okan bayülgen ''zaga''da tanıtmıştı.masasının üstüne koyup program sonuna kadar onunla poz vermişti hatırlıyorum.
niğde boş geçmez yani en azından bir şeyi vardır eşe dosta ikram edeceği.patatesi vardır pişirmeden yenmez ya da közlerseniz ancak ocakta,halısı vardır ustunde kuru kuru oturulmaz muhabbet yoksa,elması var yazın sonunu beklemeniz gerekir aç karna bozar mideyi,üniversitesi var sınav döneminde anca ortam olur,köyleri var kışn soğuktur durulmaz;ama gazozu var 4 mevsim içilir tadına doyulmaz.''niğde gazozu hasan dağından gelen serinlik''diye bir slogan olabilir tek eksiği buydu bunu da ben koydum artık.
niğdede her gittiğim cafede niğde gazozu alayım demeye alıştıktan sonra gittim başka bir şehirdeki cafede bir niğde gazozu lütfen deyip garsonun uludağı niğde zannediyo lan salak diye diğer garson arkadaşlarıyla alay etmelerine sebep olan gazozdur.
bir kaç yıl önce bir niğde milletvekili'nin tbmm'ye götürüp dağıttığı ve tanıttığı gazoz. bundan sonra istanbul'da gezen kamyonları olmuştur bu gazozun. daha içememiş olsam da bir gün mutlaka içeceğim.**
büyük marka gazozlarından çok daha lezzetli gazoz. oldukça şekerlidir. tad olarak safranbolu ve karabük yöresinin efsanesi bağlar gazozuna çok benzemektedir.
inanılmaz lezzetli olan gazozdur. bildiğim kadarı ile belli bir bölgede satışı sözkonusudur gönül isterki herkes içebilsin. nigde ve çevresinde yaz sıcağında kurtarıcıdır.
niğdeli bir arkadaş ailesinin yanına giderken dönüşte ne istediğimizi sordu, ne bilelim biz niğdenin nesi meşhur, niğde ne bi kere daha onu bilmiyoruz anla yani, " e işte nesi meşhursa ondan getir" diyerek geveledik. iyi dedi, bi kasa getiririm dedi ve gitti. sonra biz bunu unuttuk tabi normal hayatımıza, günlük eğlencelerimize dalmışız, bir sabah kapı açıldı ve bu ellerinde bi dolu bavul poşet ıvır zıvır eve daldı, uyku sersemi kalktık yardım falan ettik ve bizim niğde gazozunu gördüğümüz ilk andı bu. içsenize birer tane dedi, sabah sabah ne gazozu yaaa! dedik uyuduk, kalkınca ağzımız böyle çamur gibi kahve mi içsek çay mı diye mızmız dolanıyoruz evde, "gazoz için gazoooz" diye bağırdı bu. ver a q içecez dedik ve birer tane elimize aldık, kapağı çok kolay açıldı, sanki çevir aç kapağı gibiydi, "adi olur da bi gazoz bu kadar mı olur" deyip kafaya diktim, ilk lıkır lıkırlar geçip, gazoz mideme inerken, dilimde tadını hissettiğimde, yeni bir içecek keşfettiğimi ve bu tadı ömrümün sonuna kadar isteyeceğimi anladım. coca cola yı ilk içen adamın hissetikleriyle aynı olmalıydı. sonraki 3-4 gün boyunca evdeki gazozları paylaştık, hatta pokeri, tavlayı bulaşığına değil de gazozuna oynamaya başladık. en son 10 milyon verip son kalan gazozu evarkadaşımdan satın aldığımı hatırlıyorum.
kuruluşu; 1890 yillarda Nigdeli bir rum olan aleksandr misiroglu, fransa'ya giderek gazoz yapiminin inceliklerini ögrenmenip, gazoz imalathanesi kurmasıyla başlar.
(bkz: ulusal içeceğiniz)
yeni hayat adlı romanda geçer. kara kitap ı okumamın etkisiyle hurufiler gibi bu gazozun ve altat ketçeplarının altında derin anlamlar aradım lakin bir şey bulamadım.
izlediğim bir tv programında şirket sahibinin birkaç sözü dikkatimi çekti. niğde'li bu vatandaşın anlattığına göre gazozun ana yurdu niğde'ymiş. iddalı olmuş ama bunun çok eski zamanlara dayandığından bahsediyordu kendisi. bizans döneminden kalma yöresel bir içeceğin milyar dolarlık bir pazar payına sahip olduğunu düşünce afedersinizde ben bu adama küfürler yağdırdım en seçkinlerinden.
lan düşünsenize kakakola yerine dünyaya hükmünü süren bir niğde gazozu var. festivaller falan
- rock&niğde gazozu.
aa bak bide patatesi var bu niğdenin. ulan mevcut potansiyelin amına koymuşlar adamlar.
mcdonalds varsa o kaka renkli gazlı içeceği ve gevrek patatesi ile var. onlar ezelden beridir bizim elimizde zaten. neyse düdüklenen götün davası olmazmış.