bir arkadaş "kendisi gibi dinci olan ismet özel'in yarısı kadar şiir yeteneği olsaydı adam sayardım" demiş. tüm karakteri ve düşüncelerinden bağımsız şiir estetiği, tekniği ve kelimeleri eğip bükmede kendisine yanaşabilecek bir şair yoktur necip fazıl'ın. ben dedim olduya getirmeyeceğim işi, hiç uzatma niyetim de yok. şiire ilgisi olan ve çoğu şairden şiirler okumuş kişiler dediklerimi gayet iyi anlıyor.
necip fazıl şiirleri kendi bulduğu formüle uygun yazıyor ama her şiirinde çok farklı tatlar var, kelime ustalığı olarak demirbaş bir şair.
yazdığı piyeslerde çok başarılıdır.
türk edebiyatı'nın en büyük romancısı tartışılabilir, ama en büyük şairinin kim olduğu tartışmaya kapalıdır!
ideolojisi, dünya görüşleri, siyasi manevraları kendini bağlar. fikirlerinin doğruluğu veya yanlışlığı her insanınki gibi münazara edilmeye müsaittir.
ama objektif bir gözle bakıldığında, necip fazıl'ın şiirdeki kaleminin bambaşka bir edayla yazmakta olduğu görülmektedir.
aşağıdaki şiirini, hayat felsefesinde birebir etki alanına girdiği ve "mürşidim, azizim, efendim, sultanım; onu tanımadan önce dolaşan bir kemik yığınıymışım" diye nitelendirdiği seyyid abdülhakim arvasi'ye atfetmiştir.
"Benim efendim! Ben sana bendim!
Bîr üfledin de, yıkıldı bendim.
Ben ki denizdim, Dağbaşı bendim.
Şimdi sen oldun, Âleme pendim.
Benim efendim!
Nazım'ın, Necip Fazıl'ı iktidar yalakalığı yapmaması konusunda uyardığı o mektup:
"Sevgili Necip, ismin temiz demek, necîb temiz demektir benden iyi bilirsin. Necip'i necis yapma. Sen en cihanşumül eserlerini beş parasız Paris sokaklarında dolanırken vermiş bir şairsin, cebin para para olacak diye ruhun pare pare olmasın. Bilirim kalemin kıvraktır lisanın çeviktir, bilirim üç satırda ruh üflersin kağıda, bilirim bir yazsan parçalarsın edebiyatın Çin Seddi'ni, o lisan-i mücerret dilinle Babali yokuşunun yollarını yalaman beni kahrediyor Necip.
Sevgili Necip, inandığın Allah'ın aşkına, o kudretli kalemini iktidara payanda yapacağım diye camii direğine çevirme, o kudretli kelimelerini üç kurusa parselleme üç tanesi üç kuruş etmeyecek ciğersizlere. sevgili necip, elinde sur-u israfil var, onu borazana çevirme.
Eski dostun
Nazım."
Keşke nazım hikmet'i dinleyip yalakalığı bıraksaymış. Yeteneğini karaktersizliği ile karartmamış olurdu.
aaaah kardeşlerim ah. mustafa kemal atatürk vefat ettiğinde yazdığı şu satırlara bakar mısınız?
“son on beş gündür her sabah yatağımızdan kalkıp dolmabahçe sarayı’nı yerinde bulduktan sonra, ona varlık ve mana izafe eden unsurun yok olduğuna inanabilmek, yaban bir idrak işkencesi; atatürk’ten bir parça halinde kalan birçok şey arasında onun yokluğu, merkezi olmayan bir daire tasviri gibi, içinden çıkılmaz bir muhal hissi veriyor. fındığın kabuğunu kırmadan içini yiyen korkunç bir sihirbaz edasıyla ölüm, atatürk’ü hüviyeti etrafındaki büyük zarfa el değdirmeksizin aldı götürdü
… hiçbir türk, kendini, devlet reisine, bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümit etmezdi. osmanlı imparatorluğu’nun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama sahip olabilmiş hükümdar yoktur. avrupa’nın, bize en yabancı milletlerine kadar heyetlerle, askeri kıta’larla ve en büyük mümessillerle ankara’ya koşmuş olması gösteriyor ki garp, atatürk’ün şahsında türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır. bu inandırışın büyük aksiyonunu yapan milli kahraman’ın ölüsü karşısında da hiçbir protokol kaidesinin olmadığı ve hiçbir garplının bir yabancıya göstermediği bir hürmetle şapkasını çıkarmaktadır.
(son telgraf 25 kasım 1938)
Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.
Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.
Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
bacakların ruhudur şekil veren diyorum
bacakları bir kalın örtüde saklı diye
mermerde kalbi çarpan venüs’ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler
insanlar öğrenirdi neye tapacağını.
kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
isa’nın eli diye, bir kadın bacağını.