Hasan Bey'in vurdurduğu
Irgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağı çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında kör, sağır, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben,
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu,
traktörlerin resmi bile çizilmeden.
Benim sessiz komşulara gelince,
şehit Ayşe'yle Irgat Osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani, ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...
Irgat Osman'ın hikâyesinin yer aldığı halk türküsü
Akpınar'ın taşında
Osman'ım on beş yaşında
Osman'ımın ölümü
Kurumtere başında.
Parsamazın dağları
Horhor eder çamları
Toktamış o Hacı Ethem
(Hasan Bey'in babası)
iyi beklesin damları.
Parsamazdan geçtin mi?
Soğuk sular içtin mi?
A benim yiğit Osman'ın
Sen dünyadan geçtin mi?
Parsamazın söğüdü
Seni kimler sürüdü
Türk Ali ile Hacı Ethem
Aldı bıçağı yürüdü. "
Göğsümde 15 yara var!.
Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak!..
Kalbim yine çarpıyor,
kalbim yine çarpacak!!!
Göğsümde 15 yara var!
Sarıldı 15 yarama
kara kaygan yılanlar gibi karanlık sular!
Karadeniz boğmak istiyor beni,
boğmak istiyor beni,
kanlı karanlık sular!!!
Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak.
Kalbim yine çarpıyor,
kalbim yine çarpacak!...
Göğsümde 15 yara var!.
Deldiler göğsümü 15 yerinden,
sandılar ki vurmaz artık kalbim kederinden!
Kalbim yine çarpıyor,
kalbim yine çarpacak!!!
Yandı 15 yaramdam 15 alev,
kırıldı göğsümde 15 kara saplı bıçak..
Kalbim
kanlı bir bayrak gibi çarpıyor,
ÇAR-PA-CAK!! **
Memleket meselelerini kendine dert etmiş, memleket hasretiyle!Rusya da hayata gözlerini kapatmış türk şairidir. Dün gösterime giren 'Mavi gözlü dev' adlı filmde hapishanede iki isyancıya gaz veren, memleket meseleleriyle değil de kendi meseleleriyle hayatını geçirmiş, beceriksiz,iktidarsız, iki kadın arasında kalmış, bir karakter karakter var. Filmde Nazım Hikmet övülmüş mü yerilmiş mi anlayamadım.
kendisi hakkında bi halt bilmeyen insancıkların "vatan" kavramından dem vurdukları büyük şair. birincisi kendisi vatanını ve türk dilini en fazla savunan insanlardan biridir, ikincisi ise özellikle üzerine vardığı kavram özgürlük değil eşitliktir.
cehaletini entari yapan zerzevata duyurulur.
vatan kavramını kabul etmeyen, bunun yerine özgürlük kavramını seven ve bütün o kurtuluş savaşı destanlarını vs bu kavrama adayan, ayrıca türk de olmayan "sabetayist" kişilik.
edit: e doğruyu söyledik ya malum yobazlar tarafından feci protesto edileceğiz artık.
milli mücadeleye katılmak için arkadaşı vala nurettin'le birlikte 1921'de inebolu'ya, ordan da ankara'ya geçerler ve yetkililere 'ne yapabiliriz?' diye sorarlar; verilen görev gençleri milli mücadeleye çağıran bir şiir yazmalarıdır. ve böyle bir şiir yazılır, çok sayıda da basılıp dağıtılır. hatta bunun üzerine ankara'ya yönelen çok sayıda gencin nasıl barınacağı gibi sorunlara bile neden olur. demem o ki nazım'ı, kurtuluş savaşına halkı inandırmamakla itham etmek hakkaniyetli değil.
birilerinin mehmet akif-necip fazıl karşısına nazım'ı dikme gayretleri, ideolojik koşullamalarla tarafların (hem sağ hem de sol için) bu şairleri güzellemeleri ya da yarıştırmaları az çok anlaşılabilir. ancak mehmet akif'in dindarlığı yüzünden seküler bir estetiğe kurban edildiğini iddia etmek de benzer bir kutuplaşma emaresidir. evet, mehmet akif'i dindar olduğu için sevmeyenler hatta karalayanlar vardır ama bu onun yapıtının estetik değerini ne azaltır ne de arttırır. nazım'ın biçim-içerik yönüyle temsil ettiği yenileşmenin, değişmenin yanında mehmet akif'in eskil üslubu 'gideni ve gelmekte olanı' yakalamaktan uzaktır. mehmet akif'i evrensel olandan alı koyan da budur.
bir halkın onurlu tarihini-savaşımını gelecek kuşakların belleklerine kazıyan ve bunu tüm dünyaya anlatmak gibi hasletlere, başarılara vakıf bir şair; türkçe'nin dünyada tanınmasını sağlayan nazım hikmet ölçüsüz sığ değerlendirmeleri haketmiyor. kıymet bilen mehmet akif'le nazım'ı yanyana koymasını bilir ama gerektiğinde ayırmasını da bilir. eluard'ın, neruda'nın, aragon'un, kavafis'in, pavese'nin ve bilcümle dünyalı şairin yanında duran nazım'dır, bizim olduğu kadar da herkesindir. mehmet akif'se sadece bizimdir.
kurtuluş savaşıyla ilgili çok şey yazıldı, çizildi; şiir, roman, oyun, hikaye; hatta film de çekildi. nazım'ın yapıtı kadar başarılı olan hangisidir!
şairliği konusunda yorum yapmadığım ancak kişiliği, geçmişi, yaşadıkları vs. göz önüne alındığında mehmet akif ersoy'a vefat ettiğinde tören dahi yapmamış türkiye cumhuriyeti'nin -o zamanlar mehmet akif dindar olduğu için umursanmıyordu, tıpkı şimdi olduğu gibi- vatandaşlarının büyük bir kısmı neden nazım'a peygamberlik gömleği giydirir anlamak mümkün değil, 50 yıl önce tükürenler de aynıydı, şimdi övenler de, şairliğini övün, beğenin, anlatalım herkese ama kimsenin şairliğine baktığı yok, vatan şairiydi diyeceğim son insan, dünyanın en iyi şairi de olabilir -bana göre en iyisi değil- ama asla bu vatanın milli şairi değil, en azından benim değil..
nazım kaçtı canını kurtarmak isteyen büyük vatan şairi oldu
diğer herkes vatan haini
sakarya şiiri mi yazdı, çanakkale destanı mı, kurtuluş savaşına halkın inanmasını mı sağladı, ...
nazım kurtarılmış ülkeye çok güzel aşk şiiri yazar, çok güzel memleket hikayesi anlatır ama bu kadar, öncesi yok, sonrası yok, baudelaire de yapıyor onu benim için, pablo neruda da yapıyor, edgar allen poe da..
mehmet akif dindardır, bu yüzden öldüğünde devletten bir kişi bile katılmaz cenazesine, kim diyebilir arnavut kökenli akif vatanını benim kadar sevmemiştir, kim diyebilir?
hoş mehmet akif'i de bu ülkenin yetiştirdiği en önemli insanlardan biri olarak görenlerin yüzde kaçı okumuştur ayrı tartışma konusu ya neyse..
amacım kimsenin sevgisine saygısızlık etmek değil, ama birini yüceltirken kullanılan kavramlar zoruma gittiğinde kimseyi kırmadan itiraz etmek isterim, simgeler ölümsüzdür, nazım benim için ölü, selam ederim..
siyasi tercihi onu bir simge yapmış ve bu yüzden ülkesinden ayrılmak zorunda kaldığı gibi bir hizip yıllarca onu şairler kralı olarak görmüştür.ama çağdaşı yazar ve şairlerin oldukça gerisinde bir şiir yazma becerisine sahip olmasına rağmen bu konumu onu farklı bir algıyla algılamamıza neden olmuştur.iyi bir şairdir itiraz götürmez.ancak başına "en" getirildiği zaman değişir işler.şiirlerindeki yiğitçe iç ahengin dışında imgesel anlamda bir numarası yoktur.yani sevgili okuyucu arkadaşlar, sıradan bir iyi yazardır nazim hikmet ran.bunu bilir bunu derim.
piraye'ye vurulur once,
dunyanın en guzel siirlerini yazar o'na.
daha sonra hapise duser,
birden hayatına vera dahil olur.
zavallı piraye o'nu beklemektedir habersiz.
sonra nazım itiraf eder,
piraye affetmez bu durustluk dedigi itirafı.
asla unutmaz ihaneti, kabullenemez.
nazım gider uzaklara,
kolundaki guzel piraye degil cirkin vera olur.
Sen sabahlar ve safaklar kadar güzelsin
sen ülkemin yaz geceleri gibisin
saadetten haber getiren atli kapini çaldiginda
beni unutma
ah! sakli gülüm
sen hem zor hem güzelsin
siirlerimin ilikliginda açilmalisin
sana burada veriyorum hayata ayrilan buseyi
sen memleketim kadar güzelsin
ve güzel kal
hala ve hala t.c.vatandaşlığı iade edilmemiş yurdum şairi. rusyanın soğuk ikliminde medfun bulunan kabri de bir o kadar mahzundur. necip fazılla fikir ayrılıkları olsa da iyi dostlukları olan bu büyük şair, sırf resmi ideolojinin fikriyatını savunmuyor diye önce "öteki" ilan edildi sonra da ihraç edildi yurdundan. komünizmi savunma gerekçesi de ülkesine hizmet içindi kuşkusuz. düşüncelerini savunmuyor olabiliriz , lakin vatandaşlık hakkı azizdir, kutsaldır. kim-liğin üç beş siyasinin elinde oyuncak olması ise kelimenin tam anlamıyla talihsizliktir. bir şiir okuduğu için yargılanan, siyasi yasaklı durumuna düşen başbakanımızın meseleyi anlamasını beklerdim ben. çünkü şiir okuduğu için yargılanmasını da anlamsız bulmuştum. muhalefetin ise bu konuda sessiz kalması, önce cumhuriyet sonra da halkçı değerleri artık ne kertede önemsediğinin göstergesi. nazım hikmetin bu durumu da trajik bir memleketimden insan manzaraları. ruhu şad olsun.
"bir vapur kalkar varna önünden,
oy karadenizin gümüs telleri
bir vapur kalkar bogaza dogru
nazim usulcacik oksar vapuru
yanar elleri..."
siyasi bir gözlük takmadan yapilacak en dogru yorum; dünyanin en iyi sairlerinden biri hatta belki de birincisidir olmalidir. cünkü ister kabul edin, ister etmeyin nazim hikmet; sairdir.
yazdıkları, eserleri ortadayken, bu kadar geniş çevrelerce bu toprakların en iyi şairi olarak görülürken, neden ısrarla bazı yazarlar tarafından bok atılmaya çalışıldığı anlaşılmayan yazar. beğenmiyorsan okumazsın, bu kadar beğenilene saldırmak nedir, sanki sabahtan akşama kadar yok "kalbi sovyetlerde kalmış", "staline sakso çekmiş" diye bağırsan sanıyormusun ki memleketim şiirinde vatanına duyduğu hasreti unutabiliriz. gerek yok böyle çalışmalara, öngörülerinizi yıkıpta okumaya çalışın..
önümüzdeki günlerde gösterime girecek olan mavi gözlü dev adlı filmde hayatından bir kesitin anlatılacağı en büyük türk şairlerinden biri, tam bir fikir ve aşk adamı..
ölmeden önce pişman olup cumaya gitmiş kimse. son anda kurtarmış paçayı.
edit: bu tip yorumları görmek için açıyorsunuz zaten bu başlıkları. görüyorsunuzda, göreceksinizde.**son anda kurtarmış paçayı cümlesi benim peygamber olduğumu ifade etmez. islamiyet zahire bakar demek istiyorum ama bunuda anlayamazsın sen. genede özür diliyorum nazım hikmet ran hakkındaki entrymle sevenlerinden.*diger konularla ilgili bir duzeltmem olmayacak.*