umut sarıkaya film çekse böyle olurdu herhalde. akıcı, gerçek, eğlenceli bir filmdi. yılmaz erdoğan'ın hangi yöreye ait olduğu bilinmeyen 'ağızı' olmasaydı daha iyiydi.
oyunculukta abartmamak gerektiğini, kendi halinde zaten buyum hissi uyandırmanın ustalık işi olduğunu gösteren film. yılmaz erdoğanın en başarılı oyunculuğu bence, şive mükemmel ve tek bir abartı yok. halbuki murat ve ersinde gereksiz zorlama vardı, oturmamıştı. sinan benginer ve erdal tosundan ders almalılar.
izlediğime pişman olmadığım film.
yılmaz erdoğan ve bkm oyuncularının vizyona giren övülesi filmi. komik bir seyler bekleyenlerin gitmemesi gereken bir film fakat konusu adına sürükleyen yapıt.
izleyiciyi yormayan eğlenceli ve samimi olan film. yılmaz erdoğan en başarılı oyunculuklarından birisini çıkarmış. diğer filmlerinde yılmaz erdoğan'ı hatırlarken bu filmde kendi kimliğini unutturarak gerçek bir oyunculuk sergilemiştir.
ersin korkut'in önünde gerçek bir usta olmasına rağmen oyunculukta henüz istenilen kıvama gelmemiştir. sempatik olmasından kelli şimdilik yırtıyor. ayrıca çok kasma be abi. rahat ol.
film güzel olmasına güzeldi ama eksik bişeyler vardı sanki... onu da şimdilik es geçelim.
edit: uyarı için 0bscur3 arkadaşımıza teşekkürler.
gülmek için sinemaya girilen ama yüzde hafif bir gülümseme ve güzel duygularla sinemadan çıkılan türk filmi. film çekilirken herkesin ilk düşündüğü şey yılmaz erdoğan'ın komedi filmi çekeceğiydi doğal olarak. çekimler devam ederken iyice sükse yapan çok güzel hareketler bunlar tayfasının da filmde rolleri olduğu düşünüldüğünde tüm beklentiler çok komik bir filmin ortaya çıkacağı yönündeydi. belki de insanlara bunu hissettiren fragmanlarda filmeden komik sahnelerin olması. film vizyona girdiğinde ilk izleyenler bu fikirle salona girdiğinden hayal kırıklığına uğradılar. ama sonrasında filmin duygusal yönünün ağır bastığını öğrenip bunu bilerek izleyenler memnun ayrıldılar sinemadan. kısacası yılmaz erdoğan'ın yaptığı en pamuk gibi film. yer yer gülümsediğiniz, yer yer çok güldüğünüz, yer yer duygulandığınız güzel bir film.
adının hiç neşesiz hayat olarak değiştirilmesinin izliyici açısından daha yararlı olacağını düşündüğüm bir yılmaz erdoğan filmi. kendisinin önceki filmlerini mumla aratan film olmakla birlikte oyunculuk olarak sergilediği muhteşem performansını bir seyirci olarak alkışlamamak da mümkün değil.
bildiğimiz hayattan bildiğimiz bir insanı, sıradan bir insanı çok samimi oynamış ve başroldeki bu karakterin hayatına şahit oldukça belkide bin kere sahip olduklarına şükrediyor insan....
şahsi bir tanım yapacak olursam; son zamanlarda izlediğim en başarılı türk filmi diyebilirim. tabii ki zevkler, beğeniler tartışılmıyor; ama yine de neden beğendiğimi destekleyecek -en azından desteklediğini düşündüğüm- birkaç cümle söylemek isterim:
eğer filmin kurgusundan bahsedeceksek,
ki burada bir parantez açmak istiyorum kurgu:"bir bütün oluşturmak için parçaları takıp birleştirme işi" demektir. yani burada olayların bağlantısının nasıl kurulduğunu görmemiz gerek ki bence filmde yer alan flashbackler gayet başarılı yerleştirilmişti. hepsi tam zamanındaydı ve oyuncunun zihninde uyanan sorulara cevap veriyordu.
oyunculuklara gelirsek;
hiçbir zaman yılmaz erdoğan' ın çok başarılı bir oyuncu olduğunu düşünmedim; ama bu film bir başkaydı. ilk sahneden son sahneye kadar mimikleri, duruşu, bakışı şahaneydi. o konumdaki bir adamın neler yaşadığını, yaşayabileceğini çok güzel göstermiş izleyiciye.
işin bir de maddi boyutu var;
hayallerinizi yıktığım için üzgünüm; ama şu an vizyonda gördüğünüz filmlerin en az %85' i ve televizyonda reklamını, orada burada afişlerini gördüğünüz filmlerin %100' ü ticari kaygılarla yapılmıştır. he reklamını görüyorsanız ve yine de yapımcısı/yönetmeni biz sanat filmi yaptık diyorsa bilin ki gişe başarısı sıfırdır. bir film gerçekten sanat filmi kıstasları içinde çekiliyorsa bilin ki adını yalnızca ödül törenlerinde duyarsınız.
güldüren, güldürürken de içinizi burkan film.
fakirler, zenginler, güzel evler ve yoksul olan "başımızı sokacak kadar" diye tabir edilen evler, içindeki dekorları, içindeki hayatlar, fakir mahallesindeki yaşamlar, sofralar, karakterler, kıyafetler, umutlar, şaşırılan ve normal karşılanan şeyler, parası olmayanın güçsüz oluşu vs.
bu filmi izledikten sonra ve izlerken "zengin/fakir" ayrımı gayet net beliriyor kafanızda. onların hayatları ve diğerlerinin hayatları şeklinde. istinye park sahneleri bunu daha bi netleştiriyor.
"yalnızca bir film" diyorsunuz ama bu hayatlar gerçekten de yaşanıyor bir yerlerde. o evler, gecekondular sadece görüntü değil.
onun dışında bir mutlu son var. ama gayet mütevazi bir mutlu son. bu insanların hayatları gibi o da.
oyunculuklara değinmeye gerek bile görmüyorum.
not: her sahnesi gülmek için (sadece gülmek için) bir film değil.
öyle düşünerek, o beklentiyle gidenler hayal kırıklığına uğrarlar. ama dram ve biraz komedi dersek, o beklenti içinde olursak bizi memnun eder.
şehir yoksulluğun çıplak,arada derede,parıltısız,yamalı bohçaya benzeyen hayatlarını iyi tasvir ettiğini düşündüğüm. herkesin aynı yeni yıla girmediğini vurgulayan seyredilesi bir film. vizontele serisinden daha iyi bir film yapmış bence yılmaz erdoğan.
türkiye gerçeğini, insanlarımızın mütevazi hayatlarını, çaresizliklerini çok iyi yansıtan bir film. dialoglar cok samimi. sonunda insanın içini burkuyor ve tuhaf bi hisle salonu terkediyorsun.
yılmaz erdoğan'ın da dediği gibi hüzündürücü bir film bu. rıza gülse tam gülemiyorsunuz, ağlasa tam ağlayamıyorsunuz. öyle rıza gibi iki arada bir derede izleyip bitiriyorsunuz işte.