1970 lerden bu yana topaç gibi dönen adamdır. Bir gün ülkücü, bir gün turancı, bir gün marksist, bir gün dindar, bir gün ulusalcı. Artık ne olduğunu kendisi bile karıştırmıştır.
benim için hangi kanatta olduğunun önemi olmayan insan efendim.. adam doğru bildiğini söylüyor.. düşünceleri ve bunları dillendirme şekli her ne kadar birçok insanın hoşuna gitmese de o'nu kendimde görmek güzel bir şey.. yıllardır çektiklerimiz, sıkıntılarımız, özlemlerimiz var bizim.. e bunların dillere getirilmesi 'aman şeker kardeşim' şeklinde olmayacaktır tabi..
kendisinin sevmediği böcek, köpek, aşağılık yaratık, hayvan vs. lerin kendisini anlamadığı yazar. kendisi ne sağcıdır, ne solcudur. büyük bir milliyetçidir kendisi. aynı zamanda çok da dindardır. fakat fethullah gülen'den, akp'den falan da nefret eder. ekonomik alanda sosyalist düşüncelere sahiptir. ulusalcıdır. sağcı ya da solcu diye niteleyemeyiz onu. bir dönem akşam gazetesinde yazarken, şimdi uyduda bir yerel kanala kadar gerilemiştir. karasal yayında ve kablo tv'ye yayın yapmamaktadır bu kanal. türkiye'nin en güzel konuşan yazarlarından birisidir. saatlerce dinletir kendisini. keşke onun eleştirdiği tayfa da böyle güzel ifade edebilse de kendilerini dinlesek. onu eleştiren tayfa demiyorum, onun eleştirdiği tayfa diyorum. inanılmaz bir fıkra dağarcığına sahiptir kendisi. en alakasız konu ile ilgili anlatacak bir kaç hikayesi, fıkrası bulunmaktadır. kinini, nefretini çok güzel kusabilmektedir. keşke hepimiz bu kadar güzel küfredebilsek...
konuşmalarındaki edebi kırıntılar ve hislenmeleri alıp üzerinize bulaşan hamaset ve ataerkiyi derhal tazyikli su ilen yıkamalısınız kendisini dinler üken.
fikirlerinde bir 'anadolu insanı' tipolojisini görmekteyiz. oysa kendisi bir şehir çocuğudur daha çok. kırsalda yetişmesi bir şey değiştirmez, bildiğin gibi, senin benim gibi şehir çocuğudur. büyümüştür. nostaljik bir hasret duymaktadır geçmişe. yanında rakı ile nostaljisi alınası ve içlenilesidir. sonraysa dünya edebiyatını, evreni ve enternasyonalizmi tefekkür etmek, üzerinize yerellik goygoyculuğu ile pompalanmış zenofobyadan arınmanız gerekmektedir.
diğer yandan kendisini sevenler, istanbul'da araba yakan çocuklarla ilgili kucaklayıcı tavrından göz yaşlarını tutamadan ağlarken o çocuklara da galiz küfürler savurabilen bir kesime de sahiptir.
nihat genç'in sola temas ettiği yerde, ağızlarından salyalar akarak kendisinin içine düşen bu ortasınıf milliyetçisi beyaz türk veletler kör olmayı yeğlemektedir. onun sola temas ettiği yerde, bugün müritleri hala faşizan kinlerini terbiye etmekte, onu yeniden inşa etmektedirler.
tonya'da seçimleri akp'nin kazanmasının ardından , tonyalılara ironik bir mesaj yollamıstır kendisi :
+ tonya'daki ineklere selam söyleyin ..
edit : 1.tonya inekleri ile meşhurdur , yapılan ironidir ..
2.tonya , zamanında sol görüşün en iddialı olduğu yerlerden birisi idi bölgede ..
3.ona göre bilip bilmeden eksilemeyin ..
bu toprağın yetiştirdiği günümüzde soyu tükenmekte olan yiğit çocuğudur. bilip bilmeden konuşmaz ve bu yüzden eleştirdiği kişiler ancak uzaktan çamur atabilirler kendisine asla yanyana gelip onunla tartışamazlar. nihat genç gibi biriyle erkek erkeğe çıkıp tartışmak zaten mangal gibi yürek ister ki o yüreği olmayıp da halkı soyup soğana çevirenleri eleştirmektedir zaten.
mangal gibi yüreği olduğu için köpek dediği ekşisözlük yazarlarının yüzleşme teklifine cevap veremeyen delikanlı. öyle uzaktan çamur atıp üstüne yatmakla olmuyor tabi, değil mi nihat efendi?
siyasi ve ekonomik meseleleri fazla çözemez, ama sosyal konularda eksiği gediği bulup çıkarmada üstüne yoktur. samimiyetinden hiç bir şüphem yok. aydın doğan medyasına, başbakana, suna, buna hakettikleri zaman anında söver. canlı yayında avrupa birliğini anlatırken bok verin püsüruk verin demiş , hatırlayamadıgım bir siyasetçiyede puşt demişti.
Esasli bir Karadenizlidir kendisi.. Deniz gorerek buyuyen her insan gibi merttir kendisi.. Denizin dibinde denizi anlamadan buyuyenlere en sert cevaptir da kendisi..
biraz vatan - millet biraz sakarya, biraz sol , biraz sağ, biraz demokrasi. biraz uzun saç, biraz sakal bıyık. yine de gençlik okumalarımıza faydasi olmuştur. çözünce birisini tüm sırrı kaçıyor.
bayındır sokaktaki sahaflarda da karşılaşabilirsiniz. hani karşılaşmak isteyen gidebilir de insanın da bi amacı olmalı di mi? ben size hayranım, takip ediyorum filan diyecekseniz tavsiyem odur ki hiç yanaşmayın. gayet tabi tersleyebilme ihtimali yüksektir. diyaloğun lüzumsuzluğuyla doğru orantılı böyle şeyler.
özel not: vallaha billaha üstteki entry ye cevap olarak yazılmamıştır bu entry. ne zamandır yazmak istiyodum.
bugün marmara üniversitesinde söyleşi yapmış yazar. leman'da yazdığı dönemden beri sıkı bir takipçisi olduğum nihat genç'le aynı ortamda olmanın *heyecan verici olacağını düşünerek bende ibrahim üzümcü'ye koştum. dakik bir adam nihat genç hiç bekletmedi, saati saatine salondaydı...fiziki açıdan n.g'yi değerlendirirsek; kısa ve televizyonlarda göründüğünden daha çirkin ayrıca akşamcılara has bir göbek yapmış. bildiğin orta yaşlı türk yani. giyim açısından pek zevkli olduğunu söyleyemeceğim. üstünde dandik gri bir tişört ve markasına dikkatlice baktığım halde göremediğim düz bir kot pantolon vardı. bunların üzerinde ise uzun siyah bir deri ceket vardı. kürsüdeki suyun markası kopartılmıştı. bu n.g'nin tasarrufu muydu bilemeyeceğim. fıkralarla başladı n.g sohbete güzel fıkralar, hikayeler anlattı. 5000 bin fıkra bildiğini iddia etti. ülkenin zenginliklerinden bahsetti. anadolu köylüsünün tembelleştirilmesinden yakındı. gene klasik; bünyeyi silkeleyen n.g sözleriydi yani. 1 saate yakın havadan sudan konuştu. yavaş yavaş söyleşinin sonuna geldiğini falan düşünmeye başlamıştım ki şimdi konuşmama başlayabilirim dedi ve iki saat de asıl konu olan ulusal basın ve dünya basınından söz etti. söyleşinin sonuna doğru her zaman yaptığı gibi konudan sapsa da önemli uyarılarda bulundu. zevkli bir söyleşiydi. yer yer coştu sağlam küfürler savurdu. salon da zaten en çok küfür ettiği zamanlar coştu. saflar en alkışlanacak yerde değil göt, ipne bilmem ne çocuğu deyince alkışlamayı tercih ettiler. bekledikleri aralarında konuşurken birbirlerine anlattıkları n.g buydu çünkü her neyse mehmet barlas'a çok giydirdi. altan 3'lüsüne de selam çakmayı ihmal etmedi. ergenekon konusunda haksız bir dava damgası vurarak basitleşti. ben soru cevap beklerken teşekkür ederim deyip ayağa kalktı. fotoğraf çekmek için çıldıran fanların arasından sıyrılıp kitap hazırlığı var mı nihat abi dedim aramızdaki samimiyete güvenerek, beklemediğim bir canayakınlıkla böyle bir çalışmam var, bir şeyler yapıyoruz evlat dedi ve elini omzuma attı tam gaza gelip şampiyon kim olur diye geyiğe vuracaktım ki elini omzumdan çekip benden uzaklaştı.ben bunu 5 saattir aç olmamla bağlantılı olarak ağzımın kokmasına bağladım. eğer okuyorsan öğrenciyiz birader hoş görcen. son olarak kitaplarını zamanında yalayıp yuttuğm nihat genci tanımak güzeldi. ama artık yollarımızın ayrıldığını bu söyleşide çok keskin şekilde anladım.
n.g'den bir demet hatıra;
nihat genç diyarbakır'a gidiyor. bir konferans için. sokakta dolaşırken bir manav bunu tanıyor;
- lan ben bunu tanıyorum bu adam herkese geçiriyor.
diye arkadaşlarına n.g'yi gösteriyor.diğerleri de televizyonda gördükleri ng'yi tanıyorlar ve etrafını sarıyorlar. hoşbeş, havadan sudan derken muhabbet gene sövmeye geliyor.n.g:
-arkadaş ben bu işi paraya bağladım. artık sövme işinden para alıyorum.
manav:-nasıl?
n.g:-şimdi sen kaymakama mı kızdın, jandarmaya mı kızdın hükümete mi kızdın hepsinin bir fiyatı var. bana geliyorsun parayı veriyorsun ben de sövüyorum.
bir kahkaha yükseliyor diyarbakır esnafından.
manav: abi be şu tayyip erdoğan'a bir şey yapıversen.
n.g durur mu patlatıyor cevabı
n.g: o promosyon ondan ücret almıyoruz...