gazozu gerçekten çok güzeldir.
patates ve elma diyarıdır,niğde'de üniversite okunmaz,ama insanları sıcakkanlıdır,sevecendir.
haritada bulmakta zorlandığımız bir şehirdir ama insanları adam gibi adamdır.
8 yıl önce açılan niğde nin tek alışveriş merkezi elma center kimsenin gitmemesinden dolayı kapanmıştı. Halk, esnaf seviyordu o zamanlar. Şimdi nasıl bilemiyorum ama çok özledim.
yerli halkının bir kısmı değişiktir, mesela göçmen sevmez. düzgün insanlardır niğdeliler genel olarak. bu arada birkaç sene önce burger king açıldı. eskisi kadar hurdacı da yok. merkezde tek bir ziraat bankası vardır, haftasonları çok kuyruk olur memurlara duyurulur. patatesinden de güzel misket elması vardır ki ölümüne ilaçlasanız bile organik diye satabilirsiniz o kadar şekilsiz ve bir o kadar tatlıdır. fakat yerli halk zamanında çok değerlenecek diye golden elma çılgınlığı yapmış ve niğde golden elmanın memleketi olmuştur. fakat problem bunun diğer memleketlerde de böyle olmasıdır. en ucuz ve en çok bulunan elma golden olunca meydan amasya'ya kalmış, niğde patatese abanmıştır*. patatesinin kızartması güzeldir. istanbul'da doğup büyüyüp yazları buraya gitmesi güzeldir yoksa güzel değil niğde mersin'inki kadar sıcak yazları vardır ama deniz yok. ee ne anladım ben bu işten.
malum atasözü dışında hatırlanacak hiç ama hiç bir şeyi olmayan, birbirleriyle sidik yarıştırmaktan şehirlerini geliştirememiş insanların yaşadığı vizyonsuz büyük kasaba.
hepimiz sabah erkenden uyandık, yüzümüzü bile yıkamadan bilgisayarı açtık ve numaramızı girdik, Niğde il Jandarma Komutanlığı yazısını gördük. Her birimiz diğerimizden habersiz olarak, ve 2 gün sonra tanışacağımızı bilerek.
kısa dönem olarak geldik bu şehire. şapşal bakışlar arasında yeni hayatımızı öğrenmeye çalıştık. nerede uyuyacağız, nerede yemek yiyeceğiz, kantin nerede, tuvaletler nerede, nerede ve ne zaman duş alınır, dolaplarımız nerede, ne giyeceğiz, ne zaman giyeceğiz vs vs vs.
acemilik dönemi bitince ilk çarşı iznimizi alırız. o zaman tanırız niğdeyi. büyük şehirden buraya gelmek canınızı acıtmaz, çünkü bilirsiniz 6 ay sonra yine büyük şehrinizdesinizdir. Vakit geçirdikçe görürsünüz kü, büyük şehirler Niğde kadar olamamışlar. istanbul'dayken bir pizzacıya (hut, dominos vs gibi zincir olmayan bir pizzacıya) girmiştim, demiştim ki malzeme bol olsun neyse parası eklersin. Aynı malzeme gelmişti, sadece hesabı arttırmışlardı, 14 TL yerine 20 TL. Niğde'de ise, girdim ilmare pizza'ya, dedim ki bi orta boy pizza, bol malzemeli, fiyatı yansıtırsın. Olur mu abi dedi, bizim malzemeler zaten bol, beğenmezsen az gelirse para verme. Malzemeler bol, taze ve lezzetli, herşey süper. Hesap geliyor 5 TL. Başka bir gün niğde'nin ara sokaklarındaki urfa kebap salonuna gidiyoruz, masayı donattırıyoruz 2 kişi, 2 şer porsiyon yemek, mezeler, içecekler, arasıcaklar vs. hesap geliyor 200 TL. itiraz ediyoruz, 200 tl ne demek, istanbul mu burası diye. adam diyor ki "abi sen yanlış okudun, 200 değil 20 tl". şaşırıyorsun. taze et yiyorsun, lezzetini alıyorsun ve istanbuldan çok daha az para ödüyorsun. dönerciye gidiyorsun, 1.5 porsiyon pilavüstü istiyorsun, "2 yap asker abime, 1 parası al" diyor patronları.
şalvarlı teyzeleri de görüyorsun yolda, tayt çizme giyen kızları da, her şeyden var. askeri çok seven bir şehir, sahip çıkıyorlar. kendinizi istanbul'dan daha samimi ve içten bir yerde buluyorsunuz. gözleriniz denizi arıyor, bir sahil kenarı olsa diyorsunuz zaman zaman. amaaan, olmasa da oluyormuş.
nizamiye kapısında, öğle güneşi altında nöbet tutarken geçen öğrenci servislerinin hepsi "merhaba asker" diye bağırıp camda asker selamı veren çocuklarla dolu. yeşil kart almaya gelen köylülerin "bi ihtiyacın var mı evladım" diye size yokluk halinde bile sahip çıkmaları sizi şaşırtıyor.
evet deniz yok burada. pizza hut, burger king, günaydın et lokantası, sortie, lacivert vs de yok. bunlar olmadan da 6 ay geçtiyse bir ömür geçer mi, bilmiyorum. bir gün tekrar geleceğim Niğde'ye. 6 ay süren acı ve tatlı askerlik anılarımı barındıran bu şehri nasıl unutabilirim ki? niğde gazozunu, patates kızartmalarındaki farklı tadı, insanlarını, herşeyi özlüyorum zaman zaman.
bir gün çok zengin olursam eğer, niğde için çok güzel şeyler yapacağım. beni teskere ile uğurlayan bu şehire eminim çok büyük desteklerim olacak. bu şehrin ufku daha çok açılmalı, ama insanlıklarını unutturmadan. her şeyin en iyilerini hakediyorlar. bana yardımı dokunan her bir niğdeliyi sevgi ile anıyorum. sağ olun var olun. en zor 6 ayımda bana hepiniz çok destek oldunuz.
söylemekten anlamsız mutluluk duyduğum memleketim.
gittiğim zaman hemencecik sıkıldığım, gitmediğim zamanlarda fena özlem duyduğum.
ve şu an niğde ile ilgili videolar izleyip,yetinmeye çalıştığım.
bir de o kadar övdüler ki, sırf kışın güzelliğini görmeye mutlaka geleceğim.
öptüm yanaklarından.
Niğde'nin Bor ilçesi inanılmaz iğrenç krolar ile doludur.tipsiz erkekleri,bakımsız uzun saçlarını berberde hiç kestirmeden fön çektirirler.bir montları vardır kışın;hepsi aynı tür.birde aralarında iğrenç,cırtlak o sesleriyle birbirlerine küfür etmeleri yok mu?of kurarsınız.şöyle ünlü bir sözleri vardır ki yolun ortasında bağıra bağıra ciyaklar bu krolar "ni din laaaaaaa" (ne diyorsun lan)