yakın arkadaşlarımın bana vera demesini de ayrı bir seviyorum hani... nazım hikmet'in büyük aşkı vera...
işte en beğendiğim şiirlerinden;
en güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
en güzel çocuk:
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
ve sana söyelemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür.
*
ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz:
kendisi değil
edasındaki dünya...
ne güzel şey hatırlamak seni.
sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük.
*
o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
kolunu kaldırmış olabilir,
hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırılçıplak eder bu hareketi!..
Mavi Gözlü Dev,büyük şair.Canından çok sevdiği memleketinden uzak kalması yetmezmiş gibi memleketinde bir çok insan tarafından "vatan haini" olarak bilinir.Hakkında hiçbir şey bilmeyen insanların bile Nazım Hikmet hakkında yorum yapması,sırf onu aşağılamak için aşklarını bile kullanması sinir bozucu bir durum.Ön yargıyla yaklaşılmasa, kitapları okunsa,hayatıyla ilgili birkaç şey öğrenilse ve düşüncelerinin çok azı bile anlaşılsa toplumumuzda bu usta şaire yapılan haksızlığı anlayacaktır.Bir şiiri vardır ki her okuduğumda gözlerim dolar..
-BUGÜN PAZAR-
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben.
Bahtiyarım.
bok atmak için pusuda yatan alçakların saldırdığı vatan şairi. ruble karşılığı şiirmiş. senin başbakanın da vatanı satıyor, sümüklü. önce kendi ülkene bak.
şiirleri ruble karşılığı yazan kişi oğlu değil de kendisi bile olsa bundan kendisinin değil türkiye cumhuriyeti devleti'nin utanması gereken şairdir. keşke sen* olsaydın o parayı veren, büyük taarruz üçlemesini senin için yazdı çünkü, rusya için değil.
bulabilirseniz kendi sesinden dinleyin bir, "çanakkale'de inönü'de sakarya'da" diyişini bir dinleyin de, yine vatan haini diyin, canınız sağolsun.
şu dünyada gelmiş geçmiş en iyi şairdir..
yazdığı dizeler insanın içine işler,farklı bi his uyandırır.*
ayakta alkışlanmalıdır.
hele de bir şiiri vardır ki şu ana kadar o şiirin üstüne bi şiir olmadığı kanaatindeyim..
(bkz: bence artık sen de herkes gibisin)
gözlerim gözünde aşkı seçmiyor..
onlardan kalbime sevda geçmiyor..
ben yordum ruhumu biraz da sen yor..
çünkü bence şimdi herkes gibisin..
yolunu beklerken daha dün gece..
kaçıyorum bugün senden gizlice..
kalbime baktım da işte iyice..
anladım ki sen de herkes gibisin..
büsbütün unuttum seni eminim..
maziye karıştı şimdi yeminim..
kalbimde senin için yok bile kinim..
bence sen de şimdi herkes gibisin..
TAM BiR MEMLEKET SEVDALISI OLMASINA RAGMEN COGU KiŞiNiN VATAN DÜŞMANI OLARAK BiLDiĞi BÜYÜK ŞAiRLERDEN BiRiSiDiR. NEDENSE HEP SOLCUYUZ DiYE GEÇiNEN, ASLINDA KÜRT FAŞiSTi OLAN, SÖZDE ÖZGÜRLÜK DiYE VATAN HAiNi OLANLARIN DA AĞZINDAN DÜŞÜRMEMESi HERALDE USTANIN KEMiKLERiNi SIZLATIYODUR.
Masalların masalı adlı şiirini okuduktan sonra ona olan sevgim 2 kat arttı. Nur içinde yat üstad.
su başında durmuşuz
çınarla ben.
suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim bir de kedinin.
suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.
su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
su başında durmuşuz.
önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim.
sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
sonra su gidecek
güneş kalacak,
sonra o da gidecek.
su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
nazım hikmet'in yaşamının türkiye'deki dönemleri üstüne araştırmalar yapar ve düşünürken, 1920'lerdeki, 30'lardaki, genç, pırıl pırıl; tutku, yetenek ve atılganlıkla dolu bir yaşamın, kıskançlıklar ihanetler, aptallıklar, alçakça baskılar ve saldırılarla nasıl örselendiğini, zedelendiğini, kırıldığını gördüm. inançlarının sağlamlığı ve yeteneğinin büyüklüğüyle, yıkılmadığını, en zor koşullarda da devce eserler ortaya koyduğunu, bu anlamda sapasağlam ayakta kaldığını biliyoruz. fakat özel yaşamının kırıklarla dolu olduğunda kuşku yoktur...
hayatındaki iki kadın üzerinde de çokça düşündüm: piraye ve münevver hanım'lar... piraye hanım, 12 yıl, 1938'den 1950 ortaların kadar, onun hapisten çıkmasını beklemiş olan eşidir... nazım'ın hapisten çıkmasına çok az bir zaman kala ayrıldılar. (nazım piraye hanım'ın gittikçe artan ilgisizliğinden, hapishaneye seyrek gelişlerinden yakınıyordu ve bu arada münevver hanım'a aşık olmuştu.) ayrıldıkları 1950 yılından birkaç ay önceki ölümüne kadar, piraye hanım (yakın aile çevresi dışında) denebilir ki bütün dünyaya kapalı bir yaşam sürdü. nazım'a küskün olduğu, onu hiç bağışlamadığı biliniyordu, fakat hiçbir yerde hiç kimseye nazım'la ilgili olumsuz bir söz söylediği işitilmedi.
münevver hanım, akrabası nazım hikmet'i bursa hapishanesi'nde ziyarete gittiğinde evli bir kadındı ve bir kızı vardı. belli ki hayatının bir buhran dönemindeydi. nazım hapisten çıktığında evlendiler ve oğulları memet doğdu. nazım yurtdışına çıkmak zorunda kaldıktan sonra, küçük bir çocukla, yoksulluk ve polis baskısı koşullarında yaşadığı, arkadaş kahpeliği ve belki bazı zaaflarla da gölgelenen hayatı bir karabasan olmalı. yıllar sonra yurtdışına çıktığında bu kez polonya'da güç koşullarda yaşadı. sonra, yine çok da kolay olmadığını tahmin ettiğim koşullarda paris'te yaşamını sürdürdü. nazım hikmet'in, yaşar kemal'in eserlerinin fransızcaya çevrilmesinde çok büyük emekleri geçti...
münevver hanım'ın evliliğini bozduğu ya da yaşamını nazım'la birleştirdiği için acaba pişmanlık duyduğu oldu mu? hayatında başka pişmanlıkları oldu mu? hayatı tutarlı ya da kırık bir hayat mıdır? yanıtlaması oldukça güç sorular...
nazım hikmet'in ünlü şiirlerinden birindeki dizelerle bitirmek istiyorum:
"insan oğlunun ömrü
belki lüzumundan fazla kısa
belki lüzumundan fazla uzun;
ve neden dolayı insanlar
şu tabakta yatan uskumru kadar mahzun?
bir tek daha içelim..."
Siyasi ayrım yapmadan şiirleri sınıflandıran ve ezberinde 100 e yakın şiir bulunduran şiir meraklsı olarak söyleyebilirim ki 2-3 tane şiiri dışında pek de önemsenmeyecek şair. Ha zevkler tabi ki tartışılmaz.Sevebilirsin,bayılabilirsin hatta.
Ama lütfen kahraman yapmayın.Allahtan çok kahraman gördük yutmuyoruz.
fütürizm ve konstrüktivizm akımından etkilenmiş, daha sonraları insan psikolojisini reddeden fütürist anlayışı reddetmiştir.
şiirinde mısranın egemenliğini reddetmiş, bütünleyici unsur olarak da ideolojiyi kullanmıştır. hikmet'e göre "ideolojik olmayan şiir, şiir değildir".
sanılanın aksine şiirde geleneği red etmemiştir. eserlerinde geleneğe yer verir. şiirde yeni bir yol açmak isteyenlerin şiir mazisini iyi bilmeleri kanısındadır. serbest nazımın kolay görünse de asla başı boşluk olmadığını vurgular.
sanat anlayışı olarak diyalektik materyalizm'i benimsemiştir.
şiirleri temeli olmayan bir çok insanda "ben de yazarım" vehameti uyandırsa da nazım tekniklerini kullanışı, durakları, akıcılığı ile şiirimizin baş tacıdır. kendisinden sonra gelen 1940 hareketinin tamamı üzerinde etkisi görülür.
ilk eseri "835 satır" dır. bu eseri edebiyat tarihçileri, "geleneksel edebiyata vurulan 835 darbe" olarak niteler. eser çok kısa bir sürede ikinci baskısını yaparak 3000 adet satar. bu rakam türk şiir tarihi için bir ilktir.
şiirlerinin yanı sıra, roman, tiyatro oyunu ve senaryo dalında da eserler vermiştir.
--spoiler--
'Soğuk. Soba sönmüş. Dar, uzun battaniyemin altında yapayalnızım. Halbuki bilirsin ki ben en iyi yazılarımı sokakta kalabalığın arasında dolaşarak yazmışımdır, evde okuduğumu anlamak için çocuklarımın gürültüsüne muhtacım ve insanların arasından ayrıldığım vakit karaya vurmuş hazin bir palamuda benzerim.'
--spoiler