insanların türküleri kendilerinden güzel,
Kendilerinden umutlu,
Kendilerinden kederli,
Daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
insansız yaşayabildim
Türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de.
Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
Gezip tozduklarımın,
Görüp işittiklerimin,
Dokunduklarımın, anladıklarımın
Hiçbiri, hiçbiri,
Beni bahtiyar etmedi türküler kadar...
Aşk hayatında da siyaset hayatında da pezevengin tekidir.
NAZIM HiKMET'E
Karlı kayın ormanında
Ne işin var gece gece?
Efkârını çok özlersin,
Bir Türkçüye denk gelince,Memleketinde kalanlar,
Ölüne sövdükçe bağır!
Daha çok duyacağın var,
Devşirme kılıklı sığır! Sen ordan geçerken biri,
Dese "lan insanlık kiri! "
Tam eğilip selamlarken,
Kırsa ağzında dişleri! Eski takvim hesabıyle,
Sana bahar gelmez zaar!
Kürşad açken Memed'ine
Haram bütün oyuncaklar! Kar tertemiz,kar kabarık,
Karda ne işin var kancık!
Berut piçin biriydi de...
Neden ölüyor Hanbalık? Yedi tepeli şehirde,
Kiralık verdin gülünü,
Sana adam demek ayıp!
Kazıklamalı ölünü! Birkez yoldan saptınmıydı,
Hikmet olur Hikmetova!
Anan da Nataşa mıydı?
Ananı s....sin Moskova!
Çok güzel bir şiir. Caner Kara'nın kalemine sağlık.
Aşktan aşka koşan, her kadında farklı bir sevda yaşayan, 20. yüzyılın, hatta Türk tarihinin en büyük yazarlarındandır.
Piraye ile yıllarca evli kalıp, yıllar boyunca mektuplaştıktan sonra kız kardeşinin arkadaşı Münevver'e aşık olmuştur.Daha sonra hakkında hiçbir şiir bulunmayan Galina'ya ve en sonunda Vera'nın kollarında ölümü tadandır.
"dün akşam dedim şen sevgiliye;
seninle lades tutuşalım diye.
imalı bir eda katıp sesine,
sevgili dedi ki; "söyle nesine?".
dedim aldatırsam ben seni,
öpeyim bir kez beyaz enseni,
aldanırsam üç gün yüzüme bakma,
saçını önümde çözüp bırakma,
görelim yenecek diye kim kimi,
güldü; kabul etti bu teklifimi...
sevgilinin dalgınlığı benden de derin,
otururken kuş tüyü ipek minderin
bir ucunda o, bir ucunda ben
başımız önde düşünüyorken
ne hile bulalım diye yarına
sevgili saçını omuzlarına dökerek dedi ki;
"al tara saçımı, bir tel incitmeden!"
ben oyunu, ladesi değil,
tüm benliğimi unuttum bir an
o'nun bu beklenmeyen iltifatından
daha tarağa elim gitmeden
"lades!" dedi, yerinden fırlayarak,
düştü, parçalandı yerde fildişi tarak."
Tahir olmak ta ayıp değil
Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte....
Mesela bir barikatta döğüşerek
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden
Tahir olmak ta ayıp değil
Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil...
Nâzım HiKMET
Gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
kayboluyorum...
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan.
Belki ben
o günden
çok daha evvel,
köprü başında sallanarak
bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.
Belki ben
o günden
çok daha sonra ,
matruş çenemde ak bir sakalın izi
sağ kalacağım...
Ve ben
o günden
çok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara
son kavgadan benim gibi sağ kalan
ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman
çalacağım...
Etrafta mükemmel bir gecenin
ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar söyleyen
yeni insanların
adımları.
Mavi gözlü dev olarak bilinir. Hapishane de piraye için mektuplar yazsa bile hemşiresi veraya aşık olacağını düşünürüm. Veraya bir mektubunda (bkz: )Bu elma güzelse senin yüzünden güzel.
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
Düşmanımdır ikisi..
Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz..
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin.