Biz ince bel,ela göz,sütun bacak için sevmedik güzelim.
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
Ateşin yanında barut,barutun yanında ateş olasın diye!
Rakı sofralarında söylenip,acı tütün çiğnercesine sevdik
ANLAYAMADILAR.
Demiş beni benden almış götürmüştür.
şu sözleri söyleyecek kadar büyük bir yüreğe sahip, eşsiz şairimizdir;
"şu kainat denen nesnenin içinde en çok sevdiğim yürek, üzerine en çok titrediğim insan kalbi senin göğsünün içine takılı olanıdır.."
"Dün gece rüyama girdin :
dizimin dibinde oturuyormuşun.
Başını kaldırdın, kocaman, sarı gözlerini bana çevirdin.
Bir şeyler soruyormuşun.
Islak dudakların kapanıp açılıyor,
sesini duymuyorum ama.
Gecenin içinde bir yerlerde aydınlık bir haber gibi saat çalıyor.
Havada fısıltısı başsızlığın ve sonsuzluğun.
Kırmızı kafesinde, kanaryamın : «Memo»mun türküsü,
sürülmüş bir tarlada toprağı itip yükselen tohumların çıtırdısı
ve bir kalabalığın haklı ve muzaffer uğultusu geliyor kulağıma.
Senin ıslak dudakların hep öyle açılıp kapanıyor
sesini duymuyorum ama...
Kahrederek uyandım.
Kitabın üstünde uyuyakalmışım meğer.
Düşünüyorum :
yoksa senin miydi bütün o sesler? "
değeri öldükten sonra anlaşılan bir türklerden biri. 'anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.' vasiyetini bile gerçekleştiremedik. Sanata, bilime siyaseti karıştırmadan bakabilmeyi ne zaman öğreneceğiz acaba?
her şiiri bir başka olandır ve değişik görünen bizim kalbimizden bir insandır evvelinde. her şeyi bir kenara bırakıp okumalı onu, ne düşünür, necidir, sağcı mıdır solcu mudur ? demeden okunmalıdır nazım hikmet. ve okunduğundan anlaşılan şudur nazım hikmet'te : büyük bir insandır nazım hikmet . . . dedirtir eğer okumak için okursak, yaşamak için okursak.
yaşamaya dair
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.
Nazım Hikmet
diyen bir insan ne kadar kötü düşünce barındırabilir yüreğinde ? dedirtir nazım hikmet ran.
Şimdiki gençliğin anlayamadığı onu anlamak için milletin çok fırın ekmekler yemesi gereken ünlü şair ve halk adamıdır. Aşağıdaki şiiri en çok beğendiğim şiir ve şarkılar arasındadır.
--spoiler--
insan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : "Buyur..." dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
--spoiler--
Grup yorum tarafından seslendirilmiş ve çok güzel bir hal almıştır bu şiir.
Dalgaları karşılayan gemiler gibi,
gövdelerimizle karanlıkları yara yara
çıktık, rüzgarları en serin
uçurumları en derin
havaları en ışıklı sıra dağlara.
Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu.
Önümüzde bakır taslar güneş dolu.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!
Dağlarda gölgeniz göklere vursun,
göz göze
yan yana
durun çocuklar.
Tasları birbirine vurun çocuklar.
Doldurun çocuklar,
doldurun
doldurun
doldur içelim.
Başları
göklere
atalım
serden geçelim...
Heeey, nerden geçelim?
Yalnayak
koşarak
devlerin
geçtiği
yerden geçelim.
Heeey
hop
Heeeey
hep
birden geçelim
Doldurun çocuklar,
doldurun
doldurun
doldur içelim.