senin adını
kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım.
malum ya, bulunduğum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var,
(bizlere âlâtı-katıa verilmez),
ne de başı bulutlarda bir çınar.
belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek
bana yasak...
burası benden başka kaç insanın evidir?
bilmiyorum.
ben bir başıma onlardan uzağım,
hep birlikte onlar benden uzak.
bana kendimden başkasıyla konuşmak
yasak.
ben de kendi kendimle konuşuyorum.
fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
şarkı söylüyorum karıcığım.
hem, ne dersin,
o berbat, ayarsız sesim
öyle bir dokunuyor ki içime
yüreğim parçalanıyor.
ve tıpkı o eski
acıklı hikâyelerdeki
yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek,
mavi gözleri ıslak
kırmızı, küçücük burnunu çekerek
senin bağrına sokulmak istiyor.
yüzümü kızartmıyor benim
onun bu an
böyle zayıf
böyle hodbin
böyle sadece insan
oluşu.
belki bu hâlin
fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır.
belki de sebep buna
bana aylardır
kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan
bu demirli pencere
bu toprak testi
bu dört duvardır...
saat beş, karıcığım.
dışarda susuzluğu
acayip fısıltısı
toprak damı
ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran
bir sakat ve sıska atıyla,
yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.
bugün de apansız gece olacaktır.
bir ışık dolaşacak yanında sakat, sıska atın.
ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan
bu ümitsiz tabiatın
ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır.
yine o malum sonuna erdik demektir işin,
yani bugün de mükellef bir daüssıla için
yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam.
ben,
ben içerdeki adam
yine mutad hünerimi göstereceğim
ve çocukluk günlerimin ince sazıyla
suzinâk makamından bir şarkı ağzıyla
yine billâhi kahredecek dil-i nâşâdımı
seni böyle uzak,
seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi
kafamın içinde duymak...
yaşasa, aragon'un tzara'nın, robeson'un arkadaşı olduğu için, yine vatan haini suçlamalarına maruz kalacak, bu ülkeye hatta bu dünyaya fazla bir insan.
mevcut iktidarın yerlere göklere sığdıramadığı, rte'nin ağzında her adını duyduğumda benim bile midem bulanırken mezarında ters döndüğünü düşündüğüm şair. senelerce gençlerin aklından uzak tutmak için edebiyat kitaplarına sokmamışlardır hiçbir şiirini.
Hazım Hikmet deyince; aklına onurlu bir adam gelir, sevdasını, tutkusunu yaşamayı bilmiş bir adam gelir. biraz daha derin düşünmeye başlarsın ve dalarsın o an. onu anlamaya başladıkça biraz daha daha bir coşar hasretin daha bir tutunulası olur sevdaların.
"seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum.." 30 Eylül 1945
ömrünün yarısını maphuslarda geçiren biri özlemin ne demek olduğunu çok iyi biliyordur hiç şüphesiz.
gerçek bir efsanedir. kağıt, kalem vede mavi gözlü devin başaramayacağı hiçbir şey yoktur. her bir mısrasında 10 kuru yük gemisi anlam vardır. elleri öpülesi her zaman saygı ve sevgiyle anılasıdır.
şiirlerini ve fikirlerini sevmem.şiirde kafiyeye önem veren biriyimdir.ama öyle veya böyle türkçeye büyük katkılar
yaptığı reddedilemez.
fikirlerine gelirsek artık hayattayken savunduğu fikirler bugün çöktüğü için ortada bir sorunda kalmamıştır.rahmetli alparslan türkeş bile şiirini okudu.olay kapandı...
bazen ayrılıklarda duyulur şiirleri. ' sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı ? ' der çekip giden güzeller güzeli. bir daha da okunmaz o günden sonra. bir daha da aşık olmaya cesaret edilemez kolay kolay.
memleketindee ölmenin nasip olmadığı önemli şairimiz dehşet derecede güzel şiirlere sahip olmasına karşın stalin hayranlığıyla beni çelişkiye düşüren adam.
--spoiler--
yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran 63ü
bir kırmızı gül dalı eğilmiş üstüne
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
okşar yanan alnını nazım usta'nın
bir kırmızı gül dalı eğilmiş üstüne
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
--spoiler--
her ne kadar zekası ve bilgisi geri, bi o kadar da faşistliği ileri olanlar vatan haini dese de gerçek bi vatanperver ve dünyada kabul görmüş büyük bir türk şairi.
O simdi ne yapıyor
su anda, simdi, simdi?
Evde mi, sokakta mı,
calısıyor mu, uzanmıs mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmıs olabilir,
hey gülüm,
beyaz, kalın bilegini nasıl da cırcıplak eder bu hareketi!..
O simdi ne yapıyor,
su anda, simdi, simdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
oksuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
her kara günümde onu bana tıpıs tıpıs getiren
sevgili, canımın ici ayaklar!..
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyenın neden bir türlü pismedigini mi?
Yahut, insanların cogunun
neden böyle bedbaht oldugunu mu?