necip fazıl kısakürek

entry2613 galeri269 ses1
    76.
  1. şimdi ülkesini ve milletini satan yazarları görseydi kesinlikle yazarlığı bırakırdı.
    15 ...
  2. 77.
  3. sel sal ek'ini pek beğenmeyen üstat şu latif eleştiriyi yapar:
    "dilimizi sal'a bindirdik sel'e saldık"
    9 ...
  4. 78.
  5. şairli yaşamını çile öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz. çile öncesi gayet duygusal şiirler yazmıştır. çile sonrasında ise daha çok dini şiirler yazmıştır.
    3 ...
  6. 79.
  7. Nazım hikmete yüzyılın ayarını vermiş kişidir.

    necip fazıldan nazım hikmete ilk ve son hitap

    Nâzım Hikmet!

    Nafile çabalıyorsun.

    Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.

    Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.

    Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor.

    Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

    Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. insan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.

    Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
    O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.

    Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
    Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
    Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
    Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
    Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
    Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
    Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim?

    Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer?

    işte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir?
    Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme!

    Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
    Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

    Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...

    Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
    işte görüp göreceğin rahmet!

    (11 Nisan 1936)

    Necip Fazıl Kısakürek
    11 ...
  8. 80.
  9. "ey genç adam! yolumu adım adım bilirsin.
    erken gel, beni evde bulamayabilirsin."
    NFK
    6 ...
  10. 81.
  11. üç eseri var. bunlar: "ben ve ötesi", "sonsuzluk kervanı", "çile".

    hem mecazlarla hem de kavramlarla düşüncesini açıklayan, çağın bulalımını ifade eden ve bunu yaparken çıkış yolları arayan sistem sahibi biridir.

    Şiirin amacı "mutlak doğruyu en ince ve en karmaşık şekilde aramaktır" der. "sır ve simgeler onun için ikinci plandadır.
    2 ...
  12. 82.
  13. Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey.
    6 ...
  14. 83.
  15. Hep bu ayak sesleri, hep bu ayak sesleri,
    Dolaşıyor dışarda, gün batışından beri.
    Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,
    Bir eski çıban gibi işliyor içerime.
    Ey şimdi kara haber gibi bana yaklaşan,
    Sonra saadet olup yanımdan uzaklaşan
    Sesler, ayak sesleri, kesilmez çıtırdılar!
    Bana gelen müjdeyi galiba caydırdılar.
    Böyle adım atarlar, ayrılanlar eşinden,
    Böyle yürür, gidenler, bir tabutun peşinden.
    Kimsesiz gecelerim, bu kesik sesle doldu,
    Artık, atan kalbim de bir ayak sesi oldu.
    Bir gün, sönük göğsüme düştüğü vakit başım,
    Benden ayrılıyormuş gibi bir can yoldaşım,
    Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya,
    Yavaşça dalacağım, o kalkılmaz uykuya.
    3 ...
  16. 84.
  17. değerli bir türk aydını, şairidir. nazım hikmet ile karşılaştırmak, o anarşikdi bu bilmem neydi demek kanımca yanlıştır. ikisi de değerlidir.

    kendi sesinden hayat hikayesi ve şiir dinlemek için:
    (bkz:

    )
    7 ...
  18. 85.
  19. 86.
  20. güzel bir şiiri için;

    (bkz: o erler ki)

    ikincisi için;

    (bkz: şarkımız)
    6 ...
  21. 87.
  22. yazar.şair.mezarinin başına gidip kendisinin "çile" si ile ilgili kritik yapmıştım kendisiyle..*
    4 ...
  23. 88.
  24. Kendi kendimizin altinda kalmamaliyiz ki cemiyetin ustune cikalim.
    n.f.k
    Cile kapisindan erisilecek dunyayi bilseydin, yatagini yorganini satardin.
    n.f.k
    Felsefe bulmanin degil, oyuna aramanin yolu.
    n.f.k
    Sahsiyeti olmayanin hicbir seyi yoktur.
    n.f.k
    Tohum ek, vermezse toprak utansin.
    n.f.k
    Yumruk, kafaya tabi olmak zorundadir.
    n.f.k

    Sözlerinin sahibidir.
    8 ...
  25. 89.
  26. "batı kültürünün içinden yetişti. saf şiir,sanat, edebiyat ve tefekkür yolundan geldi.
    14. islam asrında; islamın asırlar sonra topyekun muhasebesini yerine getirdi.
    79 yıllık hayatı ve eserleriyle,her dem, "hayal kanatları kan içinde" tek başına uçar gibi yaşadı" üstadım.
    6 ...
  27. 90.
  28. nazım hikmetle birlikte edebiyatımızın güzidesidir.
    2 ...
  29. 91.
  30. poetikasında şiire " arı bal yapar fakat balı izah edemez" düşüncesiyle yaklaşmış ancak şairi hiçbir zaman edilgenleştirmeyen kendi deyimiyle "şuursuz alet" olarak görmeyen şair ve düşünce adamı . ona göre şiir " mutlak hakikati arama işidir" mutlak hakikatte allah'dır.. o halde şiir bir arayış çabasıdır necip fazıl için . şiirde duygu ve düşüncenin salt olarak işe yaramayacağı düşüncesine sahiptir ki bu da estetik kaygıyı doğurmuş bu eksende ortaya attığı "kütük ve nakış" kavramları üzerinde düşüncelerini kaleme almıştır . neyse uzatmayalım ; tiyatro da yazmıştır " bir insan yaratmak " ..ayrıca sanatçılığından soyundurulamayan bir fikir adamı yönü de vardır.ancak "büyük doğu" düşüncesi sanatçılığının dışında farklı eksenlerde değerlendirilmeye müsaittir.

    "bana yanmak dusuyor yangın gorsem resimde
    yasıyorum zamanın koptugu bir kesimde "
    6 ...
  31. 92.
  32. "bütün bir kainat muşamba dekor
    bütün bir insanlık yalana teslim."

    "çile" si önyargısız ve anlayan bir gözle bakılır ve incelenirse, edebiyat tarihinin en güzel dert anlatan, yaşattıran, tercüman olan şiiridir.

    niçin küçülüyor eşya uzakta?
    gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?
    zamanın raksı ne bir yuvarlakta?
    sonum varmış, onu öğrensem asıl.

    diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök
    heybem hayat dolu, deste ve yumak
    sen, bütün dalların birleştiği kök
    biricik meselem, sonsuza varmak...
    7 ...
  33. 93.
  34. büyük üstad. çok sigara içmesi hakkında şöyle söylemiştir: haramsa yakıyorum değilse içiyorum.
    7 ...
  35. 94.
  36. Büyük türk şairi. Paris kütüphanesini beyninde taşıyan adam. Bir tek dize ile filozofların ömürlerini tükettikleri hayatı anlatabilme kaygısını yenmiş bir deha. insan bu su misali kıvrım kıvrım akarya.
    2 ...
  37. 95.
  38. nazım hikmet ile dostluğunun yanısıra atışmaları ve rekabeti bulunan üstad ünvanını sonuna kadar hak eden ayrıca youtube dan kendi sesinden bazı şiirlerine ve özgeçmişine ulaşılabilicek olan büyük türk şairi.
    3 ...
  39. 96.
  40. ayrıca necip fazıl nazım hikmet e şu mektubu yazmıştır;
    nazim hikmet'e ilk ve son hitap

    nâzim hikmet!
    nafile çabaliyorsun.
    sana kizmiyorum. kizmiyacagim.
    hiç bir operatör, ameliyat masasindan kendisini yumrukliyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmakligi içinden kendisine deli diye bagiran çilgina, hiç bir hâkim daragaci önünde küfürler savuran mahkûma kizamaz.

    ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyani, ne de agir ceza hâkimi seklinde görmüyorum. fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadigi halde, cigerine nester gibi saplaniyor, seni delilerin parmakligi gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve basinin üstünde ip varmis gibi kudurtuyor. beni, doktor, gardiyan ve hâkim seklinde gören sensin! senin bu halini sezer sezmez artik sana kizmiyorum. merhamet ediyorum.

    sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmis bir adamim. insan basiyle fare kafasini birbirinden ayiran tek hassa, bence fikir öfkesidir. bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alingan ve hassas bir mizaç tasidigimi sen de bilirsin. fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir sahsiyeti, bir mesuliyeti kalmis insanlara ve hadiselere karsidir. sen mazursun.

    çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
    o kadar yalnizsin ki, etrafinda bir sürü (nami müstear) dan baska kimse yok. o kadar konusulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (nami müstear) larin bahsediyor. eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete dogrudan dogruya istirak etmeyi greta garbo esrarina aykiri bulurdun. simdi bir yerde anket oldu mu, kiymeti ve seviyesi nedir, hiç düsünmeden, kapisi önünde aç biilâç beklesen yedi sekiz kisinin basina en evvel sen geçiyorsun ve sirani kaybetmemek için kimbilir nelere bas vuruyorsun? fikralarin bas sahifelerden moda sahifelerine atiliyor, gene yaziyorsun. hatirlanmak sarti ile ne hakaretlere razi degilsin? tükürügü bile uzun zaman gida edindin. simdi o da yok. bir zamanlar, siirlerinde (killi ve kalin) oldugunu ilân ettigin sarisin ve pembe ensenden, sunun bunun tokat izleri bile uçmus. zaman seni degil, yüz karalarini bile götürmüs. ne hazin bir manzaran var. aksamlari, beyoglu sokaklarinda, yüzlerinde kalin bir duvak, ayaklarinda bir çift siyah bot, ellerinde köpek basli bir semsiye, agir agir geçen sabik rum asüfteleri bile senin kadar merhamete sayan degildir. artik nefret vermiyorsun. zamanin hainligi önünde insanlari tefekkür ve merhamete çagiriyorsun.

    bundan bir kaç ay evvel bâbiâlide, staynburg lokantasinda seninle söyle konusmadik mi:
    ben - gazetelere yazdigin bu fikralari nasil yaziyorsun, bu kadar adilesmeye nasil tahammül ediyorsun?
    sen - ne yapayim, ekmek parami kazaniyorum. baska ne yapabilirim?
    ben - kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlik edecegine niçin potin boyaciligi etmeyi tercih etmiyorsun?
    sen - potin boyaciligi etsem, bir sey zannederler de beni bu isten menederler.
    kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmiyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. sana selâm verdim. sana acidim. bu kadar düsmene -acisini ben duyuyormusum gibi- razi olmadim.
    simdi bana -tam da senden bekliyebilecegim bir tarzda- çatiyorsun. devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perisan halinde sana nasil tenezzül eder? artik sen benim gözümde hiç bir seyi temsil etmiyorsun. ne hokkabaz siirini, ne isporta komünizmani, ne hile ustaligini, ne 24 saatlik reklâm açik gözlülügünü... senin nene mukabele edeyim?

    ayni ideoloji içinde vaktiyle sarma dolas oldugun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zit olmama ragmen konusulabilecek insanlar buldugum gruplar, yani sana benden daha yakin zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliginin, dolandiriciliginin prototipi diye gösteriyorlar. bana ne düser?

    iste açikça söylüyorum: ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacin, her an yoklugunu hissettiren seytaninim. sana aciyorum. fakat elimden ne gelir?
    çektigin yokluk istirabina hürmeten, sana vaktile vermedigim serefi veriyorum. seninle ilk ve son defa olarak konusuyorum. fakat hepsi bu kadar. dedigim gibi sen, bence artik mazursun. seni affediyorum, ve ne yapsan affedecegim. bu vaade güvenerek istedigini yap! sakin bu firsati kullanmamazlik etme!

    yalniz bil ki, sönmüs ve pörsümüs hüviyetine, o kadar muhtaç oldugun ve elde etmek için ne yapacagini bilemedigin hayati nefhedemiyecegim.
    ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

    benim hakkimda, içinde hapsettigin seylerin hacmini bilmiyorum. rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...

    fakat sana karsi hiçbir taktigi kalmamis adamin, bütün bir samimiyet ve açiklikla içini tasfiye etmesine ragmen söyleyebilecegi her sey ve sirf sana hitap etmekle düsebilecegi bayagilik burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
    iste görüp görecegin rahmet!

    (11 nisan 1936)
    (bkz: yorum yok)
    4 ...
  41. 97.
  42. hayatının tam manasıyla bir kasırga olduğuna inandığım çelişkilerin zıtların adamı!
    uçtan uca koşturan inanç hayatı siyasi görüşleri ve güçlü kalemiyle hayatı birbirinden çok farklı biçimlerde tecrübe etmiş hitabeti kuvvetli bir edebi deha!
    necip fazıl'ı bir ideolojinin adamı saymak şiirini kaldırıp atmaktan farksızdır.varlık ve yokluk şiirlerinin olmazsa olmaz temalarıdır."makber"le şiirmize giren ölüm kavramı onun şiirlerinde bir başka türlü şekillenmiştir.zannımca ölümün şairidir necip fazıl. ölümü ondan daha güzel anlatanı bulmak da zordur.
    2 ...
  43. 98.
  44. kendi tabiriyle "hak" yolu bulması konusunda bazı kaynaklarda "tik" meselesi dile getirilir.

    güya necip fazıl tikini iyileştiren bir hocanın etkisinde kalıyor ve bu yolu seçiyor. oysaki necip fazıl'ın son dönem videolarında dahi yüzündeki tiki mevcut ve faaldir. demek ki durum bir tik ile açıklanacak kadar kolay değil.
    (bkz: abdulhakim arvasi)

    bir de necip fazıl'ı sığ ve basit şiir yazmakla eleştirenler var ki nasıl olur akıl almaz. sadece çile şiiri için bile ayrı bir çözümleme kitabı yazılabilir. yazdığı ikilikler, insanı üzerinde dakikalarca düşündürmeden sayfayı çevirtmez.
    (bkz: çile)
    (bkz: kaldırımlar)
    (bkz: aşk ve korku)
    (bkz: insan ve allah)
    (bkz: inanmaz)
    (bkz: ezan)
    (bkz: müjde)
    (bkz: kader)
    (bkz: feza pilotu)
    (bkz: destan)

    ve son şiiri;
    (bkz: zehir)

    ölçülü şiirin zirvesidir necip fazıl.

    (bkz: sultan us suara)
    8 ...
  45. 99.
  46. 100.
  47. "lan top musun şiir mi okuyosun eho eho" diye söylenen dangalakların bile şiirlerinin bir iki mısrasına okuyunca şok oldukları, bayıldıkları üstadların üstadı, baş ucu şairim. allah nur içinde yatırsın..

    yıllar sonra gelen edit: hiç de öyle biri değilmiş. şu anda kendisinden zerre hazetmiyorum.
    11 ...
© 2025 uludağ sözlük