mahsun kırmızıgül ve mustafa sandal ikilisinin yer aldığı bir film ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel olan filmdir. haluk bilginer gibi usta bir oyuncu böyle boktan filmde ne diye rol aldı acaba diye düşündürür insana. çorba gibi bir senaryo, tutarsızlıklarla dolu olay örgüsü ve kötü oyunculuk performansları...
haluk bilginer in oyunculuğu dışında hiçbir şey veremeyen balon film. uzun zamandır film izlemiyordum, ki bu filmde şehirlerarası yolculukta yolculuğun son on dakikasında filan denk gelmişti. haa izleyecem, izlerim, yorumları kötü izlemesem de olur derken, ki diğer bir iç ses, o kadar adam new york a bedavaya gitmemiştir derken, o izlediğim ilk on dakikası da ilginç gelmişti.
neyse az önce izledim filmin devamını. onu da ileri sara sara. dediğim gibi haluk bilginer in oyunculuğu dışında ne bir kurgu var, ne de bir senaryo. çekimler kalitelidir belki, ama senaryo olmadıktan belirli bir kurguya bağlanamadıktan sonra, çok iyi fotoğraf makinası olanın objektifinden çekilmiş bir fotoğraf karesinden ne farkı var ki filmin.
biraz cemaatten alalım, biraz din propagandası yapalım, bir tane deccal koyalım, biraz fbi gezdirelim üzerine, iki new york police department yazılı polis otosu koyalım, bir iki sönmüş holuvidlu abi de oynatırsak tamamdır bu işten fazlasıdır zannımca; film çekmek, yönetmenlik, senaryo ve de derinliği, bu işin kurgulanması ile efektleri.
New york'da beş minare filminin senaryosu Galip Tekin'e ait olduğunu, Mahsun'un senaryoyu alıp,abi müsaadenle bir iki ekleme yapayım diyip içine sıçtığını,daha sonra yüzü tutmadığı için Galip Tekin'in adını falan jeneriğe yazmadığını ve çok az bir para verdiğini biliyor muydunuz?Bilmiyordunuz. Ben de bilmiyordum Galip anlatana kadar. Öğrendik,başımız göğe erdi mi? Ermiştir belki.
dün tv de izlediğim işte mahsunun son harikası dediğim film.mustafa sandal ın dramda daha iyi oynadığını fark etmiş oldum bu arada, dövüş etmesi ayrıca süperdi.
türk sinemasınde gelmiş geçmiş en iyi filmdir. her zamanki gibi bizim milletimizin bok atma saldırılarına maruz kalmıştır. ister çekim yöntemleri olsun, sahnelerindeki gerçeklik olsun türk sinemasındaki bir çığırın açıldığını gözler önüne sermiştir. buna ek olarak şarkı söylerken kendinden nefret ettiğim mahsum kırmızıgülün müthiş bir toplumsal bakış açısının olduğunu farkettim. toplumsal sorunlarla filmlerini harmanlayan kırmızıgül gerçekten türk sinemasında ilk 5 e girecek bri yapıtı ortaya koymuştur. başarılarının devamını dilerim.
Zamanında çok büyük olaymış gibi promosyonunu yaptıkları filmi dün tv'de izledim ve izlediğim en sikko filmler sıralamasında ilk 3'e aldım tebrik ederim.
haluk bilginer'in nirvanaya ulaştığı film. bu film, türk sinemasının çok çok çok üzerinde bir filmdir. yabancı filmlerden çok türk filmi izlememe rağmen, böyle bir türk yapımı yok!
böyle bir filme yapılan yorumlar "kesin ip var amınakoyim" zihniyetinde kesinlikle ve kesinlikle olmamalıdır. olmamalıdır. oyunculara türk halkı'nın teşekkür etmesi gerekir. mahsun aştı kendini mahsun...
vasat ustu bir film oda haluk bilginerin hatirina, konusu gayet yavan ve eh iste denilecek film. Vaktiniz bolsa gidin izleyin. Izleseniz de izlemeseniz de cok sey kaybetmezsiniz.
filmin senaryosunda inanılmaz saçmalıklar vardı. bunu zaten herkes belirtmiş. ama bu film sadece ve sadece haluk bilginer'in muhteşem ötesi oyunculuğu için bile seyredilir. ben böyle bir oyunculuk görmedim. tek başına sırtlamış filmi. neresinden tutarsanız tutun haluk bilginer'in kalitesi akıyor.
--spoiler--
koskoca emniyetin bir adamın lafına inanıp iş yapması ve onu geçtim koskoca fbi'ın bir adamın intikamı için söylediği yalana inanması saçmalığın daniskasıydı. polisin evlerine gidip dinleyici taktığı sahne de ayrı bir saçmalıktı. göstere göstere dinleyici yerleştiriyor.
ingilizce konuşanların, ingilizce konuştuğunu göstermek için saçma sapan bir dublaj yapılması da ayrı bir rezalet. sesler yankılı falan. ayrıca o kadar dinine gönül vermiş dindar bir insanın hristiyan, göğüs dekolteli bir insanla evlenmesi bence kötü değildir ama saçmalığın allah'ıdır. ayrıca bu hacı gümüş ne yapmış da new york'ta yaşayacak kadar, her yerde adamları olacak kadar zenginleşmiş ve büyümüştür? bir tarikatı olduğu da söylenmiyor ki?
--spoiler--
haluk bilginer kadar usta bir oyuncunun filmdeki aksanı hiç olmamış, bilmiyorum kimin elinde bu.
--spoiler--
filmdeki haci gumus karakteri bitlis doğumlu birisi olarak amerika'da yaşayan bir türk. ana dilde gayet bitlis şivesini kullanmaktadır, bunun kadar doğal bir şey yoktur, iyi hoştur ama napıyorsun abicim ya? bir ingilizce konuşmaya başlıyor bu seferde amerikan aksanıyla. ve de öyle böyle aksan kullanmıyor. yuh artık, noldu bizim bitlisli elemandan ne eser kaldı? *
--spoiler--
film hakkında tek bir şey diyebilirim çok kötü. filmi geçtim, ben hayatım boyunca bu kadar ucuz bir oyunculuk daha görmedim. mahsun kırmızıgül'den bahsediyorum. bir kaç yerde o kadar saçma mimikler veriyor ki aslında demek istediğinin o değil de başka bir şey olduğunu düşünüyorsunuz. objektif bakmak için hiç tutulmadan izledim filmi mahsun kırmızıgül'e. lise piyesindeki ağaç gibi oynamış rolunu, halbuki o role başka bir oyuncu koysan film başka bir aşamaya geçebilir. kast seçimindeki bu ucuzluk yönetmenide ucuz yapıyor doğal olarak.