"Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acılarıyla uğraşmaz. Onun şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır... Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır. Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır." der Nazım usta.
"....sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan
yürektir.yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da
içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen
yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet
bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik
bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
hayatı ıskalamaya lüksün yok senin....."
Büyük şair. stalin in ölümünden sonra yazdığı bir şiir vardır.
Kırmızıya boyandı moskova.
Sanki Stalin in örtüsü
aşk...
Ve kan akiyor
fırat gibi...
Coşkulu fakat ağır adımlarla
yürüyor güneşe
güneş uzak değil
Zafer onların.
Güneş bizim.
yunan devrimci gençlerine yazdığı bir mektupla yunanistan'da da epey meşhur olan ve üniversite öğrencilerinin bir çoğunda yunancaya çevrilmiş şiirleri bulunan şair.
belki ben sana sevmeyi öğretemem
ama sen de bana unutmayı öğretemezsin
bu mevsim ki, yollarda zakkumların açtığı
çok yakınlarda sabahlardan bir sabah
seni gerçekten, insanca kucaklasam sımsıkı
ve yüreğimi avuçlarına koysam ne dersin?
belki ben sana kavuşmayı öğretemem.
ama sen de bana, ayrılığı öğretemezsin.
Yavuz Bülent Bakiler yıllar önce yazdığı bir makalede Nazım Hikmet'in karısını başkaları ile paylaştığını yazdı.
--spoiler--
Nâzım Hikmet, deli dolu bir komünist olduğu için yârin yanağından başka, her şeyin yoldaşlar arasında ortak olmasını istiyordu. Ama Moskova'da, Vera'nın nikâhlı kocası ivan, karısından boşansa bile, onun ballı incirlere benzeyen dudaklarına ve yanaklarına, Nâzım ile birlikte ortak olmakta ısrarlıydı. Peki bu Türkiyeli şair şimdi ne yapmalıydı? O, çok kötü bir koca, çok kötü bir baba, çok kötü bir vatandaş, çok kötü huylu bir adamdı. Vera'nın kocasının iki teklifini de kabul etti. (Vera'yı resmi nikâhla almak ve haftada bir defa da eski kocasının evine gitmesine izin vermek!)
--spoiler--
--spoiler--
Ey insan Kaf Dağı kadar yüksekte olsan da kefene sığacak kadar küçüksün.
Unutma her şeyin bir hesabı var, üzdüğün kadar üzülürsün.
--spoiler--
"Seher vakti habersizce girdi gara ekspres kar içindeydi
ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım
peronda benden başka da kimseler yoktu
durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri perdesi aralıktı
genç bir kadın uyuyordu alaca karanlıkta alt ranzada
sacları saman sarısı kirpikleri mavi."