"Benim gençliğimde herkeste Amerika'ya gitmek gibi çok yoğun bir istek vardı. Bu yüzden liman cüzdanı çıkarttım ve gemici oldum. Hiç unutmam, bir Panama şilebinde çalıştım. Gemide kimsenin canı sıkılmazdı. Onlara fıkralar anlatır, taklitler yapardım. Herkes çok gülerdi. Sonra askere gittim, orada da arkadaşlarımı çok güldürürdüm. Giderek insanların yüzünü güldürmek bende tutku oldu. Sonra da tiyatro başladı zaten."
yitip giden bir efsane.torunu tüm hızıyla dedesinin ismini yaşatmaya and içmiş.yalnız jr nejat uygur yetenekli zaten o aileden boş insan çok çıkması zor.
vafatının 40. günü olan büyük usta.
Son yazdığı şiirinde; "Hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum; çünkü, kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum." diyor. rahat uyu, ruhun şâd olsun.
O şiir;
Biliyorum,
Caminin avlusunda toplanan kalabalık bana değil,
Gelen ünlüleri görmek için..
"Aaa, o da burda, şu da burda." deyip,
Beni musalla taşında unutanları görüyorum..
Hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum;
Çünkü, kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum..
Yaşlı bir selvi ağacının gölgesinde oturup,
Yılların yorgunluğunu çıkarıyorum..
Birden önümden sırasıyla Nisa'lar, Tolga'lar, Sadri'ler
Daha birçok sanatçılar geçiyor,
Selam veriyorum, hiçbiri görmüyor,
Sesleniyorum: 'Anne, ben buradayım, Baba, ben buradayım.'
Sesleniyorum ama kimse duymuyor..
Küçüklüğünüzde tiyatrolarını defalarca izlemenize rağmen her izleyişnizde aynı esprileriyle sizi kahkahaya boğan tiyatro sanatçısı. Vefat etmiştir, başımız sağ olsun.
George S. Patton'un dediği gibi ''Ölenlerin ardından yas tutmak aptalcadır. Onun yerine, böyle insanlar yaşadı diye şükretmeliyiz.'' iyi ki bu topraklar üzerinde bir hayat sürdün ve seni tanıdık büyük usta. huzur içinde uyu...
o, mizahın kapkara haykıran ağzı ile "bu ülkenin espirisi, koca koca adamlar üç fidana kıydığında bitti." demişti.
her komedyen gibi insanları güldürerek düşündürmeye çalışan, buna karşılık çoğu zaman 'komik', hatta kimi zamanlar 'gülünç' olarak dahi nitelendirilen önemli bir komedi ustamızı, abimizi kaybettik.
bir paparazi muhabirinin "her gelişimizde sizi tiyatroda görüyoruz. özel yaşamınıza ne derece vakit ayırıyorsunuz? ne bileyim, ayda kaç kez restorana gidersiniz mesela? yakın dostlarınızla bir eğlence yerine ya da ailenizle tatile hangi aralıklarla gidebiliyorsunuz?" sorusuna,
"kahkaha ile doyuyor, alkışlarla yaşıyorum."
şeklinde yanıt vermişti.
onu en iyi anlayanlar ve en çok sevenler çocuklar oldular hep; ne mutlu ona!
hayatından ne gibi anılar saklıdır kim bilir. ancak hayatında kendisini en kötü hissetiği en çok sinir bastığı anın şu olduğunu tahmin etmek zor değil.
Ömrü boyunca bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar tiyatroya gitmiş insanların, sahne sanatı nedir ne değildir bilmeyenlerin beğenmediği sanatçı.
Aksine değerli bir oyuncudur, ince göndermeler yapmayı becerebilen bir insandır, gündelik küfürlü konuşma tarzı vardır. Kendisine ters gelen herşeyi irdeler ve yanlış gördüklerini esprili şekilde açıklamaya çalışan insandı.