kendisi yazılarında yobazı müthiş eleştirmiş olmasına rağmen, maalesef bir nevi yobazlık ve batı'ya teslimiyetçilik olan siyasi islam'a omuz vermiştir. bu ne yaman çelişki yarab ?
1904 de istanbulda doğan ve 1983 de yine istanbulda vefat eden şairler sultanı lakaplı yazarımızın çok fazla sayıda şiir ve roman tarzı kitapları vardır.çok derin bir edebiyatçı ve aynı zamanda yüksek düzeyde ferasete sahip bir insandır.
Kelime ile oynama işinin üstadıdır. Yasamın içindeki seyleri soyut kavramlar ile eslestirmek ve bunu siir ile ifade etmek... Morris Blondel den ogrendigi hareket felsefesi ve sonrasında baglanacagı Abdulhakim Arvasi Hz. onun hayatında izleyecegi cizginin olusumunun kose taslarıdır. Beraber gittikleri Nurettin Topcu fikir insanı olmustur ve Necip Fazıl da medya ve aksiyon yonuyle ileri cıkmıstır. Tabut çivi govde kuru kafa kaldırım gibi cevremizde gordugumuzde(kuru kafayı tabiki goremeyiz) bize bir sey ifade etmeyen seyler Necip Fazıl ın database inde cok farklı soyut manalarla eslesir ve epeyce birsey anlatır. Nazım Hikmet ile aralarında bence icten ice ileri derecede bir dostluk mevcuttur. kadın konusunda siirleri apayrıdır. ozellikle bir kadının erkek üzerinde bıraktıgı o muthis etkiyi cok iyi anlatır.
ideolojik saplantılarınız yoksa okuyunuz.
mesleki ve siyasi rakiplerine, kendisini eleştirenlere it, köpek, çukur diyen ve it gibi çalışan dinli dinsiz tüm işçilerin hak-kını ahirete ertelemeden bu dünyada savunan, kendisinden farklı olarak abd karşıtı olan sol için; ''tuvalet temizliğinde kullanmasam sol elimi keserdim''* diyecek kadar şairane! cevaplar veren büyük şairdir.
"islami inkılabın kadınlarından yüzde yüz islami çerçeve içinde ve bilhassa kendi cinsini yetiştiricilik vazifesiyle muallim, doktor, hasta bakıcı, muharrir, sanatçı, alim, kâşif çıkacak ve bilhassa fahişe çıkmayacak, bar artisti çıkmayacak, sarhoş şarkıcı çıkmayacak, göbek atıcı çıkmayacak ve nihayet başı boş işçi ve memur yaftası altında cinsiyetini azmanlığa götürmüş pis ve yırtık nevilerinden hiçbiri çıkmayacaktır"
hemen ardına getirilen "ya nazım" sualleri ile sınıflandırmaların ötesine geçmesine müsaade edilmediğini düşündüğüm şair.. şair şiir içindir.. şiir ise hayat.. ee öleyse ne üstelersin, heyhat..**
geleneksel 3 haziran nazım'a sövme gününe misilleme amaçlı olmayan şahsi fikirlerimdir:
geçmişinde ne yaptığının hiçbir önemi yok. kim olursa olsun bir şair için harfleri nasıl dansettirdiği iddialarını sanatta 2. planda tutan biri olsam bile bunlardan daha önemlisi bence:
ortaokul kafiye şiirleri yazan, kafayı ölümle bozmuş, bu dünyaya, çalışana, üretene, ezilene, kısacası diriye hayrı olmayan; evrensel(bildiğin dünya) bir mesajı, somut yaralara merhemi olmayan, suya sabuna dokunmayan bir şairdir.
kapıkule'den, hatta habur'dan sonrası yoktur, bilinmez. bencildir*. tek derdi kendi ve ahiretteki akibetidir. aynı korkudan muzdariplerin bayraktarıdır. korku imparatorluğunun kafiyeli tellalıdır.
hakkında anlatılan 2-3 marifet de, ya birine dediği ''çukur'' sıfatı, ya da gödünü sildiği eli olan sol eli üzerinden insanlığın sol dediği vicdana, akla; aklınca ''ancak gödümdeki bokla muhatap olabilirsin'' anlamında hakaret etmesi vs vs.. peeh! what a şairane.
devletin verdiği ünvanın hiç bir önemi yoktur. aynı devlet, nazım hikmet'i yok saydı da hiç mi oldu n.h.? hiç işte.
sevenlerine lafım yok. sevmeye devam edin. bence'ye saygı duyun yeter.
1980'de Kültür Bakanlığı'nın kendisine verdiği Sultan-ı Şûara (Şairlerin Sultanı) sıfatını kabul edecek ve Aziz Nesin'den şöyle bir mektup alacaktır: ";Üstadım, bu ödülü kabul etmekle bakanlığı onurlandırdınız."
Geçmiş didiklenmesi ve kedi-köpek lafları geçince kendisinden bir alıntı yapılmasının şart olduğu şair ve düşünce adamıdır. o da şudur ki: "ben geçmişimi çöpe attım,çöpleri karıştıranlar ise yalnız kedi ve köpeklerdir." (bkz: tarihteki unutulmaz ayarlar)
eleştireyim derken boka bulaşan karşıtlara sahip şair.
şair diyoruz bak, adam siyasi yönünü eleştiriyor. su içmeyi bilmeyen it nasıl işesin denize? demi.
it işte, sadece sıçmayı becerebiliyor. ama dikkat etsin bu it, yedirmesinler sıçtıklarını.