Her şiirinde vatan sevgisini memleket hasretini derinden hissedebileceğiniz müthiş şair. Hiç bir aşk, ayrılık, ölüm şiiri nazımım gurbet şiirleri kadar hüzünlendiremiyor beni. Vatanını milletini bu kadar seven ve özleyen bi insanın yurduna gömülmemesi... Ne bileyim işte.
Atamıza hakaret eden şiir yazdığı halde kemalitler tarafından çok sevilen değme şair.
Kemalit: atatürkçü olmadığı halde atatürkçü gibi görünüp atamızın arkasına sığınarak ibnelik yapan şerefsiz bir tayfadır.
Eksileyen huur evlatları için şiiri de paylaşıyım. mal nazımın tarzı tırın mırın rın rın yine sikim gibi yazmış.
Trabzondan bir motor açılıyor
Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
Motoru taşlıyorlar
Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş
Kemal kumandanın kordonuna Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar Hav... hav... hak... tü
bu şiirin şairini sevenlerin de huur çocuğu olmama ihtimali yoktur.
Henüz vakit varken, gülüm
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak.
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm,
ıslak salkım söğütlerin.
Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız.
Yukarda taştan evler,
girintisiz, çıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada Luvur
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim için
billur sarayımız...
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız.
Karşıda karanlığa giren kanal.
Bir şat geçiyor,
selamlıyalım gülüm,
geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor.
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm...
Parisliler, Parisliler,
Paris yanıp yıkılmasın...
türkiye'de doğmuş olduğuma sevindiren adamlardan. bu adamın cümlelerini kendi diliyle okuyup anlayabiliyoruz ya işte bu çok güzel bir şey. aynı daldaydıkcümlesi başka hangi dilde bu kadar acı verebilir ki bir insana?
gözleri siyah kadın cümlesi başka hangi dilde insanın içini ürpertir?
onu okuyup anlayabildiğimiz için şanslı bir nesil sayıyorum bizi. türkiye'de yaşamanın günümüzde zorlukları bolca mevcut ama şairleri biraz daha yaşanmaya değer kılıyor bu ülkeyi.
insanın yüreğine dokunabilen, samimiyetle yazabilen insanlar bunlar. para veya statü kaygısıyla değil içinden geldiğinden yazdığını hissediyoruz. korkmadığını ve susmadığını görüyoruz. ideolojisine katılmak ya da katılmamak değil mesele. insan onun dik başına saygı duyuyor. başına açılan onca işlerden sonra bile susmamış olmasını özlüyor.
şimdi pek yok böyle insanlar. en ufak çıkarları için herkes susmuş. bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılar her yerde. oysa nazım ve onun gibiler o yılanın üzerine üzerine gitmişler.
savaşmışlar. üstelik haince bir savaş da değil bu. arkadan saldırmak gibi değil.
güzel aşık olmuşlar bir de. sevmeyi bilmişler. sevgiyi yüceltmişler. insan hiç sevemese bile onun satırlarında aşkın nasıl bir şey olduğunu görüyor. anlıyor.
bazen ya nazım olmasaydı diyorum. ne yapardık? kimin şiirlerinde aşk acısı çekerdik? kimin satırlarını sevdiğimize gönderirdik?
Kemalizmin kendisi dışında ki tüm fikirleri düşman gördüğünün kanıtıdır.
Gel gör ki Kemalistlerin nazım güzellemesi yapması kadar ilginç bir olay yok.
Adama yapmadığınızı bırakmadınız, vatan haini ilan ettiniz şimdi büyük şair diyorsunuz.
Hatta yetmiyor bir de sahipleniyorsunuz. Komik. Cidden komik.
Sürgün yedim sol yanımdan. Samimi bulmadığım bazılarını tenzih ederek çoğu şiirini de beğenmediğim sol gençlik için çok anlam ifade eden şair. Ne anlam ifade ediyor diye yüzlerine karşı sorduğunuzda açıklama yapamazlar. Tecrübeyle sabit. Give me five.
Sevdiği kadınlardan birisi olan verA tulyakova 'bahtiyar ol nazım' adlı kitabında anılarını paylaşmıştır. onlardan birisi şudur;
Bir gün Paris’te bir Italyan “Karavella” uçağına bindik ve Nâzım hemen
“çalışmaya” koyuldu. Hostes şekerleme tepsisiyle gelir gelmez Nâzım bir avuç
aldı, sonra biraz duraksayıp bir avuç daha aldı. Hostes, yardımcısı erkek
görevliye “Ne kadar açgözlü bu bay” dedi. Nazım anlamıştı. “Açgözlü değilim”
dedi ve dürüstçe, Moskova’da küçük bir kızı olduğunu ve eğer ganimetsiz dönerse
kendisini unutmuş olduğunu düşüneceğini açıkladı. Genç kız büyük bir ciddiyetle
dinledi Nâzım’ı. Ve beş dakika sonra, görkemli bir tavırla, Âl-îtalia”
firmasınca pek güzel paketlenmiş bir kilo akide şekerini bir ödül gibi getirip
sundu ona. “Alamam bunu! Mesele bu değil! Anlıyor musunuz, bu değil mesele!
Dürüst olmam gerek! işin püf noktası burada, onun için hırsızlık yapmamda,
anlıyor musunuz?!” Kız güldü. “Böyle tuhaf bir bayla karşılaşmadım hiç!” Ve bir
komplocu gibi, bazı yararlı öğütler fısıldadı ona. Uçaklarında neyin nereden
aşırılabileceğini söyledi.
-
Teşekkür ederim, teşekkür ederim cancağızım,- diye şakalaştı Nâzım, -çevreyi
iyice kolaçan edemedim daha. Birazdan keşfe çıkarım... Sonra dergileri
karıştırmaya başladı. Bunların arasında kalın bir “Air France” dergisi de
vardı, daha çok reklamlardan oluşan. Ve birden. - Vera, bak şuna, -diye
bağırdı,- olacak şey değil! Benim şiirim! Deniz üstüne olan. Sayfayı Abidin
düzenlemiş!
- Cancağızım,- diye seslendi hostese,- burada şiirim var benim. Bu dergiyi bana
hediye edebilir misiniz?
- Bizim dergimizde ancak ünlüler yayımlanır. Demek siz... Gidip hemen kaptan
pilota sorayım- Ve elindeki dergiyle koşup gitti. Kaptan pilot bir söylev verdi
ve dergiyi görkemli bir tavırla Nâzım’a uzatarak “dümen başında” olduğu için bu
olayı italyan usulü, gerektiğince kutlayamamaktan ötürü üzüntüsünü belirtti.”
ben ordan geçerken biri:
"amca dese,gir içeri."
girip yerden selamlasam
hane içindekileri.
zannetmiyorum ki bir adam gerçekten hasret çekmese bu sözleri yazabilir. nazım hikmet samimiyetine güvendiğim nadir şairlerdendir. yaradan mekanını cennet eylesin.
Kendisine giydirdigini sananan tanrı kompleksli burjuvaları katlayıp katlayıp origami turna yapıp ipe dizen döneminin tartışmasız en büyük türk şairidir.