hakkında ''eğer tanrıya dublaj yapılması gerekseydi bunu ancak nick cave yapabilirdi'' şeklinde sarf edilen sözü sonuna kadar hak eden öncelikle ses ve sinema sanatçısı.
özellikle murder ballads adlı albümüyle rahatsız kişiliğini ustaca sergileyen, bir insan detone olur da bu kadar mı güzel detone olur dedirten, kaç kere dinlenirse dinlensin asla sıkılınmayan hatta aksine daha da bağımlı olunan allahın sevgili kulu. bir de where the wild roses grow'u dinlerken öldürülen kadın kişi ben olaydım dedirten şarkıcı **
çocukluğumdan beri hayatım boyunca birçok sanatçıya hayran oldum sevdim. Ama hiçbiriyle tanışmak istemedim aklımın ucundan bile geçmedi. sonuçta onun işi sanat yapmak benim işim dinlemek o kadar! ama bu adam başka be. yıllardan beri dinlerim ve ne zaman dinlesem bir önceki girdimde de bahsettiğim gibi hayranlığım aynı kalıyor. hastalık vs söylentileri var sigara migara yüzünden. iyileşse istanbul'a gelse o arada bir de denk gelse de Nick cave hayranı bir sevgili olsa yanımda Dünyanın en mutlu adamı ben olurum herhalde. 1-2 saatlik performansı boyunca hem mutlu eder hem oynatır hem de eğer ki where do we go now but nowhere'i söylese ağlatabilir bile. Utanmam ağlarım da hani o parçanın anlattıklarında. Ama hayal tabi bunlar. birincisi dava gahan'ı dünya gözüyle göreceğiz diye sevindik adam nalları dikecek kadar oldu dio'yu göreceğiz diye sevindik adam öldü. bizde bu şans varken olmaz. ikincisi ise Damardan nick cave alabilecek hatunu bulmak da zor. bizim kızlar damardan teomanla tatmin ederler kendini ancak. Üçüncüsü ise bu zamana kadar sevdiğim hiçbir sanatçı setlistlerini istediğim gibi hazırlamadı denk gelmedi. Where do we go now bu nowhere'i çalmazlar ki.
"Sonra perdeleri indirdi
Ve dediki "ne zaman ögreneceksin acaba
Orada camın ardında olan bitenin
Seninle ilgisi olmadığını?
Tanrı kalp vermis sana
Kardeslerinin kalbinin yuvası degilsin sen
Ve tanrı ne sende varolan iyilikle ilgileniyor
Ne de baskalarinda bunun yokluğuyla
ilgilenmiyor ayrıca senin pencerelerde oturup
Yarattığı dünyayı yargılamanla
Toplanırken üzüntüler çevrende
Çirkin,yararsız ve abartılı biçimde."
Avustralyalı bir rock müzisyeni, şarkıyazarı, kitap yazarı, senaryo yazarıdır;
çok yoğun olmasa da bir aktörlük kariyeri de vardır.
Nick Cave, en çok rock'n'roll grubu Nick Cave and the Bad Seeds ile ve
Amerikan müziğine ve onun köklerine duyduğu büyük ilgiyle tanınır.
Şu an ingiltere'de ikâmet etmektedir.
Cave, Dawn ve Collin Cave'in çocuğu,
Tim (d. 1952), Peter (d. 1954) ve Julie'nin (d. 1959) kardeşi olarak
küçük Avustralya kasabası Warracknabeal'da doğdu.
Çocukluğunda, Cave ilkin Warracknabeal'da ve
sonra da Wangaratta'da olmak üzere
Avustralya'nın kırsal Victoria bölgesinde yaşadı.
Babası bir ingiliz Dili ve Edebiyatı öğretmeni,annesi ise kütüphaneciydi.
Bir Anglikan olarak yetiştirildi ve
Wangaratta Katedrali'nin çocuk korosu'nda şarkı söyledi.
Yerel okulundaki idareyle başı sürekli derde girdiğinden
ailesi 1970 senesinde onu okumak üzere
Melbourne'deki Caulfield Grammar School'a yatılı olarak gönderdi.
Ertesi yıl ailesinin Melbourne'ün bir banliyösü olan
Murrumbeena'ya taşınmasıyla beraber bir sabahçı oldu.
Evlerinde bir piyano vardı ve Cave,
koro şefi Norman Kaye'in gözetimindeki okul korosuna katıldı.
Birthday party DISK:
1981 - Prayers On Fire
1982 - Junkyard
1983 - Hee-Haw
1989 - Mutiny/The Bad Seed
Nick Cave & the Bad Seeds DISK:
1984 From Her to Eternity
1985 The Firstborn Is Dead
1986 Kicking Against the Pricks
1986 Your Funeral, My Trial
1988 Tender Prey
1990 The Good Son
1992 Henry's Dream
1994 Let Love In
1996 Murder Ballads
1997 The Boatman's Call
2001 No More Shall We Part
2003 Nocturama
2004 Abattoir Blues/The Lyre of Orpheus (2CD)
ilk olarak metallica aracılığıyla tanıdığım şahane müzisyen, yazar, seneryo yazarıdır. metallica'nın loverman cover'ıyla tanıdım onu. daha sonra hallelujah şarkısını baştan sona defalarca dinledim, dinledim ve dinledim. daha sonraları bluebird, gates of the garden gibi parçalarını dinlemeye başladım. yavaş yavaş nick cave dinleyicisi olma yolunda ilerlemekten gurur duyuyorum.