"ölüm,
bir ipte sallanan bir ölü.
e bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm.
fakat;
emin ol ki sevgili,
zavallı bir çingenenin kıllı, örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar nazım'a"
Karlı kayın ormanında
Ne işin var gece gece?
Efkârını çok özlersin,
Bir Türkçüye denk gelince,
Memleketinde kalanlar,
Ölüne sövdükçe bağır!
Daha çok duyacağın var,
Devşirme kılıklı sığır!
Sen ordan geçerken biri,
Dese " lan insanlık kiri! "
Tam eğilip selamlarken,
Kırsa ağzında dişleri!
Eski takvim hesabıyle,
Sana bahar gelmez zaar!
Kürşad açken Memed'ine
Haram bütün oyuncaklar!
Kar tertemiz, kar kabarık,
Karda ne işin var kancık!
Berut piçin biriydi de...
Neden ölüyor Hanbalık?
Yedi tepeli şehirde,
Kiralık verdin gülünü,
Sana adam demek ayıp!
Kazıklamalı ölünü!
Birkez yoldan saptınmıydı,
Hikmet olur Hikmetova!
Anan da Nataşa mıydı?
Ananı s....sin Moskova!
Ve kadın;
Işığıyla, neşesiyle, kahkahasıyla başınızı döndürebiliyorsa.
Gözleri gözlerinizi okuyorsa.
Sevincinizi, hüznünüzü paylaşabiliyorsa.
işte o kadın sizin şarabınızdır.
Serbest nazım ve toplumcu gerçekçilik akımının en önemli temsilcilerinden birisi sayılmaktadır. Dize kırılmalarıyla Türk Şiiri`nde bir ilki gerçekleştirmiştir.
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Ne sen bunun farkındasın
Ne sen bunun farkında.
çınar olsam dinlensem gölgesinde
kitap olsam okusam uykusuz gecelerimde içim sıkılmadan
kalem olmak istemem kendi elimde bile
kapı olsam iyilere açsam kötülere kapansam
pencere olsam perdesiz ve iki kanadı açık bir pencere ve şehri soksam odama
söz olsam çağırsam haklıya doğruya güzele
söz olsam söylesem sevdamı yumuşacık.
çekilmez bir adam oldum yine
uykusuz aksi nalet
bir bakıyorsun ki
ana avrat söver gibi azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum
sonra bir de bakıyorsun ki
ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü
sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün
ve beni çileden çıkartıyor büsbütün
kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet.
gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum.
yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin,
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiçbir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan.
kafamı çıkarıp dolaba kilitlesem bir haftalığına
karanlığına boş bir dolabın
omuzlarıma bir çınar diksem kafamın yerine
uyusam gölgesinde bir haftalığına.
ideolojisiyle var olmuş zavallı bir adam. ahmet haşim'e dil uzatacak kadar hadsiz bir ergendir ayrıca. şiirini siyasi düşüncelere kurban eden insanlar hakkında ne denilebilir ki? gerçi okur kitlesi on dört yaşındaki facebook sosyalistleri, bedelini ödüyor zaten böyle.
aralık 2013'te moskova'daydım.
mezarını ziyaret ettim nazım'ın,
karlar altındaydı moskova, çok da soğuktu yine.
devlet büyüklerinin, önemli adamların yattığı yere koymuşlar onu.
ülkesinde nefret edilen adamı, elin rus'u baştacı etmiş anlayacağınız.
ne severiz biz küstürmeyi, sürmeyi.
ne severiz kıymet bilmemeyi..
atatürkten nefret eden 3.sınıf bir şairdir. fakat çakma atatürkçüler nedense hayrandır.
atatürk liberal ekonomi taraftarıdır. komünist bir şairin onu sevmesi saçma olurdu. muhteşem bir şair olmamasına rağmen abartılmaktadır. ideolojisinden ve karakterinden tiksindiğim necip fazıl ondan kat ve kat iyi şairdir. attila ilhan'ın tırnağı etmez mesela.
Sosyalizm
Yani şu demekki dayı kızı
Sosyalizm
Senin anlayacağın yani
El kapısının yokluğu sende
imkansızlığı
Ekmeğimizde tuz
Kitabımızda söz
Ocağımızda ateş oluşu hürriyetin
yahut, başkası yelde
sen yaprakmışsın gibi titrememek
bunun tersi yahut
sosyalizm
devirmek dağları elbirliğiyle
ama elimizin öz biçimi
öz sıcaklığı kaybetmeden
yahut sevgilimizn bizden ne şan ne para
vefadan başka bişey beklemeyişi
sosyalizm
yani yurttaş ödevi sayılması ihtiyarlığın
yahut mesela
esefsiz
güvenle
emniyetle
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa
ve hepsinden önemlisi
çocukların ama bütün çocukların
kırmızı elmalar gibi gülüşü