Mehmet Akif Mısır'a zorunlu bir sebepten ötürü gider. Mısırda Neyzen ile buluşur bir parkta. En son buluşmalarında Neyzen'e yemin ettirmiştir, içki içmemesi için. Parkta bir banka otururlar bakar ki Neyzen körkütük. Mehmet Akif:
- Ben sana içki içmeyeceksin demedim mi? Bundan böyle ancak ağzınla kuş tuttuğunda konuşurum seninle!
der ve arkasını dönerek küser.
Neyzen türlü türlü sululuklarla dostunu barışmaya zorlar. Elleri ve dizleriyle çimene uzanır, emeklemeye başlar;
- Bak şimdi kuşu tutacağım! der.
Allah'ın işi, orada bir yerlerde çalılıkların içinde yeni yeni palazlanan bir kuş yavrusu durmaktadır. Pıt pıt bir uçup bir konmakta küçük bir yavru kuştur. Neyzen çimende sürünürken, kuşu görür ve ağzıyla yakalar, o haliyle Mehmet Akif'in yanına döner.
Bir kez daha barışmıştır iki dost.
insanı delirten sanat mıdır, yoksa inceliği ile bazı telleri kopartan insan mıdır? bazıları vardır ki eveliyattan ahire, hep kalmış, rüzgarın yırtık yeli'ni estirmiş yüreğinde. Sorular yetersiz ve cevapsız kalmış, sual işaretleri ile dolaşmış insan kalabalığının içinde. kalabalıkların korkuyla baktığı, deli deyip kendi dünyalarından eğlencelerinden uzaklaştırdıkları adamlardan birisidir, 1879'da dünyaya gelen neyzen tevfik.
ruhu yükseklerde uçan, zihni sınırları aşan bir sanatçı düzene ne kadar tahammül edebilirse o kadar tahammül ederek almıştır kalemi eline ve sanatçı ruhunu serbest bırakmıştır.
özdemir asaf ; " santimlerin, metrelerin, kiloların ve boyların hatta bütün rakıların korktuğu adam" demesi de bu yüzdendir, bir acayip aşık olan kabeyi aşıp yare varmak isteyene.
duydugum bir rivayete göre zamaninda ismet inönü "kürt lütfü" lakabiyla bilinen lütfü kirdar'i istanbul'a vali olarak atar. lütfü kirdar neyzen tevfik'in devletten aldigi maasi kesmesi üzerine neyzen inönü'ye söyle bir dörtlük yazar:
sıçtın istanbul'un içine kürt lütfü'yü vali ederek,
bari tüy dik de aleme karşı uçur bokunu!
halkın isyanını teskin edemezsin a paşam,
soksan kıçına partinin altı okunu.
adı üstünde neyzen. adam içki şişesinden bile ney sesi çıkartıyor yani bazılarının anlayamadığı bir şekilde sanat yapıyor.
bazıları da çıkmış burda hayatı boyunca bir şey yapmamış diyor. lan sanat sanat ney ney çalmak üflemek daha nasıl anlatılır. yetmemek üzerine şiir yazmak.
Bana bebek katili Abdullah Öcalan'ı hatırlatan kişi.
neyzen tevfik'in meşhur bir sözü vardır ya yukarıda da birkaç yazar tarafından hatırlatılmış olan; allah senin hamurunu necasetle yoğurmuş, anan seni sıçarken doğurmuş... işte neyzen deyince ilk olarak bu söz gelir aklıma bu söz de bana bebek katilini anımsatır.
Ikinci Mesrutiyet döneminde nazirliga getirilen bir zat,çok geçmeden yegeninin vali olarak atanmasini saglar. Karsilastiklarinda,Neyzen:
-Masallah,kardesinizin oglu tipki fasulyeye benziyor.
-Genç yasta vali oldu,neden fasulyeye benzesin?
-Iste bende onun için benzetiyorum ya.Fasulye de siriga sarilarak büyür.
neyzen, Birinci dünya savasinda iki gözünü kaybeden bir tanidigiyla söylesmektedir.Tanidigi sorar:
-Durumu nasil görüyorsun Tevfik'cigim?. Neyzen "karanlik" diyecekken vazgeçer,
-Sizin gördügünüz gibi,diye cevap verir.
Sait Halim Pasa,Neyzen'i seven bir kisiymis.Bu yüzden ona ikramda bulunurmus.Pasanin sofrasinda fena sarhos olup sizdigi bir gecenin sabahinda,pasa,Neyzen'den bir daha içki içmeyecegine dair kesin söz istemis.Neyzen'de, Pasayi son derece saygiyla sevdigi için,istenilen sözü ciddiyetle vermek zorunda kalmis.Bu söze göre Neyzen agzina bir daha raki koymayacakmış.
Bir dahaki çagrilisinda Pasanin karsisina zil zurna sarhos çikmis.Pasa onun bu halini görünce esefle sormus:
-Hani söz vermistin?Bir daha agzina içki koymayacaktin?
Neyzen,yemin ederek agzina bir damla içki koymadigini söyleyince,pasa derin bir hayrete düserek:
-inanman,söyle yakin gel de bana bir "hoh" de,bakalim.
Neyzen iyice sokulup.pasanin burnuna,olanca gücünle bir "hoh" demis.Lâkin hayret,gerçekten de Neyzen'in agzi içki kokmuyor! Pasa saskin,saskin:
-Bu nasil is Neyzen? deyince,Neyzen onu kahkahadan kirdiran cevabi veriyor:
-Sen kokusunu alip da anlamayasin diye içkiyi altimdan tenkiye ettirdim.Insan biraz kendine hükmedip de aldigini çikarmazsa,iste böyle,tipki yukaridan içmiscesine mest oluyor pasam!
hayatı fukaralık içinde geçmiş, gülhane parkinda küçük bir barakada hayatını sürdürmüş olan ney ustasi, şair, sarhos. meshur sözlerinden biri de
"kimi dertten icer, kimi sevinçten ama ben şişeden içerim şişeden"
kendisinin doğruluğuna inanmamış insanlara ,iş bile yapmadığını düşünen insanlara bir cevap olarak hazırladığına inandığım ,tabuları yıkan ,''şair özelliğimi illa gözüne mi sokmam gerek? '' dedirten dörtlük.
' puhahah adam ne küfretmiş' , ' gece gündüz içmiş yuh be ' vb. şekilde ' olağanüstü' yorumlar yapabilen kişilerin bünyesine bir şey katamayacak üstad.
neyzen 7 yaşında iken bulunduğu yeri eşkıyalar basar ve bu olay daha sonra geçireceği sara nöbetlerinin tetikleyicisi olur.
işte o olayı kendisi böyle anlatmıştır.
"okula yeni baslamistim,bir aksam paydos olmus,ben babamla beraber eve gitmek üzre yola koyulmustum.tam çarsi hizalarina geldigimiz sirada uzaktan gelen davul,zurna sesleriyle durakladik.ben daha o yasta musikinin tutkunu,çilginca düskünüydüm.babami elinden çekerek çalgi seslerinin geldigi tarafa dogru adeta sürüklüyordum.nihayet alayin ucu köskiçi meydaninda göründü.biraz daha yaklasinca zurna ve lavtalarin ahengine tempo tutan davul tokmaklari sanki hep birden kafama inmeye baslamisti.yaklasan kalabaligin ellerinde on,on bes sirik,siriklarin ucunda da kesik insan kafalari vardi.gözlerim dehsetle yuvalarindan firlamis ve ben çigligi basmistim.sasiran babam, güya o feci manzarayi bana daha fazla göstermemek için önünde durdugumuz demirci dükkaninin içine dalivermisti.oysa olan olmus ve çocuk ruhumda müthis bir kasirga kopmustu.eve,dinmeyen titremeler içinde getirildim ve ve birçok korku ilaçlarindan geçirildim.fakat yazik ki bilincimin bir burcu göçmüs,akil tahtamin bir çivisi demirci dükkaninda düsüp kaybolmustu."