kendi tanımıyla komünist şairdir. bazı eklemeler yapabiliriz. komünistliğine ek olarak bir aşk şairidir. rahatsız olan kalbi yüzünden doktor aşık olmayı nazım'a yasaklar. o da aşksız on yıl yaşayacağına aşkla üç yıl yaşamayı tercih eder ve hemşire sevgilisinin evinden bir sabah vera'ya kaçar. onun sıla özlemi, vatan aşkı ve söz söylemedeki müthiş dehası insanın yüreğine işler. şiire toplumcu gerçekçiliği yumuşak bir yastık gibi bırakan, dize kırılmalarıyla müziği şiirin biçimine bile yediren, türk şiirine yeni bir soluk ve tat kazandıran bu büyük şairin memleketimizde hala vatan haini olarak tanınması da beni o kadar şaşırtmıyor. bu kadar güzelliği türk insanın dimağı elbette birden alamazdı.
polonya kökenli, pogromların ve sürgünlerin sebebi olan stalin'in hayranı, kimliğinden utanıp ismini değiştiren, kendi ülküsüne 7 düvele karşı savunmuş atasına dil uzatan bir insan olmasına rağmen türk solcusunun çok sevdiği isimdir.
herkesin bildiği gibi komünist bir şairdir.
şairliğine benim diyecek lafım yok, toplumcu gerçekçidir, ideolojisine bağlı yazar. bazı şiirlerini beğenirim fakat bu onun ideolojisine katıldığım anlamına gelmez.
günümüzde düz düşünen çoğu insanın odağıdır. ya ölesiye nefret edilir. ya da gereksiz bir şekilde göklere çıkartılır.
en basitinden atatürk'ü böylesine sevip, fikirlerini anladığını iddia edip nazım hikmet'i bu kadar yücelten baş tacı eden, ideolojisini savunanlar da hayli komik oluyor.
rusya tabii ki kendisine saygı gösterir en önemli devlet adamlarıyla aynı yerde tutar kabrini. adam yıllarca dönemin rusya'sının ideolojisine hizmet etmiş. elbette baş üstünde tutulur.
son olarak da ne kendisini vatan haini diye yaftalayanları doğru buluyorum ne de onu ilahlaştıranları.
bundan tam 89 yıl önce, 1 mayıs 1925'de "1 mayıs nedir?" başlıklı bir broşür dağıttığı gerekçesiyle tutuklanıp, istiklal mahkemesi önüne çıkarılarak hüküm giymiş vatansever şairdir.
''bu rakı bu meret öyle bir merettir ki acıyla içilir, tatlıyla içilir neşeyle içilir.ağlayarak içilir,gülerek içilir,kavunla içilir,peynirle içilir ,ikisi beraber çok güzel içilir,suyla içilir susuz içilir sodayla içilir şalgamla içilir ama bir tek salakla içilmez.''Nazım Hikmet
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
savaşta moskovaya kaçıp savaş sonrası kahramanlığını ilan eden işçi savunup burjuva geçinen komünist bebesidir. bir de bunu adam yerine koyup vatan şairi diyenler vardır. hadi lan ordandır.
Aşk adamıdır, dava adamıdır, kaleminin gücünü acılarından alır, ülkesi için bağımsızlık mücadelesi veren bu uğurda ailesi dahil dostlarını da kaybetmiş bir insandır. Bakınız dizelerine, örneğin ;
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
Belini sarmayalı,
Gözünün içinde durmayalı,
Aklının aydınlığına sorular sormayalı,
Dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekler beni
Bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydı
Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman,
Yol yüz yıllık
Yüz yıldır alaca karanlıkta
Koşuyorum ardından ...
Nazım Hikmetof Yoldaş! Sarı suratlı afyonkeş Çinlilerle kara suratlı yamyam Habeşlerin davasını güdüyorsan, haydi oraya Yolun açık olsun. Babiali caddesinde Habeş davası müdafaa olunamaz. Senin beğenmediğin burjuvalardan yüzlerce kişi Habeş davasını kanlarıyla korumak için kızgın kum çöllerine koştular. Sende o yürek nerede? Şimdiye kadar ki susuşumuzu sakın güçsüzlüğümüze ve çekindiğimize verme. Deli-Petro gibi bayrak açıp gelseniz bile bizi karşınızda Baltacı`lardan mürekkep bir ordu halinde bulursunuz. Hem bu sefer her biriniz için Katerin gelse de elimizden kurtulamazsınız.
memleketçi değeri çok sonradan anlaşılan yazar. ne yazık ki belirli bir kesimin okumadığı, sevmediği bir yazar aynı zamanda. ama sanatın siyaseti olmaz ki kardeşim sanat estetiktir, hazdır, duygu yoğunluğudur. kendimden örnek vermek gerekirse hem necip fazılı hem de nazım hikmeti severek okuyabiliyorum.