hayatını anlattığı "kafa kağıdı" ve "o ve ben" adlı kitaplarını okumadıkları her hallerinden belli olan bazı cahillerce, "gençlik yıllarının verdiği hevesle ilk yıllarında aşk meşk şiirleri yazan daha sonra imana gelip tasavvufi şiirler yazmış şair..." olarak yanlış bilinen, ömrü boyunca mistik duyguları sevmiş bir şairdir.
işte "ikdam"da yayınlanmış, Ahmet Haşim'e "çocuk sen bu sesi nerden buldun?" dedirten ilk şiiri:
Sevgilime kul oldum,
Güzelliği seçeli.
Varlıkta yoksul oldum,
Benliğimden geçeli.
Vücut ruha ağ gibi,
Bir düğümlü bağ gibi.
Muhabbet memba gibi,
Kevserinden içeli...
Necip Fazıl'ın mistik duyguları sevdiğinin ilk belirtilerine aslında burada rastlıyoruz. Örümcek Ağı ismiyle yayımlanan ilk şiir kitabı da tamamen mistik şiirlerle örülüdür.
Önceleri de hayatında içki, kadın, kumar hepsi bulunan bir solcu değildi Necip Fazıl! Hayatını anlattığı kitaplardan bunu anlayabilirsiniz. içki ve kadına bir zaafının olmadığını ancak kumarın onun için bir felaket olduğunu söylüyor. Eski halini o berbat göstermiş olabilir, bu yeni hayatının ne kadar güzel olduğundandır. Ama birçoklarımızın yaşadığı hayattan daha beter değildi evvelki hayatı da.
yatakta büyükbabamla beraberim ve kürkünün içindeyim.
ilk dini telkinlerimi ondan aldım .
yatakta ondan hep dini menkıbeleri dinliyorum.
i$te üçüncü katta ,bizim yatak odamızın kar$ısındaki büyük yatak odasında, kocaman ceviz karyolada büyükbabamın yanında ve kürkündeyim. Hz. ali' ye onun misilsiz kuvvet ve $ecaatine dair bir menkıbe dinlemi$ bulunuyorum.
soruyorum;
-büyükbaba, hazret-i peygamber mi daha kuvvetliydi, Hazret-i Ali mi?..
be$-alti ya$ındaki çocuk saffetinin içinden fı$kıran bu sual, büyükbabama hem çocuklara, hem de büyüklere verilebilecek cevapların en güzelini verdiriyor:
- O kimseyle ölçülmez, O' nda peygamber kuvveti vardı.
büyükbabamın " o' nda peygamber kuvveti vardı" sözünü, hecesi hecesine hiçbir an unutmadım.
allah büyükbabama rahmet eylesin...
hıncal uluç olması lazım yanlış hatırlamıyorsam üstatın beklenen şiiriyle ilgili bir anısı paylaşmıştı köşesinde. hıncal uluç ankara da okurken ted kolejinden bir kız sever. lakin kızın bir sevdiği vardır. hıncal kıza bir mektup yazar mektubun altına da üstatın beklenen şiirinin ilk dörtlüğünü;
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar.
neyse kız da hıncala sevgilisi olduğunu birgün ayrılırsa düşüneceğini söyler. gel zaman git zaman kız sevgilisinden ayrılır ve hıncala mektup yazar artık beraber olabiliriz diye hıncal da ikinci dörtlüğü yazıp gönderir;
geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar.
şiirin ne sanat ne de toplum için olduğunu söyler ona göre şiir ''Allah'' için olmadır ve bu tarzda şiirlerini oluşturur bunda 1934'te tanıştığı abdülhakim arvasi etkilidir.
''Beş asırlık tarih dilimimizle birlikte, içinde bulunduğumuz çağın nabzını yakalayan ve ideali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun oluş ıstırabını hakikatin hakikatine nisbetle heykelleştiren adam...''
üstadlığına laf edilemeyecek ancak egosunun büyüklüğü nedeniyle sadece kendi müritleri/ öğrencileri tarafından sevilen, islami kesimde egosu nedeniyle sevilmeyip, laik kesimde islam vurgusu nedeniyle sevilmeyen, "kaldırımlar" şiiri ile çıkış yapmış olmasına rağmen dünya görüşü değiştikten sonra bu şiirine mümkün olduğu kadar az yer verip unutulması temennisinde bulunan şair. şu anda iktidarda olan recep tayyip erdoğan ve bilumum yanındakiler kendisinin öğrencileri olup, toz kondurmamaktadırlar. recep tayyip erdoğan'ın egosunu necip fazıl'dan aldığı iddia edilmektedir. necip fazıl hayatı boyunca tek adam olmak istemiştir. islami kesimin meşhur "abant toplantılarında" necip fazıl'ın dedikodusunun yapıldığı, ancak recep tayyip erdoğan'ın bunu duyduğu zaman çok kızdığı ve bu nedenle bir bakanını görevden aldığı şehir efsanesi olarak kulaktak kulağa yayılmaktadır.
"bu toprakları yerin üstündeki '35' milyon ölünün değil yerin altındaki 35 milyonun koruduğuna inanırım" diyen, anlaşılamayanların(!) gerisinde tutulması, volkan konak, genco erkal, fazıl say gibi süper amatör küme amelelerinin çabalarıyla devam ettirilen muhterem zat. bu ülke için önem arz eder zannımca.
siirinin birinde "Lisan öğren vakvaktan;Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap. " demistir. bu ve benzeri soylemlerinde dolayi Ataturke ve Turkluge hakaret sucunu isledigi sabit orulmustur..
destan adlı şiirinden yola çıkarak atatürk düşmanı ilan edilmeye çalışılan büyük şair, şiir dehası, kelimelerin cambazıdır.
özellikle de şiirin;
"ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap."
kısmı tezcilerin yegane dayanağıdır.
peki hemen kendimce anlamlandırayım beynimin durgun sularında ilgili kısmı... şair burada "bir maymuna şapka takmakla, eldiven giydirmekle, onun maymun olduğu gerçeğini değiştiremezsin. bu bir inkılap değildir." demek istemiştir belki? demek istediğim şey "bunu yapmıştır" değil sadece bir ihtimaldir. ki bu hususta nasıl bakarsan öyle görürsün...
zamanında büyük bir esrarkeş olduğu bilinen şair.
biliyorum çok eksilenir bu entry ama bu bir gerçek.ayrıca uyusturucu bağımlısı olması onun usta şairliğini asla gölgeleyemez.
yaşamında bir tarihten itibaren islama yönelmesi ve dine dair şiirler yazmaya başlamasıyla,zamanında göklere çıkartılan şair; bir şekilde unutturulmaya çalışılmış ve küçümsenmiştir.edebi topluluklar tarafından hor görülmüş;kötü bir şair hatta bir şair olamayacak kadar beceriksiz olduğu iddaa edilmiştir.
bu da türkiyede yasamanın ayrıcalıklarından biri işte.
üstad kelimesinin tam karşılığı olduğuna inandığım , her okunduğunda insanı düşünmeye sevkeden , ve tam anlamıyla mükemmel eedebiyatı sayesinde , sadece iki dizesiyle bir insanın * bütün düşüncelerini baştan aşağı değiştirmesine sebep olabilen edebiyatı ve sembolizmi en iyi kullanan büyük üstad.
türkiyede yetişmiş en iyi şairlerden biri belki de ne iyisi. fakat sırf dünya görüşü ve muhafazakar yapısı nedeniyle bir kesim tarafından karalanmaya çalışılan kişi.
şair oluşunu hastahanede yatan annesinin " senin şair olmanı ne kadar isterdim" dileğine bağlayan şairdir.
iyi yapmış bu dileğe gözlerini hastahanenin odasının pencesinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı kararını açıklayarak ve "şair olacağım!" diyerek.