bana şiiri sadece 8 satırlık bir yazısıyla sevdiren ve istiklal marşını saymazsak kıtalı olarak ezbere bildiğim tek şiirin yaratıcısıdır.saygı duyulası bir şahsiyet olmakla beraber edebiyat tarihimizin nadide kişiliklerinden biridir.
'' insanoğlu, bizde ve bu son devirde alçalmaya bırakıldığı kadar, hiçbir zaman ve mekânda bırakılmadı '' diyerek, duvardaki resminin karşısında iki sigara yaktırtmıştır bana...
gençliğe hitabesinde ''zaman bendedir ve mekan bana emanettir'' diyerek gençliğe ışık tutmaya çalışmış gelmiş geçmiş en büyük düşünce insanlarından biri.
- Hayır yapılmadı sen biçim konuşuyorsun öyle diye saldırır.
E o zaman git Necip fazıl'a da saldırsan.
Arkadaş Ermenilere sistematik bir şekilde zulum edildiğinden bol bol bahsetmiş Tarih boyunca büyük mazlumlar ( yüzlerce girdi yazılmış adamın hakkında önemli kitaplarından birinin başlığı bomboş ah ah) kitabında.
ermeni mezaliminin de bu zulumden sonra ortaya çıktığını vurgulamış. Aslında bir bakıma ermenilerin aşırı derecede azmasının sorumlusu da ermenilere yapılan soykırımmış.
buradan da anlaşılıyor ki Ülkemizde okuyan insan yok, Hele Necip fazıl gibi yobazın taraftarlarının taraftarı olduğu kişileri okuma alışkanlıkları hiç yok. Tabii 3 mısradan oluşan şiir okuması kolaydır da kalın kalın kitapları okuyup bitirmesi zordur yobazlar için. okusalar zaten yobaz olmazlardı.
yaşar nabi tarafından ''bir mısrası bir millete şeref vermeye yeter'' şeklinde nitelenen, 26 mayıs 1980 de türk edebiyat vakfı tarafundan sultanüş şuara ünvanı verilen şair.
Galiba Âhir Zaman!
Manzarası yurdumun,
Tufan gününden yaman!
Göz görmez aydınlıkta;
Asumana dek duman.
Yer dumanmış ne çıkar,
Duman dolu asuman.
Türk evi delik deşik;
Yıkık dökük hânüman.
Duraksız itiş kakış;
Süresiz karman-çorman.
Anne çocuk doğurur,
Köpek soyundan azman.
Beyinler zıpzıp kadar,
Mideler koskocaman.
Aziz fikir buğdayı,
Katıra mahsus saman.
Boş lâf, hep dalga dalga;
Uçsuz bucaksız umman.
Hayvanlık orkestrası:
Eşek, birinci keman.
Orman keleş, nebat kel;
Nebat adamlar orman.
Midelerde ihracat,
Günde beş milyon batman.
Bilmem kaç milyar harman.
Yangın evinde satranç;
Plân, reform ve uzman.
Tam bir buçuk asırdır,
Maymunlardan eleman.
Bizdeki hale nispet
Maymun taklitten pişman.
Hangi yol Türke uygun,
Hangi parti tercüman?
Çıkamaz meydanlara;
Camide mahpus iman!
Silah küfrün belinde,
Küfrün elinde, ferman.
Cehle sorarsan ilim;
Zehre sorarsan, derman.
Rahmet, meçhul kelime;
Bilinmez isim, Rahmân.
Kutsallanır fuhuşi;
Ahlâk, okunmaz roman.
Tarih, kontra gerçeğe;
Hürriyet hakka düşman.
Millete kasdedenin
ismi milli kahraman.
Yere batsın bu dünya,
Bu dünyadan hayır uman!
Genç adam, at yorganı!
Sana haram, uyuman!
Aman, efendim aman!
Efendim, aman, aman!
Kendisi hakkında şöyle bir anekdot vardır:
Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış, Çıkıp her zamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuştur. Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Profesör, Necip Fazıla: Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz. Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir. Bu ne demek oluyor?
Necip Fazılın cevabı meleklere parmak ısırtacak bir cevap olur:
Benim geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar.''
her ne kadar geçmişine çöplük dese de, o çöplük dahi bugüne nazaran gülistandır. şiirde şimdi lağım kokularıyla uğraşıyoruz.
SAÇLARIN
Saçların omuzlarından aksın
Mermer üzerinden geçen su gibi
içinde ezgin bir his duyacaksın
Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi
Saç tel tel örtüler hep tül tül düşer
Gözünün değdiği yere gül düşer
Sonunda sana da bir gönül düşer
Gönlümün şimdiki duygusu gibi
Dillerde dökülüp sayılır saçın
Sıcak nefeslerle bayılır saçın
Bir tütsüdür kalbe yayılır saçın
Kararan gözlerin buğusu gibi
şairliğinin nasıl başladığını şöyle anlatan şairler sultanı. 12 yaşında iken annemi hastane de ziyarete gitmiştim. içeride keskin bir koku. annemin yatağının yanında veremli bir kız çocuğu yatıyordu. işte o şiirler yazıyordu. annem o kızın şiirlerini gösterdi bana ve dedi ki; "senin şair olmanı çok isterdim".
işte o an ruhani bir kuvvet bana güç verdi ve dedim ki içimden "şair olacağım".
herhangi bir yanlış anlaşılmaya kurban giden, herhangi bir kanadın sahiplenmesiyle fişlenen, herhangi bir kesimin sempatizanı olduğu için yargılanan bir adam değildir. bilakis; kendi ön ayak olduğu, kendi seçimleriyle var ettiği durumların karşılığını görmüş bir şairdir.
edebi yönü tartışılmaz. türkçe ile gördüğüm en ruh sahibi şiirleri yazan üç beş adamdan biridir kendisi.
fakat...
kendisi bir atatürk düşmanıdır. şeriatçı kimliği ve abd'ye yakınlığı zaten biliniyordu, ama atatürk düşmanı olması konusuna delil olarak istanbul basın mahkemesi'nin 8 temmuz 1981 tarihli ve 1977-137 sayılı kararı gösterilebilir. kendisi atatürk'e hakaretten mahkum edilmiş, bu karar yargıtay tarafından da onanmıştır.
ayrıca, kendisi islami büyük doğu akıncıları cephesi'nin de*fikir babası ve kurucularındandır. bu arkadaşlar 80'li yıllarda pkk için gerilla tanımlaması yaparlarken, her şehidimizin ardından ziyafet verdiklerini de yayınlarında gururla anlatıyorlardı. bu yayınlara bayram tebriki gönderen isimlerden birisi de recep tayyip erdoğan'dır. başbakan hani. zaten necip fazıl'ın başbakan ile yakınlığı herkesçe bilinen bir şey.
tekrar söylüyorum, kendisinin edebi kişiliğine söz söyleyecek adamın edebiyat bilgisinden yoksun olduğunu varsayarım, ama hayatının bunun dışında kalan bölümünün de pek iç açıcı olduğu söylenemez. hele ki atatürk düşmanı biriyse...
not: eksileyen arkadaşlar, bir zahmet neden eksilediklerini, nereyi yanlış bulduklarını özel mesajdan iletirlerse sevinirim.
hayatı iki mısraya sığdırıp bu derinliği karşısındaki insanın algılamasıyla şiirlerini anlamlı ve özel kılan, bana o'nun gibisini hiçbir zaman okuyamayacağımı düşündürmüş üstad.