1963 yılında bugün moskovada can vermiş şairdir. şiire basamaklı dize yapısını getirmiştir. bu da şiir okumasında bazı olağandışılık yaratmıştır. ama şahsım tarafından sesinden şiirler sevilerek dinlenmektedir. japon balıkçısı başta olmak üzere...
ayrıca 'haziranda ölmek zor' da onun ölümüne adanmıştır.
dörtnala gelip uzak asya'dan,
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim!
bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim!
kapansın el kapıları bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim!
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine.
bu hasret bizim!
"Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"
Vatan Haini
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran
puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamsonun
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühaber, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
mavi gözlü dev, sevmeyecektin bu memleketi bu kadar. çok sevdiğin için adını duyunca korkan, şiirlerini okumayan, okuyanı yadırgayanlar var. herkes gibi işine bakıp sevmeyecektin memleketini bu kadar. ancak o zaman kahraman olurdun. herkes gibi olurdun. ama sen de korkarsın değil mi birilerinin herkes gibi olmasından.
o yüzden sevme vatanını sürgündeki okyanus. ama sen sevmezsen bak senden sürgün olur bu vatan. süngü ucunda kan olur bu vatan.
sen bizleri sev, memleketini sev, piraye'ni sev. kimse sevmesin seni.
sen sev bizi, mavi gözlü dev insan
sen sev memleketini, okyanus sözlü lisan
sen sev piraye'ni vatan haini güzel insan
''Nazım Hikmet bir kısım yurttaşımız için önemli bir vatan şairidir. Üstelik Nazım Hikmeti seven insanların büyük bir bölümü samimi Atatürkçüdür ve/veya CHPlidir. Oysa Nazım Hikmet en basit anlatımı ile eylemleri ile bir Atatürk ve CHP düşmanıdır.
28 Kanuni Sani adlı şiirinde şöyle yazar: Trabzondan bir motor açılıyor. Sa-hil-de-ka-la-ba-lık! Motoru taşlıyorlar. Son perdeye başlıyorlar. Burjuva Kemalin kordonuna binmiş Kumandan kahyanın cebine inmiş. Kahya adamların donuna. Uluyorlar. Hav..Hav...Hav..tü .
Bu şiiri yazdığında Nazım, tarih 1923tür. Mustafa Kemal Paşa, 1683den bu yana devam eden geri çekilişi Sakarya önünde durdurmuş ve izmire ve istanbula, Edirneye kadar geri püskürtmüştür. Nazıma göre ise burjuva Kemal havlamaktadır.
1928de yazdığı Arpa Çayının iki Yanı şiirinde şöyle der:
Bir yanda kuru bir çınar gibi toprağından sökülen köylülerin sarı paslı dişlerinde ölüm kenetlidir.(Atatürk Türkiyesini kastetmektedir.) Öbür yanda toprağın efendisi fakir kentlidir.(Stalin Rusyasını kastetmektedir.) Seni Düşünüyorum başlıklı şiirinde Seni düşünüyorum Hasan oğlu Hüseyin. Mangalardan, birinin bilmem kaçıncı eri, Selam vermedin diye, çipil teğmen, basıyor tokadı sana, Sen sımsıkı duruyorsun, yüzünde beş parmağın yeri. Biliyorum, Hasan oğlu Hüseyin kaçacaksın, katletmeye gitmeyeceksin, Korede kardeşleri diyerek asker kaçaklığını önermektedir. Tarihsel planda Nazımın savunduğu Kuzey Kore rejiminin bugünkü durumu da ortadadır. Mektup adlı şiirinde Korede savaşan Türk askerine şöyle sesleniyor: Teslim ol ananın başı için, Teslim ol Türk halkı adına, Ahmet kardeşim, kardeşlerine teslim ol diyerek, Çin veya Kuzey Kore askerlerine teslim olmasını önermektedir. Asker Kaçağı şiirinde asker kaçaklığını ve jandarma ile çatışmayı övmektedir. izmirli teğmen şiirinde dağa çıkmayı ve isyanı savunmaktadır.
7 Aralık 1961 tarihli mektubunda Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Kruçeve şöyle demektedir: 19 yaşımdan beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım. Bolşevik Partisine, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. ...1925 yılı sonunda Ankarada yer altı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. (Çalışmaların amacı Atatürkü devirmek) Sonra, yine Moskovaya geri döndüm. 1928 yılında Türkiyede parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. (Atatürk ve inönü döneminde) Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben, sayılı komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devriminin beşinci yıldönümünü Moskovada kutladım. (10. Yılı Ankarada kutlamaktan bahsetmiyor.)Yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.
Nazım Hikmet, istiklal Savaşına katılmadı. Kendisine verilen görevi yerine getirmeyerek bir Deniz Subayı olmasına rağmen Moskovaya gitmeyi tercih etti. Türk Milleti Anadoluda bir varoluş yok oluş mücadelesi verirken, o Moskovada SSCBnin varlığının mücadelesini verdi. Atatürk döneminde Atatürke karşı yer altı mücadelesi verdiğini kendisi itiraf ediyor. Bence hem Atatürkü sevmek ve inanmak hem de Nazım Hikmete sevgi duymak çok zordur ve doğru da değildir. Nazım ile ilgili davaların tamamı Atatürk döneminde açılmıştır ve sayısı 11dir.
Derler ki, 1937de Kurtuluş Savaşı Destanını yazmıştır. Keşke o destanın yazılmasına biraz katkısı olsaydı. Keşke o destanı yazan Mustafa Kemal Atatürke karşı yer altı faaliyetlerinde bulunmasaydı. Moskovada ikinci Dünya Savaşında Kızıl Ordunun zaferi ile ilgili bir şiir-destan yazmak istediğini söylediğinde çevresindeki ikinci Dünya Savaşına katılmış Ruslar soruyorlar: Sen ikinci Dünya Savaşında Kızıl Orduda savaştın mı? Hayır diyor Nazım. Öyle ise katılmadığın bir savaşın destanını nasıl yazacaksın? diye sordular. Nazım bunun üzerine Kızılordu ile ilgili destan projesinden vazgeçmiştir.
Rahmetli dedem Sakaryada savaşan bir Türk süvari subayı idi. Sonra Dumlupınar Meydan Muharebesinde Yunan Ordusunu izmire süren süvarilerden birisi oldu. Sonra genç Türkiye Cumhuriyetini korumak için Şeyh Sait isyanını bastıran birliklerden birisinin komutanı idi ve Şeyh Saiti Diyarbakıra getiren askeri birlikteki subaylardan birisiydi. Benim dedem, binlerce Türkün dedesi, Çılgın Türkler de anlatıldığı gibi kaymakama çoraplarını yıkayıp getiren garip, özetle Türk Milleti bir destan yazdı. O sırada Nazım Hikmet Moskovada idi. Sonrasında da Mustafa Kemal Atatürkü devirmeye çalıştı. Özetle eksik bilgi ile özür dileyenler kendi adlarına dilemeli, eksik bilgi ile Nazım Hikmeti sevenler kendi adlarına sevmeli.''
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketinineyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi
istanbulda yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seniYaşıyoruz çok şükür der gibi.