nazım hikmet ran

entry2958 galeri144 ses1
    55.
  1. okuduklarımdan anladığım kadarıyla idealinde istanbul sosyalist üniversitesi olan büyük insan. büyük komunist,büyük vatansever,büyük türk,her kavramın ötesinde büyük şair,büyük insan.

    o'nu anlamayanlar bugün israil'in beslediği yazarları alkışlıyor,özal'ın yeğenlerine helal diyor,hepsine lanet olsun.
    8 ...
  2. 54.
  3. iykide bu topraklardan böyle bir insan çıkmış...

    ''vatan ciftliklerinizse,
    kasalarınız we cek defterlerinizin icindekilerse vatan,
    vatan, sose boylarında gebermekse aclıktan,
    vatan, sogukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı icmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa agalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmuhalse,vatan, polis copuysa
    odeneklerinizse, maaslarınızsa vatan,
    vatan, amerikan usleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
    vatan kurtulmamaksa kokmus karanlıgımızdan,
    ben vatan hainiyim...''
    Nazım Hikmet 28.7.1962
    6 ...
  4. 53.
  5. sen yanmazsan
    ben yanmazsam
    biz yanmazsak
    nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa?

    rahat uyusun, bir avuç vatan toprağında..
    5 ...
  6. 52.
  7. kurtuluş savasımızı destanlastırmıs sairimizin kemiklerini, anadolu topraklarına anadolu' da bir köy mezarlığına gömün beni dediği halde çok gördüğümüz şairimiz.
    5 ...
  8. 51.
  9. BiR CEZAEViNDE, TECRiTTEKi ADAMIN
    MEKTUPLARI

    1

    Senin adını
    kol saatımın kayışına tırnağımla kazıdım.
    Malum ya, bulunduğum yerde
    ne sapı sedefli bir çakı var,
    (bizlere âlâtı-katıa verilmez),
    ne de başı bulutlarda bir çınar.
    Belki avluda bir ağaç bulunur ama
    gökyüzünü başımın üstünde görmek
    bana yasak...
    Burası benden başka kaç insanın evidir?
    Bilmiyorum.
    Ben bir başıma onlardan uzağım,
    hep birlikte onlar benden uzak.
    Bana kendimden başkasıyla konuşmak
    yasak.
    Ben de kendi kendimle konuşuyorum.
    Fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
    şarkı söylüyorum karıcığım.
    Hem, ne dersin,
    o berbat, ayarsız sesim
    öyle bir dokunuyor ki içime
    yüreğim parçalanıyor.
    Ve tıpkı o eski
    acıklı hikâyelerdeki
    yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek,
    mavi gözleri ıslak
    kırmızı, küçücük burnunu çekerek
    senin bağrına sokulmak istiyor.
    Yüzümü kızartmıyor benim
    onun bu an
    böyle zayıf
    böyle hodbin
    böyle sadece insan
    oluşu.
    Belki bu hâlin
    fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır.
    Belki de sebep buna
    bana aylardır
    kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan
    bu demirli pencere
    bu toprak testi
    bu dört duvardır...

    Saat beş, karıcığım.
    Dışarda susuzluğu
    acayip fısıltısı
    toprak damı
    ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran
    bir sakat ve sıska atıyla,
    yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
    dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
    ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.

    Bugün de apansız gece olacaktır.
    Bir ışık dolaşacak yanında sakat, sıska atın.
    Ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan
    bu ümitsiz tabiatın
    ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır.
    Yine o malum sonuna erdik demektir işin,
    yani bugün de mükellef bir daüssıla için
    yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam.
    Ben,
    ben içerdeki adam
    yine mutad hünerimi göstereceğim
    ve çocukluk günlerimin ince sazıyla
    suzinâk makamından bir şarkı ağzıyla
    yine billâhi kahredecek dil-i nâşâdımı
    seni böyle uzak,
    seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi
    kafamın içinde duymak...

    2

    Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar.
    Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire
    taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire...
    Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar,
    dışarda bozkırın üstünde pırıltılar...
    Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet,
    suyu donmayan testi
    ve sabahları çimentonun üstünde güneş...
    Güneş,
    artık o her gün öğle vaktine kadar,
    bana yakın, benden uzak,
    sönerek, ışıldayarak
    yürür...
    Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara,
    başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı :
    dışarda akşam olur,
    bulutsuz bir bahar akşamı...
    işte içerde baharın en kötü saatı budur asıl.
    Velhasıl
    o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle
    bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı
    hürriyet denen ifrit...
    Bu bittecrübe sabit, karıcığım,
    bittecrübe sabit...

    3

    Bugün pazar.
    Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
    Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldanmadan durdum.
    Sonra saygıyla toprağa oturdum,
    dayadım sırtımı duvara.
    Bu anda ne düşmek dalgalara,
    bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
    Toprak, güneş ve ben...
    Bahtiyarım...
    7 ...
  10. 50.
  11. 49.
  12. Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
    Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda...
    Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! ..
    Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik

    ANLAYAMADILAR...
    9 ...
  13. 48.
  14. tapılası insan.. aşk adamı.. memetin babası... değme vatanseverlere taş çıkartacak mavi gözlü dev...
    2 ...
  15. 47.
  16. Erkek kadına dedi ki:
    -Seni seviyorum,
    ama nasıl,
    avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya
    çıldırasıya...
    Erkek kadına dedi ki:
    -Seni seviyorum,
    ama nasıl,
    kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    Kadın erkeğe dedi ki:
    -Baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    Şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
    Ve ben artık
    biliyorum:
    Toprağın -
    yüzü güneşli bir ana gibi -
    en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
    Fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olan parmaklarına
    başımı kurtarmam kabil
    değil!
    Sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak..
    Sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...
    Kadın sustu.
    SARILDILAR
    Bir kitap düştü yere...
    Kapandı bir pencere...
    AYRILDILAR...**
    12 ...
  17. 46.
  18. iyi ki vardın mavi gözlü dev ve iyi ki aşık oldun vatanına ve kadınlara, yoksa biz bu güzellikleri hiç bir zaman göremeyecektik. bizden uzakta yaşamak zorunda bırakıldığın için mutsuz olsan da bu topraklarda her zaman yaşadın, yaşatıldın ve yaşatılacaksın.

    ben yanmazsam
    sen yanmazsan
    nasıl çıkar karanlıklar adınlığa.
    7 ...
  19. 45.
  20. büyük şair, daha ortaokula giderken bana hayata nasıl bakmam gerektiğini öğretmiş büyük düşünür, dünyanın en güzel, en çileli aşklarını yaşamış büyük aşık.

    öptü beni "bunlar kainat gibi gerçek dudaklardır" dedi
    "bu ıtır senin icadın değil, saçlarımdan uçan bahardır" dedi
    "ister gökyüzünde seyret ister gözlerimde,
    körler onları görmese de yıldızlar vardır" dedi.
    5 ...
  21. 44.
  22. bir türlü türk vatandaşlığına alınmayan, en büyük türklerden biri .(yasa çıkmazmış çıkarsa bundan faydalanan çok kanunsuz olurmuş, bu kadar büyük bi insan için anayasa tekrar yazılır şahsımca.) (devlet büyüklerimizin kendi menfahatleri için çıkarttığı, hersefirinde oy çokluğu ile kabineden geçen yasalar ya paçalarını bir beladan kurtarmak yada maddi çıkarları için kullanılıyor.)

    (bkz: Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.)
    (bkz: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)
    4 ...
  23. 43.
  24. 42.
  25. 41.
  26. 40.
  27. RADYOAKTiViTELi YAĞMURLAR ÜSTÜNE

    Kapayın pencereleri sımsıkı,
    çocukları sokaklara bırakmayın,
    yağmurlar ölüm taşıyor tohumlara,
    paslı yağmurlar yağıyor.

    Yağmurları temizlemeli,
    yine gümüş gibi parlatmalı yağmurları,
    yağmurlar yine yalnız güneşi taşısın tohumlara,
    çocuklar yine koşabilsin yağmurların içinde,
    pencereleri yağmurlara açabilelim yine.
    3 ...
  28. 42.
  29. olumunun 43. yılında bile hala kendisini anlayamanlar olması uzucu olan sanatcı
    "nazım hikmet memleket
    memleket nazım hikmet
    kafiye icin yazmadık
    hasret sana memleket"
    6 ...
  30. 41.
  31. büyük türk nihal atsiz kendisinden nazım hikmetof diye bahseder.. zat-ı muhteremin büyük rus hayranlığını görünce atsiz ata'ya hak vermemekte elde değil..
    8 ...
  32. 40.
  33. hala türkiye cumhuriyeti vatandaşı sayılmasa da türkiye cumhuriyeti vatandaşları arasında en çok sevilen, okunan yazar/şairdir. ölümünün üzerinden 43 yıl geçmesine rağman nazım hikmet vatan hainliğine devam ediyor'dur.
    6 ...
  34. 39.
  35. 43. ölüm yıldönümünde saygıyla andığımız büyük türk şairi.
    5 ...
  36. 38.
  37. 3 haziran 1963 te vefat eden büyük türk şairi. bugün 43. ölüm yıldönümüdür. anıyoruz..

    vefatı üzerine yazılmış bir şarkı ona en büyük hediye olur sanırım.

    gece leylak ve tomurcuk kokuyor
    yaralı bir şahin olmuş yüregim
    uy anam anam, haziranda ölmek zor
    calışmışım onbeş saat
    tükenmişim onbeş saat
    yorulmuşum, acıkmışım, uykusamışım
    anama sövmüs patron
    sıkmışım dişlerimi
    islıkla söylemişim umutlarımı
    sıcak bir ev özlemişim
    sıcak bir yemek
    sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler
    cıkmışım bir dalgadan, vurmuşum sokaklara
    sokakta tank paleti
    sokakta düdük sesi
    sarı sarı yapraklarla dallarda
    insan iskeletleri
    gece leylak ve tomurcuk kokuyor
    'uyarına gelirse tepemde bir de çınar' demiştin yıllar önce
    demek ki on yıl sonra
    demek ki sabah sabah
    demek ki manda gözü
    demek ki
    sile bezi
    bir de memedin yüzü
    bir de saman sarısı
    bir de özlem kırmızısı
    demek ki göçtü usta
    kaldı yürek sızısı
    yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü
    bıraktım acının alkışlarına
    3 haziran 63u
    bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
    bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
    okşar yanan alnını nazim ustanın
    bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
    bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
    yatıyor oralarda
    bir eski gömütlükte
    yatıyor usta

    gece leylak ve tomurcuk kokuyor
    geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
    suramda bir kuş ötüyor.
    haziranda ölmek zor..

    (bkz: grup yorum)
    (bkz: haziranda ölmek zor)
    10 ...
  38. 37.
  39. herkezin vatan haini sanmasına rağmen daha çocuk yaşta evden kaçıp kuvayi milliyeye katılan ve vatanı için savaşan büyük şairdir... fikirlerini benimsememekle beraber kimsenin vatanseverliğini sorgulayamayacağı büyük bir insandır. herşey olduğu gibi bu konuda hep saklanır, çarpıtılır... bizi gereksiz kavgalara iterler ve asıl fotoğrafa bakmak yerine bir köşesinde uğraşırız...
    8 ...
  40. 36.
  41. 35.
  42. Rusların ziyaret için gelenlerden girişte "Giriş ücreti" aldığı mezarlıkta ebedi uykusunda bulunan ve Türkiye Cumhuriyeti'nın gerek devleti gerekse vatandaşının adam gibi sahiplenemediği yücelik.
    6 ...
  43. 34.
  44. bu insancığın dedesi zamanında nufüzlu bir polonyalı yahudinin yanına adi işçi olarak girmiştir. sonrasına nazım hikmetin babası doğmuştur. nazım hikmetin babası da osmanlıda paşa olarak görev yapmıştır, bu yahudinin sayesinde. nazım ın babası ne yapmıştır? vatana hainlik yapmıştır. oğlunun babası...
    ayestefanos antlaşmasını osmanlıyı temsilen giden heyette yer alan nazım ın babası bu antlaşma ilerki planda bizim için kârlı diyerek, osmanlıyı bilerek arkadan vurmuştur.
    (bkz: ailece vatan hainleri)
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük