birincisi nazım kimseye düşman değildir.nazımın ideolojik olarak sorun yaşadığı bir sistemdir.avrupa kıtası değil.ikincisi salt unesco ya takılman garip p.e.n in dünyada nazım hikmet yılı olarak ilan edilmesindeki katkıları görmezden gelinmeyecek kadar büyüktür...
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin... iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen; "Ama senin için şunu yaptım" derken o; "Şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.
Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesini bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeterki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
düşman olduğu batı ve değerlerine sahip organizasyonlarca ödüllendirilmesi alkışlanan sairlerin şairi. tikat! şairlerin şairi değil, sairlerin şairi. hani senin; diğerleri, ötekiler, tu kaka dediklerin. unesco süper bir teşekkül ouch!. oysa, emperyalistler emperyalizme geçit verenleri ödüllendirirler önlem anlamında örnek teşkil etsin sebepli.
mahatma gandhi de pasif direniş neticesinde ödüllendirilmiştir. tabii herkes alacağını aldıktan sonra.-kan dökmedin aferin.- daha öteleri de var 1200'lü yılar, moğol istilaları ve pasif direnişe örnekler falan diyeceğim de; uzak tarihi savunma olarak kullandığımda bazı dimağlar anlamlandıramayacak. biçtiğiniz payelere dikkat ediniz nazım hayranları. kendisine sorsan kabul etmeyeceği ödüllerle kendisini savunamayacak savlar sunmayın, duruyorsa kemiklerini sızlatmayın.
resmi ideoloji ideologları ve marksistler tarafından el üzerinde tutulduğunu iddia eden balonlara, unesco'nun 2002 yılını 2002 uluslararasi nazim hikmet yili ilan ettiğinin hatırlatılması gereken şair.
unesco da marksist, hatta türkiye'nin resmi ideolojilerinin en büyük savunucusu tabi, aferin. persil supra...
yurtsever şair.memleketini ne kadar sevdiği bazı algı sorunu yaşayanlarca bir türlü anlaşılamamış şair.birileri tarafından beceriksizlikle suçlansada 2002 yılı unesco tarafından dünyada nazım hikmet yılı olarak ilan edilmiştir.ayrıca dünyada önemli bir yere sahip yazarlar birliği p.e.n de bu yüzyılın yükselen değeri olarak tarif etmiştir nazımı.
Bugün birçok şairin belli ideolojiler tarafından kutsallaştırıldığı düşünüldüğünde nazım hikmet'in de belli ideolojiler tarafından eleştireye kapatılmaya çalışılması normaldir. Eğer siyasi tavrı üzerinden şair'in şairliği hakkında yorum getireceksek zaten onu bir tarafa hapsetmiş oluyoruz. Edebi anlamda nazım hikmet'in şiirlerinin şiir olarak kabul edilebilirliği üzerine yorum yapabilmek için de belli bir edebiyat altyapısının olması gerektiğine inanıyorum. Yoksa kişiler hakkındaki algılamalarımız içinde yetiştiğimiz ve kültürlendiğimiz çevrenin sosyo-kültürel yapısına göre yaparsak objektifliği yitirebiliriz. Bu bir yandan eleştireye tuttuğumuz düşüncenin kutsallaştırdığı imgenin eleştiriye kapalılığına tavır alırken bir yandan kendi eleştiri kritelerini yaratan ideoloji üzerinden yorum yapmayı gerektirir. Ezberlenmiş tepki verilir sadece böyle yapılırsa. Kısacası uzaktan bakılması ve değerlendirilmesi gereken şairdir. Şairliğine ideoloji eksenli bakılmaması gereken şairdir. şairi her ne kadar çok zor olsa da, ki kendisi toplumcu şairdir bu anlamda dönemin ortamını oluşturan siyasetten ve benimsediği ideolojiyi şiirlerine aktarmadan her ne kadar kaçması imkansız olsa da şiirlerinde herşeyden önce insanı anlatmaya çalışmış şairdir. Siyasi tavrı eleştirilebilir ama şiirleri bazı algılamalardan sıyrılarak okunması gereken şairdir. Tıpkı Necip Fazıl Kısakürek gibi.
birkaç eseri dışında hatırlanabilecek bir şey üretmemiş kişi. edebiyatta beceriksizliğin yeni tarifi olan yenilikçilik tarzının önemli isimlerindendir. kendisi tıpkı deniz gezmiş gibi resmi ideoloji ideolagları ve marksistler tarafından el üzerinde tutulur. resmi ideoloji neyse de marksistler her daim akıl/analiz/hakkını teslim riayetinde bir potada erimiş oldukları iddialarına rağmen hakkı teslim kısmında ezilirler. burada bir edimsel koşullanma söz konusu. nazım telinden çalan her sazın/sözün ödüllendirilmesi neticesinde ödülden muafiyet neticesinde eleştiriye kapalı bir hal alarak dogmalaştırılmış. orhan veli kanık'ın siyasallaştırılmış izdüşümü.
kendisini komünist olmakla suçlayan (bkz: ideolojik görüşü suç olarak görebilen kişi ya da kişiler) zihniyete verdiği cevap şöledir..
Aya gidilecek, daha da ötelere,
teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin?
işte ben komünistim bu soruya karşılık verdiğim için
Usanınca gerçeklerin yalanından,
kaygan, yüzsüz baskıdan,
tunç Nâzım'ı anımsarım
ve sesini
biraz hançerimsi :
"Merhaba kardaşım...
Ne o, neden yüzün asık öyle
Boş ver!
Yoksa şiir mi takıldı bir yerde?
Gel, birlikte bitirelim.
Paran mı yok?
Bakarız bir çaresine, dert değil.
Kız mı?
Aldırma bulunur..."
Oysa asıl kendisinde var bir şey,
içini kemiren
yüz çizgilerinden dehşetle akan :
"Hepsi iyi de,
şu yürek ağrısı...
Adam sen de
ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..."
Kimisi için şiir bir roldür,
Kimisine bir dükkân,
kazançtır.
Onun içinse ağrıdır şiir,
rol değil.
Nâzım'ın yüreği de ağrıdı durdu işte.
Üzerine titreyen doktoru bir gün,
hani pek de güvenemeyerek,
uyarmıştı beni :
"Bakın" demişti,
"keskin konulardan kaçının ki
ağrımasın Nâzım'ın yüreği..."
Hey gidi doktor...
Hastanız gitti.
Yaramadı çabalarınız.
Yüreğiyse onun
gizli gizli çarparak
sürdürdü ağrısını
ölümünden sonra da.
içindeki acı için ağrıyor,
Türkler için, Ruslar için ağrıyor,
kendisi gibi mahpusta özgür olanlar için
özgürlükte mahpus gibiler için
ağrıyor.
Hapishane acılarıyla yanan o yürek
- ölümden sonra bile -
dinlemiyor doktorları,
korkak olduğumuz zaman
ağrıyor.
Neme gerek dersek
ağrıyor.
Onun gibi açık yürekle :
"Merhaba kardaşım..."
diyemezsek ağrıyor...
Varsın ağrısın
hepsi için yüreklerimiz,
tek ağrımasın Nâzım'ın yüreği.
Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız
şimdi
Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar bulabilecek
miyiz bir daha?
Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun ne yapacağız?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı, ateşle suyun birleştiği
Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler kazandırdın
bana
Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları
Bulutlar gibi yaprak gibi uçarlar
Düşerlerdi orada, uzakta,
Yaşarken kendine seçtiğin
Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa
Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum
Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üstünde parıldayan
Halkların kavgasını ve kavgamı benim
Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan...
Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da yalnızım
sensiz
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen yüzünden
yoksun
Dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
Rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan.
Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle
Kuyu gibi kapkara zindanlardan
Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları
Ellerinde izi vardı eziyetlerin
Hınç oklarını aradım gözlerinde
Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin
Yaralar ve ışıklar içinde
Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlar
Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya.
Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
Teşekkürler, böyle olduğun için! Teşekkürler o ateş için
Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.
kendisinin zamanında çelişkili ifadeleri olsa da mesela;
beni stalin yarattı demesi ve stalin için yazdığı seviyorum onu marks ve engelsi sever gibi vs. düşünceleri içeren şeylerin stalin baskısıyla yazılmış olabileceği bir gerçektir.
sevdiğim ve takdir ettiğim bir insandır nazım hikmet. bilhassa;
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine cümlesi ve de
bulut mu olsam
denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür..
bulut mu olsam
gemi mi yoksa?
balık mı olsam
yosun mu yoksa?
ne o,ne o, ne o.
deniz olunmalı oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla... şiiriyle beğenimi toplayan kişidir.
"ben bir insan, ben bir türk şairi nazım hikmet, ben tepeden tırnağa insan, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret" sözleriyle kendini tanımlayan ve bu tanımda da haklı olan şair.
"Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler. Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem
zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin
daha güzel günler için savaşından, hem bir tek
insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak
istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan
bahseden şiirler yazmak istiyorum."
sözleriyle ölümsüz şair sıfatının kendine ne kadar çok yakıştığını insana bir kez daha anımsatan şiir ustası.