şuan moskovada novodeviçye mazerlığında yatmakta olan ve hemen yanında eşi vera'nında bulunduğu benimde ziyaret edip görme fırsatı bulduğum büyük şair büyük komünist ve güzel insan.
gittin nazım geride senin yolundan giedecek gençler bıraktın ve gittin nazım geride ağlayan 140 milyon göz bıraktın ve seni anlamayan zavallılar...sen onlar için üzüldün ve bunun bile farkına varmadılar. yada çok geç vardılar...
birinin kadrini kıymetini bilmeyene, değer vermeyene...
nazım ise, ona hain diyen gerçek hainlerce afaroz edilmek istenmiş ve haince saldırılara karşı direnmiş çağının çok üstünde bir adam...
onun kadrini kıymetini bilmeyen asıl hainler ise at gözlüklerini çıkarmayıp böyle değerli bir adama değer vermeyip en büyük ayıbı yapmışlardır...dünyada evrenselliği, eşitliği savunduğu için açlık grevlerine girebilecek kadar büyük bir fikir adamını nasıl olurda yasaklarsınız ? hemde dünyada her dilde şiirleri yayınlanırken...
aç kaldı o fakirler, mazlumlar için
elinde iki parası olmayan küçükler, yetimler için
hayatında hiç şeker yiyemeden ölüp giden bedenler
kavrulup yok olan masumlar için... *
kimilerinin utanmasa türkçüydü diyeceği, ruski. vatan şairi, ülke sevdalısı gibi çok sayıda sıfata sahip kendisi. ancak ben burada şaşırıyorum. hangi ülkenin şairi acaba kendisi? sovyetlerin? muhtemelen öyle. aksi takdirde beni stalin yarattı diyebilecek kadar alçalacağına inanamam ben kendine türk denen birisinin. ne , duyamadım? pardon mouse tıkırtısıymış. bir nazım hikmet şiirini sağ kopyaladın ve tipik bir şekilde yapıştırdın. bu bana bir cevap olacak. bu ülkeyi ne kadar sevdiğini bir şiir ile kanıtlayacaksın. helal olsun sana. peki, şiir ile vatan sevelim güzel. apo da çıksın güzel memleketim diye bir şiir yazsın onu da alkışlayın. geçenlerde dtpliler atatürk ile ilgili atatürk'ü öven bir konuşma yaptı. hadi onlar atatürk'ü seven ona bağlı kişiler deyin. oldu mu? sindi mi içinize? nasıl rahat mı oralar? türk askerine teslim ol diyebilecek kadar akli dengesini yitirmiş birinin rus ajanı olduğunu kabul etmek çok mu zor? türk askerini tecavüzle, katliamla suçlayacak ona "defolup gideceksin" diyen bir insanın suçunu kabul etmek bu kadar mı zor? sanırım zor. bu ülkenin önemli değerleri vardır. millet, vatan toprağı, bayrak, din * ve ordudur. dolayısıyla askerleridir. ve bu millet asla ama asla, kendi askerleri cephedeyken, ölümle burun burunayken ona defol git diyebilecek haysiyet yoksunlarını kabullenmez. siz istediğiniz kadar vatan şairi, kimilerinin çekemediği adam deyin. bu ülkenin vatanseverleri gözünde ne olduğu bellidir. fazla kasmayın kendinizi.
çok sevdiği vatanından uzaklaştırılmış , büyük haksızlığa uğramış vatan şairi.
nazım hikmet memleket , memleket nazım hikmet.
en güzel deniz henüz gidilmemiş olandır
en güzel çocuk henüz büyümedi
en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız
ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür.
" yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine. " diyen, her gerçek sanatçıya yaşarken verilen değersizlikten nasibini almış değerli şairimiz. ve her zamanki gibi "kör ölünce badem gözlü olurmuş." ama ne çare.
"Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve tepemde bir çınar olursa
yanında taş maş da istemez hani"
şeklinde vasiyette bulunan şair.
bizim kendisine veremediğimiz değeri ruslar vermiş. çok ünlü insanların yattığı Novodeviçe Mezarlığı'nda Vera Tulyakova aynı yerde yatıyor. anadolu'da bir köy mezarlığında değil ama tepesinde çınar, yanında eşi var.
cska moskova - beşiktaş maçı öncesi kendisini ziyaret ettik. anadolu'dan getirdiğimiz su ile çınarını suladık. bir nebze de olsa vatan hasretini belki dindirir diye...
yaprak dergisinin 15 mart 1950 tarihli 22. sayısının birinci sayfa, sağ baş köşesinde, çerçeve içinde şu yazı vardır: "adli bir hata yüzünden on üç yıldan beri hapiste yatan şair nazım hikmet'in son günlerde açlık grevine kalkması bütün memleket aydınlarını heyecana düşürdü. istanbul aydınları, ankara aydınları, istanbul tahsil derneği ve başka topluluklar, ayrı ayrı, cumhurbaşkanına, meclis başkanına ve başbakana başvurup şairin serbest bırakılmasını istediler. dilekçelerin altına imza eden şairler, ressamlar, musikişinaslar, profesörler, doçentler, gazeteciler arasında çallı'dan neyzen tevfik'e, refik fersan'dan adnan saygun'a, nurullah ataç'tan falih rıfkı atay'a kadar bütün yurt aydınlarının adı var."
"bu davranışların sebebini, türk aydınlarının, tarihimizde bir leke olarak kalacak bir işin sorumluluğuna ortak olmak istemeyişlerinde görüyoruz."
en büyük hayranları tarafından bile kendisinin şiiri güzel okuyamadığını söylediği büyük şair. halbuki onun sesinden şiirlerini dinledikten sonra, şiirlerini başkasından dinlemenin ona karşı yapılan bir saygısızlık olarak görüyorum. (bkz: masalların masalı)
gübreden kalkıp
dallara konup
ezanlar okuyorlar.
bir adam gördüm
oturmuş derenin başına;
yol vermiyor aksın
içiyor tekmil suyunu.
geyikler gördüm;
kaçıp gitmezler,
koşarlar peşinden avcının
vur,diye ille bizi...
ibrahim peygamber der ki herife:
o kargalar ki gördün
imamlar,hocalardır.
gübredir mekanları,
okurlar ezanları...
düvellerdir dereyi içen adam;
halkın kanını içer,
doymazlar,içer içer,
bırakmazlar ki aksın
dere bildiği gibi.
gördüğün geyikler günahlarımızdır;
koşarlar avcılara.
avcılar : para.''
pirayeye olan aşkı en güzel şiirleri yazdırmıştır ama bursa kalesinde yatarken piraye ziyaretine geldiğinde benim hayalimde ki pirayem senden daha güzel diye kovmuştur onu. sevilir bütün dünya tarafından.
19 ekim pazartesi günü kanal d ekranlarında hayatının bir bölümünü yansıtacak olan "mavi gözlü dev" filminin esas kahramanı,aşka aşık bir adam,şair,komünist,insan..
"nazim hikmet "bahriye mektebi"nde yatılı öğrencidir, hafta sonları annesinin evine çıkmakta, tarih ve dil kültürünü zenginleştirmek için, yahya kemal;den özel ders almaktadır. nazım hikmet;in annesicelile hanım`, güzelliği ve kültürüyle tanınır, kocası hikmet beyden kıskançlık yüzünden ayrılmak üzeredir.
yahya kemal, genç kadına aşıktır, kadının da, ona ilgisi vardır.
***
taha toros, nazım hikmete ders verilmesiyle gelişen bu ilişkiyi şöyle anlatır:
"sonbahar yapraklarının dökülmeye başladığı günlerde, yahya kemal, celile hanımlar;ın evine gelerek, nazım hikmete dersler vermektedir. her gelişinde olduğu gibi ana oğul, şairimizi, bahçe katında karşılarlar. zemin kattaki bir odada nazım hikmet;e ders verilir. ders sonunda da çocuğa, hava alması için, bahçeye çıkması söylenir! o arada celile hanım;la yahya kemal baş başa, kim bilir neler konuşarak, kristal fincanlarında çaylarını yudumlarlar. onlar çaylarını içerlerken nazım hikmet, bahçede kendi kendine dolaşmakta, hatta bahriye mektebi;ndeki gibi jimnastik hareketleri yapmaktadır. çaydan sonra yahya kemal bir ayrılışında, köşkün holünde celile hanım;a veda ederken sarılıp, onu öper. nazım hikmet, onları, yan pencereden izlemiştir! yaralanmış bir kuşa döner. annesine bir şey söylemez ama, bir bahane ile, akşam sofrasına oturmaz. sabahleyin de erken saatlerde okuluna döner."(x)
***
asil olay, yahya kemal;in ertesi hafta ders vermeye geldiğinde olur, dersin bitiminde, nazım hikmet, yine bahçeye çıkarılır, yahya kemal ile celile hanım çaylarını içerlerken, nazım hikmet portmantoda asılı duran yahya kemal;in pardösüsünün cebine bir pusula yazıp bırakır.
yahya kemal, yolda elini cebine atınca, pusulayı bulur, nazım hikmet şöyle yazmıştır:
"hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz!"
***
büyük aşkın sonu, nazım hikmetin küçük pusulasıyla biter, yahya kemal bir daha cemile hanımın yüzünü görmez."
not: bu arada bu akşam kanal d de nazım hikmeti hayatını anlatan mavi gözlü dev adlı film var.
Komünist diye bazılarının çamur atmaya bayıldığı gerçek vatanperver,şair,aşık,adam gibi adam,kuvayi milliye destanının yazarıdır.1901-1963 yılları arasında yaşamıştır.Kasım 1901 doğumlu olmasına rağmen sene kaybolmaması istendiğinden doğduktan 40 gün sonrasına yazılmıştır büyük komünist,yazar,şair,vatan aşığı.Önceki mesajımda yazdığım gibi;kendisine hain diyenler ya gafildir,ya haindir.Aynen böyle düşünmekteyim ve hiçte pişman değilim.Lan,acaba ben antifaşistmiyim?gerçi hiç pişman değilimde öylesine yazıverdim işte.
Kapıları çalan benim
Kapıları birer birer
Gözünüze görünemem
Göze görünmez ölüler
Hiroşima'da öleli
Oluyor bir on yıl kadar
Yedi yaşında bir kızım
Büyüyemez ölü çocuklar
....
Amca,teyze bir imza ver
Çocuklar ölmesin
Şekerde yiyebilsinler
vera tulyakova'nın "nazım'dan anımsayarak (ya da teyp kayıtlarından) aktardığı kimi sözler, nazım'ın gurbette memleket özlemini dile getirdiği şiirleri kadar güçlüdür:
"bizim barışmamız ölümünden sonra olacak. ülkeme dönmek için ölmek zorundayım. seni bir kerecik oraya götüremeyişim ne yazık. istanbul'umu gösterirdim sana. inan bana, şu yeryüzünün en güzel şehirlerinden biridir. ah, nasıl ağırlardım seni istanbul'umda. uçakla gidecek olsak, yaklaşırken hiç bir şeyi gözden kaçırmayalım diye, alçaktan alçaktan, yavaştan yavaştan uçmasını rica ederdim pilottan. gemiyle gidecek olsak, kıyıya ulaşmadan mutluluktan ölmemek için, çılgınca hız yapsın diye yalvarırdım kaptana..."