turk sıırının ustadıdır. hececı saırlerdendır.serbest nazım seklını gelıstırmıstır.bı cok satasmalara maruz kalmıstır ve en cok yankı uyandıranıda burjuva oldugunun ıddıa edılmesıdır.bunun sebebıde cihangirde veya nisantasinda apartmanda oturuyor olması, aksam gazetesinde 'orhan selim' adıyda etliye sütlüye karısmayan yazılar yazıyor olmasıydı..orhan selim adlı siirinin son mısraları zaten buna yonelıktır.söylekı:
yalnız unutma birşeyi;
yorulurda ayagin kayarsa seni herkezden önce ben taşlarım!
fakat bugün;
sende beni sattigini gösteren bir tek satır bulanın alnını karıslarım!
Bedrettin baktı kemerden aşağı
Dışarıda güneş var.
Yeşermiş bir ağacın dalları
Ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Şeyh bedrettin destanını baştan sona dikkatle okuyan biri anlar ki nazım hikmet türk şiirine en büyük katkıyı yapanlardandır. Gelenekle modern şiiri harmanladı, müthiş bir tat bıraktı geride.
çok güzel şiirlerinin yanında hakikaten dandik şiirleri de bulunan şair. mesela: (#3145456) hakkaten dandik, şiir olarak nitelemek bile hata olur bu şiiri...
dört nala gelip uzak asya'dan
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim
bilekler kan içinde
dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve bir ipek halıya benzeyen toprak
bu cehennem bu cennet bizim...
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim
dizelerinin yazarı olması yanında bu dizeleri okurken ruhumda 9.9 şiddetinde memleket sevgisini zuhur ettirmiş değerli kişilik.
Ufuklardan ufuklara
ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu;
Hazer rüzgârların dilini konuşuyor balam,
konuşup coşuyordu!
Kim demiş "çört vazmi!"
Hazer ölü bir göle benzer!
Uçsuz bucaksız başı boş tuzlu bir sudur Hazer!
Hazerde dost gezer, e.....y!..
düşman gezer!
Dalga bir dağdır
kayık bir geyik!
Dalga bir kuyu
kayık bir kova!
Çıkıyor kayık
iniyor kayık,
devrilen
bir atın
sırtından inip,
şahlanan
bir ata
biniyor kayık!
Ve Türkmen kayıkçı
dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş.
Başında kocaman kara bir papak;
bu papak değil :
tüylü bir koyunu karnından yarıp
geçirmiş başına!
Koyunun tüyleri düşmüş kaşına!
Çıkıyor kayık
iniyor kayık
Ve kayıkçı
"Türkmenistanlı bir Buda heykeli" gibi
dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş,
fakat, sanma ki Hazerin karşısında elpençe divan durmuş!
O bir Buda heykelinin
taştan sükûnu gibi kendinden emin
dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş.
kurtuluş savaşı destanını yazabilmiş tek komünist ve rusya uşağı. O sırada arap ve ingiliz uşaklığı yapamaya çalışanlar ise metreslerinin memeleri arasından şarap için kuran okurlardı.
yazarı müjdat gezen, çizeri de rahmetli savaş dinçel olan, nazım hikmet kültür ve sanat vakfı yayınları çıkışlı çizgilerle nazım hikmet adlı kitabı okuyarak daha iyi tanımaya çalıştığım şair, yazar...
dört nala gelip uzak asya'dan
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim
bilekler kan içinde
dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve bir ipek halıya benzeyen toprak
bu cehennem bu cennet bizim...
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim
gibi dizeleri yazabilecek kadar vatansever olan kişidir. edebi incelemesi için bilenlerin konuşması gereken şairdir.
bütün çocukların kırmızı elmalar gibi gülmesini sevmiş ve beklemiş ve çalışmış..'çocuklar ölmesin şeker de yiyebilsinler' kadar basit bir cümleyle sayfalar dolusu şeyi yüreğimize sığdırmış şairdir.
onun için atılacak en büyük iftira vatanını sevmediğidir. ölümüne sevmiştir vatanını insanını, türkçemizi. ölmüştür de bunun için.
'' bir köylü nasıl ki toprağına bağlıdır onu sever ben de öyle severim türkçeyi '' sözü ona aittir.
sevilesi insandır o,mezarına gidilmesi planlanan,sabahları kalkıldığında karşıda duran tablosuna günaydın denilmeden günün iyi gitmeyeceğini inanılan *** ''şimdi sen de herkes gibisin''şiirinin sahibidir o, bir tane gelmiştir bu dünyaya ondan...