizliğin çığlığıdır bunlar oysa. Kendisini hakikate adamıştır; gönül gözü halktan gizlenenleri görür ve çelik iradesi kalemine yansır.

    Sert görünür ama yaşama renk ve iyilik katan ruh inceliğine sahiptir.
    Kimseyi satmaz, kendisine ihanet etmez. Kâhinsel bir iyilik barındırır yüreğinde. Merhametlidir.

    Ve fakat sevmedikleri de yok değildir hani:

    Dalkavukları, acımasızları, utanmazları, namussuzları, ahlaksızları, vicdansızları, kurnazları, küstahları, kibirlileri, günahkârları, sırnaşıkları, kültürsüzleri ve para- makam- güç için değerlerinden, namuslarından vazgeçenleri; yani modern çağın canilerini sevmez…
    insanın kendini alçaltmasını, hızla tükenmesini, bir hamlede şan-şöhret sahibi olmak için zorbalığa başvurmasını, boyun eğmesini, köpekleşmesini anlayamaz.

    Dış düzeyleriyle yaşayan içi boş insanları görmeye tahammülü yoktur. Kurnazlık bilmez; içindeki masumiyeti öldürmek istemez çünkü.

    Karanlığa ezan okuyan Müslümanlardandır.

    Saftır, utangaçtır, çekingendir. Çünkü Anadolu’dur.
    Çorak topraklarımızdaki kırmızı çiçektir; hep koparılmak istenir; çünkü güzel kokusu, düşüncesidir.
    Medyada barındırılmaz, çünkü pazarlıktan anlamaz; “esnaf yazar” değildir.

    Nihat Genç…

    Mucize yürüyüşümüzün hep en Genç’idir…

    Soner Yalçın
    Odatv.com
    0 ...
  14. 1177.
  15. Gerçek bir vatan severdir bu yüzden tv de göremeyiz.
    2 ...
  16. 1176.
  17. 1175.
  18. Hiç kimse öykünün tamamını anlatmıyor
    Araya girip birbirinizi yeme keyfinizi bozmak istemem ama bugüne not düşmek açısından bir tek şey küçük bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
    Yolsuzluk operasyonları sonrası dibinden bucağından etraflıca olup bitenleri izliyoruz.
    Birileri ekranlarda mütemadiyen, Nedim Şener, Ahmet Şık’ı tutukladılar diyor, doğrusu, Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız diye gidiyor, yani öykünün tamamını söylemiyor.
    Ertuğrul Özkök Hürriyet’te 28 Şubat’ta dahi bu kadar derin karanlık yaşanmamıştı diyor, doğru, ama bankaların soyulmasını ve medya patronları banka ilişkilerini atlıyor, öykünün tamamını söyleyemiyor.
    Birileri, cemaat için, bunlar orduya kumpas kurdu, diyor ama, o kumpasın yıllarca ortaklığını teşvikçiliğini işbirliğini yaptığını, yani öykünün tamamını söylemiyor.
    Birileri, barış sürecini baltalamaya çalışıyorlar, diyor ama an itibariyle Genelkurmay başkanı ve masum yüzlerce asker içerde, öykünün tamamını söylemiyor.
    Kemal Kılıçdaroğlu, hiç gerek yokken, savcıları savunuyor, yolsuzluk diyor, ama, aynı savcıların yazarlara ve askerlere hukuksuzca saldırılarına değinmiyor, öykünün tamamını söylemiyor.
    Yandaş medya hükümete karşı bir darbe yapılıyor diyor, ama askerlere yazarlara medyaya hukuksuzca yapılan darbeleri söylemiyor, yani öykünün tamamını söyleyemiyor.
    Militan AKP’li gençlik, ABD, israil, Mossad saldırısı altındayız, diyor, ama bu saldırının evveliyatında birlikte kolkola günlerini söylemiyor, yani öykünün tamamını söyleyemiyor.
    Halkın milletin parası Müslümanım diyen iktidar tarafından çalındığı ortaya çıkınca, Tayyip bey, Sinan Aygün’ün de evinde paralar bulundu diye karşı saldırıya geçiyor, öykünün tamamını söyleyemiyor.
    Devlet tam anlamıyla ikiye bölündü ve tek çare Cumhurbaşkanı yetkileri içindedir, yasama yürütme yargı arasındaki ilişkileri düzenlemek Cumhurbaşkanının en temel görevidir, o da, yolsuzluk kötü şeydir, deyip, kendi üzerine düşen görevleri savsaklayıp, öykünün tamamını söyleyemiyor.
    Listeyi uzatabilirsiniz, içinizde ÖYKÜNÜN TAMAMINI SÖYLEYECEK TEK KiŞi KALMAMIŞTIR.
    Öykünün tamamını söyleyemediğimiz böyle anlarda AHLAK sen ben halk devlet herkes için mutlak bir değer olmaktan çıkar.
    Ve bu en çok da Devlet’in hoşuna gider, ahlak’ı harcamak devlet için çok daha kolaylaşır ve Makyevalizm yine devreye girer, ne mi olur, hakim ve savcıların yüzlercesini görevden almak için idari boşlukları küçük yönetmeliklerle devreye sokup toplu bir temizlik yapar ve ebedi huzuruna kaldığı yerden devam eder.
    Kardeşlerim, ben Nihat Genç, şöhretimi yazdığım çok sıkı hikayelere borçluyum, hikayeler, malumunuz giriş-gelişme-sonuç diye özetlenir, ben sadece giriş bölümünü anlatayım, sizin kafanızda gelişme-sonuç yerine oturur.
    Bundan on beş yıl önce Radikal diye bir gazete girdi Türkiye’ye. iki temel ve büyük şey yaptı bu gazete, birincisi, etnik milliyetçiliği moda etti, etnik milliyetçiliği meşrulaştırdı ve etnik milliyetçiğin önünü açtı. Bu affedilmez insanlık suçunu yazarlarıyla örgütledi ve tüm ekranlara taşıdı.
    ikinci olarak şunu yaptı, Osman Can, Orhan Kemal Cengiz, Etyen Mahçupyan, Ali Bayramoğlu ve nicesi. Bir ‘yargı’ tartışması açtılar. Mesela ‘Kemalist yargı’ diye bir şey uydurdular. Sonra ‘yargı vesayeti’ diye bir şey. Sonra ortalık hukuk festivaline döndü, ‘liberal hukukçular’ diye bir şey, ‘demokrat hukukçular’ diye bir şey, özgürlükçüler diye bir şey. Abant Toplantıları diye bir şey.
    Başta anayasa, yargı, hukuk topyekün on yıldır gazetelerden ekranlara kadar tartışılmaya başlandı. Ve nihayet Yetmez ama Evet anayasasıyla, yargı solcular(!) özgürlükçüler (!)demokratlar(!) liberallerin(!) (ve Tayyip Bey 12 Eylül’de asılan ülkücülerin mektubunu da yayınlayınca) ülkücülerin(!) ELBiRLiĞi’YLE cemaate teslim edildi.
    Giriş bölümü budur, bu giriş bölümünde hatırlatmak istediğim tek şey, hukuk hukuktur, yargı yargıdır, vesayet, Kemalist yargı, demokrat yargı vb. kullanılan bütün kavramların hepsi safsata, hepsi palavraydı.
    Yani öykünün giriş bölümünü şu benzetmeyle açardım, eskiden Anadolu’da cahil yobaz hocaları tasvir için kullanılan hikayedir, hoca, karakaplı kitabı açar ve halkın anlamadığı Arapça bir şeyler okuyarak, etrafına ‘alim’ havası verir.
    Bu beylerin hepsi, bu cahil yobaz hocalar gibi, anayasanın şu maddesi, ceza hukuk’unun şu maddesi diye sabahlara kadar ‘alim’ görünmek için aslında Cemaat’in karakaplı gizli kitabını açtılar sabahlara kadar üfürdüler… Hepsi medyamız ve ekranlarımız tarafından ‘alim’ gibi karşılandı, konuşturuldu, maaşlandılar, çoğu yalılar aldı.
    Artık hepiniz sonuç’u biliyorsunuz, sonuç’un içindeyiz. Söyleyecek söz kalmadı, ancak kendim için birazcık hikayenin gelişme safhasından birkaç cümle ekleyeyim.
    işte bu yazarların cahilliğine Allah ne verdiyse söyledim, yazdım, bağırdım.
    Benim için sonuç mu, daha iki ay önce dört milyar tazminat ödemiştim, dört milyar benim için çok büyük para, iki ay dolmadan, bu beylerin açtığı bir başka tazminat davasına daha dün gidip tıpış tıpış bir dört milyar daha ödedim.
    Ben şöhretli bir yazarım, sokakta tanınırım, gezdiğim dolaştığım her yerde insanlar benimle selamlaşır, yanıma gelir, tatlı iltifatlı laflar atar ya da fotoğraf çektirir.
    Ancak bana Nihat Genç en çok tanındığınız en çok sevildiğiniz yer neresidir, derseniz, yani Tunalı Hilmi Caddesi’nde mi daha çok ilgi görürsünüz, Kızılay Sakarya’da mı Trabzon’da mı, stadyumda mı?
    Dün şahit oldum ki, hayatta en sevildiğim yer iCRA iFLAS DAiRESi. icraya gelmiş ne kadar insan var, boynuma sarıldı, sahneye çıkmış gibiydim, insanlar işlerini güçlerini kuyruklarını terk edip etrafıma doluştu, böyle bir sevgi hiçbir sokakta konferansta görmedim, böyle bir sevginin beni iCRA iFLAS DAiRESi’nde yakalaması üzerine ise biraz düşündüm.
    Evet şöhretliyim ama şöhretimin zirve yaptığı izdiham yaptığı yer niçin icra iflas Dairesi.
    Neden icra ve iflas dairesinde bir izdihamla karşılaştım, çünkü iflas etmiş insanlar, hem isyankar hem bitmiş, ticari hayatları mahvolmuş ama HAKLI ÇIKMIŞ insanlar.
    Tıpkı bizim gibi halkımız gibi hepimiz gibi, ticari hayatımız onurumuz şerefimiz bağımsızlığımız her şeyimiz BiTMiŞ AMA haklı çıkmış insanlar.
    Ey ahali, hepimizi çok zor günler bekliyor, bu kapkaranlık işgal günlerinde yapacağımız tek şey, ya ÖYKÜNÜN TAMAMINI söylemek ya da ÖYKÜNÜN TAMAMINI anlatanlara kulak vermek.
    Öyküyü eksik anlatanların hepsinden KUŞKUM var.
    Yeniden bir ülkemiz bir inancımız bir kavgamız olacaksa, bu ancak, ÖYKÜNÜN TAMAMINI anlatanlarla olacak.
    SAYGIYLA…
    Nihat Genç
    Odatv.com
    4 ...
  19. 1174.
  20. çiğeri üç para etmez yeteneksiz, vatansız haysiyetsiz kişiler 7 milyon dolaralık villalarda otururken boğazda, Anadolu'nun yaşayan en büyük hikayecisi bazen elektrik parasını ödemekte zorlanıyor... işte bu yüzden biz ileri medeniyetler seviyesine ulaşamıyoruz. Bizde doğru söyleyen değil yağ çeken el üstünde tutuluyor ...

    (bkz: Gidesi gelmek bu topraklardan)
    2 ...
  21. 1173.
  22. sağcı solcu milliyetçi dinci şucu bucu değildir, sadece iflah olmaz bir anarşisttir ve her anarşist gibi sürekli muhaliftir, kalbi temiz, zeki, cesur ve ahlaklı bir insandır, seviyoruz seni nihat abi
    6 ...
  23. 1172.
  24. mhp'ye katılacağını duyunca bir an sanki ailemden birini kaybetmişim gibi üzüldüğüm kişi.

    neyse ki sadece bayramlaşmaya gitmiş. mhp sana göre değil üstad. tbmm sana göre değil. sen böyle daha iyisin. özgür, bağımsız, dobra.
    2 ...
  25. 1171.
  26. Bazen görüşlerini taktir ettiğim bazense savunduğu düşünceyi çok cılız bir teze datandırdığını düşündüğüm adam.
    isim soy isimin akılda kalıcı olmasının ve muadilinin çok olmaması onun en büyük avantajı bence.
    0 ...
  27. 1170.
  28. hükümet yalakası olmayan çizgisinden ödün vermyen liboşlaşmayan sinmeyen korkmayan yağcılık yapmayan her devrin adamı olmayan günümüz ender yazarlarımızdan biri. (uzun saçları tv'de yağlı görünsede en azından "jöleli" değildir)
    1 ...
  29. 1169.
  30. 1168.
  31. soğuk sabun diye acayip bi kitap yazmıştır. keşke o tarzı devam ettirse...
    0 ...
  32. 1167.
  33. mhp genel merkezindeki bayramlaşmaya katılmıştır. aferin!
    1 ...
  34. 1166.
  35. kitaplarını okumaya, fıkralarını dinlemeye, köşe yazılarını takip etmeye doyamadığım bir yazardır.
    1 ...
  36. 1165.
  37. Ben harbi adamım orkid kullanan erkeklerle işim olmaz diyen abimiz, güzel insan ...
    2 ...
  38. 1164.
  39. ankara-karanfil sokakta dost kitabevinde direniş günleri kitabını incelerken yanıma gelip kendi kitabını incelemiş yazardır.
    2 ...
  40. 1163.
  41. twitter'da sadece 1 kişiyi takip ediyor. bu cool duruş. tanrım.
    1 ...
  42. 1162.
  43. dün akşam konur sokak'ta ak sakallı bastonlu bir emmiyle yürüyen şahsiyet. yaşlanmayı azaltarak bırakmış galiba.
    0 ...
  44. 1161.
  45. --spoiler--
    sayın tayyip bey'in ekranlarda gözyaşlarına şahit olduk. şaşırdım. hatırlayın ırak'a atom bombalarının naklen yayın atıldığı günleri. milyonlarca insan ölüyor. tüm dünya atom bombası atanların yanında, bizim liberallerimiz ve iktidarımız da işgalcileri alkışlıyor. işte o gece sky'da konuşuyorum, yok mu bir müslüman deyip ekranda gözyaşlarımı tutamadım, ağladım. ertesi gün şimdi adeviye'ye ağlayanların tümü internet sözlüklerinde sağcı solcu anarşist yazanların tümü bana yüzlerce sayfa tutarında "deli"; dedi.
    --spoiler--
    3 ...
  46. 1160.
  47. bugünleri unutmamak için okudukça...(31 mayıs/ 5 ağustos 2013)

    --spoiler--

    öyle bir iktidar ki masallarda, mitolojilerde bulamazsınız; gladyo, tek bir kanıt olmadan (on milyonlarca okumuş-yazmış mühendis üniversiteli insanların ülkesinde) hiç kimseden; hukuk'tan, insanlıktan, allah'tan hiç çekinmeden korkusuzca ve fütursuzca keyfine buyruk tek bir kanıt olmadan katmerli katlanmış müebbetler verebiliyor.

    ve gökten üç elma düştü, gladyo, kanıtsız belgesiz somut nesnel hiçbir belgeye dayanmadan muhaliflerini bir bir temizleyerek ülkemizde hükümdarlığını ilan etti. fbi'nın dostları tek mermi atmadan içerden oltayla türkiye'nin ciğerlerini söke söke aldılar.

    sağır ve dilsizlere gladyo ya da ergenekon çetesi'nin asıl şimdi devlet olup, başımıza mahkeme olup 'kararlar hükümler' verdiğini, önümüzdeki bin yıl içerisinde anlatabilecek tek kişi kaldı mı içinizde?

    gladyodan kurtuluyoruz diye cadı avı başlatıp gladyo'nun devleti ve mahkemesini ele geçirdiğini söyleyecek yürekte, açıklıkta, dürüstlükte bir tek kişi kaldı mı bu ülkede?

    o halde gladyo başardı ve işgâl tamamlandı.

    oysa gladyo derin devlet eliyle suikastler hazırlayan bir yapı'ydı, şimdi tarihlerde ilk defa bu derin yapı, aleni iktidar oldu, sağır ve dilsizlere iyice anlatmak için:
    gladyo, bir derin devlet parçasıydı, şimdi devlet'in ta kendisi oldu.

    velhasıl, gladyo'nun kendisi, o bavulları taşıyanlardır, o bavulları delil yapanlardır, o sahte belgeleri hazırlayanlardır, o bombaları gömenlerdir, bu asılsız ihbarları yapanlar, bu gazeteleri susturanlardır, bu gazetecileri içeri tıkanlardır, mahkemelerde gerçek belge ve kanıtları konuşturmayanlardır.

    gladyo'nun kendisi bilim kurumlarının delil raporlarının sahteliğine dair açıklamaları hiçe sayanlardır, ifadeleri kasıtla almayanlardır, gladyonun kendisi, sahteliği aşikâr belgeleri kim inşa etti diye sormayanlardır…

    yetmedi, gladyo bu sefer, yalancı tanıkları devreye soktu, kimler, hapisten kurtulmak için çırpınan sapıklar, katiller ve pkk'lılar. bir bir mahkemeye taşındılar ve bu şaibeli ve çoğu şizofren insanların konuşmalarıyla 'kanıt' üretmeye çalıştılar ve bu sapık şahitlerin kanıtlarını yıllar boyu ele geçirdikleri gazete ve ekranlarda manşetlerle manipülasyon yaptılar.

    işaret diliyle konuşan sağır ve dilsizlere on bin yıl uğraşarak bunları da anlatmayı hadi diyelim nihayet başarabildiğimizi düşünelim.

    ancak şunu anlatabilmemiz kıyamete dek hiç mümkün görünmüyor.

    gladyo, kendi adamlarını feda eder mi, yer mi, kendiyle bir zaman çalışmış adamlarının işini bitirir mi? yapamazdı, yapmadı, bu yüzden ergenekon çetesi başlığı altında aklına gelen her muhalifi, her önüne taş koyanı topladı içeri tıktı ama gerçek gladyo diyebileceğimiz kimseye dokunmadı...

    üstelik darbenin yapılmışı var, 27 nisan muhtırası, büyükanıt bey nerede? peki ilker başbuğ'a müebbet verecek ne var elinizde? hiçbir şey.
    (binlerce örnek sadece yazıyı uzatır, gladyonun en büyük başarısı zaten davayı binlerce asılsız belgeyle boğuntuya getirmek.)

    geçtiğimiz beş yıl içinde tek bir insanla bir örgüt bağlantısı ve örgütün kendisine dair hiçbir iz, emare, kayıt kuyut bulunamadı ancak gladyo tarafından susturulmuş ya da ele geçirilmiş medya artık manşetlerini sahteliği kanıtlanmış belgelere bir daha açmadı.

    işte gladyonun medyayı ele geçirmesinin sebebi de buydu, irili ufaklı minnacık tv'lerin hepsine polis baskınları yaptı, o günlere dönün, ortada konuşacak tek gazete tek tv bırakmadılar, gladyo hesabını iyi yapmıştı, bir internet sitesi olarak oda tv ergenekon avukatlarından birkaç belge yayınlayınca olan bize de oldu arkadaşlarımız yıllarca içerde yatırıldı, yetmedi, cemaati yazmaya yeltenmiş nedim şener, ahmet şık, hanefi avcı hepsi cezalandırıldı...

    yani gladyo, yüzlerce falso verdi, yüzlerce hata yaptı, yüzlerce affedilmez suç izi bıraktı, tezgahı yüzlerce kez elinde patladı ve ne bilim kurumları ne avukatlar bu tertibi affetmeyip bulup çıkardı ve mahkemenin önüne koydu. peki sonra?

    ancak tv'ler ekranlar gladyonun eline geçince işte bu 'yüzlerce' kanıtlarıyla ispatlanmış sahtelikler kamuoyu gündemine taşınamadı, para babaları korkularından gladyonun savcılarını sabahlara kadar ekranlarında tuttu, sabahlara kadar asılsız itham, iftira, töhmetle ardına kadar insanlık suçu işlediler.

    sahte delil, sahte kanıt, sahte belgelerin hepsi geçtiğimiz beş yıl içinde avukatların ve sivil kurumların çabalarıyla bir bir çürütüldü, ellerinde patladı, neye yaradı?

    diyelim, meşhur ümraniye gecekondusunda bulunan el bombaları, tezgâh yine ellerinde kaldı, bombaları kendileri imha etti, bombaların bulunduğu evin sahibi kiracısı ne oldu. oysa bu tezgahı başlatanlar için bu bombaların kanıtı bu cadı avı tezgahının en büyük deliliydi. yani gladyo türkiye'yi ortadan ikiye bölecek tarihin bu en önemli davasına daha baştan yanlışlarla kıra döke elini yüzüne bulaştıra bulaştıra tezgahının izini acemice her yere bırakan büyük affedilmez gaf'larla girdi.

    örnekleri yüzlerce kanıtla çoğaltabiliriz, bombaları kim gömdü, kayıtlar ortada, serdar öztürk'ün bürosuna sahte cd'leri kim yerleştirdi, hepsi mahkemelerde ortaya çıktı.

    ve gladyo, yarı deli meczup kimselerden bir danıştay baskınını gerçekleştirdi. mal ortada, ifadeler ortada, kamera kayıtları ortada, suçladıkları tek bir isimle bağlantı kuramadılar. ama ortada danıştay baskını gibi kanlı bir olay duruyor. bu olay sadece işaret diliyle konuşanların zihinlerinde ilişkilendirilebiliyor, ama somut olarak bir 'bağlantı'yı beş yıl içinde kuramadılar. ve ergenekon diye suçladıkları insanları başka da suçlayabilecek hiçbir olay kanıt yok, yani gladyo, kendi meczuplarına yaptırttığı bir olayı muhaliflerin üstüne yıktı…

    2003'ten sonra 'gladyo' yargının, hukukun içine sızacak siyasal zemini buldu, tertip ve tezgahlarını sahte belgelerini hazırladı dosyaladı planladı ve yetmez ama evet referandumuyla ilk büyük zaferini ilan etti.

    bu saatten sonra gladyo, daha önce bolca kullandığı istihbarati kuvayi milliye gibi vatanseverler derneği gibi uyduruk bir çok halkla teması olan yarı meczup dernekler kurdu. ve bush'un irak'ta yakalanması için açtığı bir deste iskambil kağıdı gibi muhalifleri desteleyip, fişleyip, mimleyip hedefine koydu ama en büyük başarısı, muhaliflerle derdi olan üç-beş ermeni yazarı ve pkk'lıları ve kendi yandaşı islamcı kardeşlerini "hücum arkadaşlar" diyerek devreye sokmayı başarmasıydı ve para gözlü iş adamlarını televizyonlayıp büyük medya gücüyle işgal savaşını başlattı.

    sonra, kamuoyunu arkasına almak için harekete geçti, diyelim hrant dink'i kendi adamlarına öldürttü. bütün bunları yapmasının amacı toplumu ayağı kaldırıp gizli derin bir yapının varlığını, halkı paniğe sokup hepimizi terörize ederek dikkat çekmek...

    sonra cadı avıyla ihbarlayıp, töhmetleyip, iftiralayıp, manşetleyip istedikleri muhalifleri tereyağından kıl çeker gibi tek tek içeri tıkmak.

    işaret diliyle konuşan sağır ve dilsizlere aradan geçen beş senede bunu da anlatamadık, o üç beş ermeni yazar da ne kinci ne kararlı çıktı hepimizin canı ciğeri hrant'ın öldürülmesine rağmen gladyonun siyasi mutfağını hazırlamak için sabahlara kadar gladyo adına iftiralar atmaktan yorulmadılar, bir çoğu halen de an itibariyle cemaat mutfağında çalışıyorlar.

    ancak hrant tezgahı kuranların elinde kaldı. nice örneği geçelim, hrant'tan devam, hrant'ı öldürüp buraya bağlamak istediler, evdeki tertip çarşıya uymadı, hrant'ın avukatları kimler azmettirmiş bir bir ortaya döktü. devlet çok istendiği halde kendi istihbaratçılarını mahkemeye getirmedi, korudu, aslında gladyonun kuyruğundan tutulmuştu.

    sonra gladyo yargısını verdi ve ortada gerçek bir suikast olduğu halde, azmettirenler yani öldürtenler derin devletin elemanları şu anda dışarda. bir çete mi bir ergenekon mu bir gladyo mu arıyorsunuz, hepsinin cevabı bu hrant dink cinayetinde 'somut' 'nesnel' ifadeler ve kanıtlarıyla ortada.

    ancak işaret diliyle konuşan sağır ve dilsizlere bunu anlatmamız binlerce yıl sürer...

    işte bu gladyo soğuk savaştan sonra özellikle türkiye'nin irak savaşı'ndaki kararsız pozisyonundan sonra "el değiştirdi", bugün, gladyo yargılananlar değil, yargıya çöreklenenler.

    bütün bunlara ağır cezalar verelim, nasılsa üç gün sonra apo'nun affı gündeme gelecek, bunları takas yaparız... lan bu insanların kılını takas yapmayız be! ve bu adamlara bundan sonra bayram yok, huzur yok! hukuk önünde hepsi hesap verecek! dalga geçmeye hakları yoktur! hukuku bir masala çevirmeye hakları yoktur. hukuku kendi şeytani planlarıyla oynatmaya hakları yoktur. hepimiz okuma-yazma biliyoruz, hukuk kanıttır, 5 senedir bana bir kanıt getiremedin! kanıt olmadan hukuk olmaz. bunlara hukuk öğreteceğiz. bunlar bu topraklarda yatacak mezar bulamayacak.sen kiminle dalga geçiyorsun? hukuk senin babanın malı mı?

    türk milleti adına! allah belanızı versin!

    --spoiler--

    nihat genç
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük