bugün ölüm yıl dönümü olan , şiirlerinden çok şey öğrendiğimiz büyük üstad. üstad kavramını en çok hak eden yegane insanlardan. ve en sevdiğim şiirlerinden sadece bir tanesini anısına paylaşmak istiyorum;
--spoiler--
dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
--spoiler--
ey benim iyimser hallerim ..
çabuk aldanışlarım ..
hep inanışlarım ..
alttan alışlarım ..
hatayı hep kendimde buluşlarım ..
değmeyecekleri kafama takışlarım ..
yoktan yere akıp giden gözyaşlarım ..
herkesi insan yerine koyuşlarım ..
hepinize elveda ..
artık ben, kimsenin hiç kimsesi olmayacağım..
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Yolundayız üstat, bizde vatan hainliği ne devam ediyoruz hala.
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: ’Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...’
Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün...’
Bir kurşun kallemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: ’Bütün bi hayat...’
Bana sorarsanız: ‘Adam sende bi hafta...’ Dizelerini yazan yazardır. Büyük bir yazardır. Aşık olunması gereken insandır.
insanların içindeyim Seviyorum insanları
Çömeldim bakıyorum toprağa
otlara bakıyorum
böceklere bakıyorum
mavi mavi çiçek açmış dallara bakıyorum
Sen bahar toprağı gibisin sevgilim
sana bakıyorum
Sırtüstü uzandım görüyorum gökyüzünü
ağacın dallarını görüyorum
uçan leylekleri görüyorum
Sen bahar mevsiminde gökyüzü gibisin sevgilim
seni görüyorum
Gece kırda ateş yaktım, ateşe dokunuyorum
suya dokunuyorumkumaşa dokunuyorum
gümüşe dokunuyorum
Sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim,
sana dokunuyorum
insanların içindeyim seviyorum insanları
Hareketi seviyorum
Düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
Sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim
seni seviyorum
1827 yılında Almanyanın Magdeburg kentinde bir müzik öğretmeninin oğlu dünyaya gelir (Karl Detroit). Anne ve baba sürekli kavga ettiklerinden dolayı çocuk akrabaları tarafından yetimhaneye götürülür. Çocuk 12 yaşına geldiğinde bir gece yarısı bütün arkadaşları uyurken çarşafları birbirine dolayarak yetimhaneden kaçar ve Hamburg'a gider. Büyük bir liman kenti olan Hamburgda bir gemide miço olarak işe başlayan Karl Detroit, bütün akdenizi dolaşıp, Marmara denizinden boğaza giren gemisinden Kız Kulesini görünce denize atlar ve Kız Kulesine doğru yüzmeye başlar. Çocuk yakalanır ve Sadrazam Âli paşanın (şair) yanına götürülür.
Sadrazam sorar; 'Neden kaçtın Almanyadan?'
Karl Detroit cevap verir: 'Dayak vardı orada, bıktım kaçtım'
'Peki ya neden Akdenizin onca yeri değil de istanbulda atladın denize evladım?' Diye sorar Sadrazam. Kız kulesini gösterir Karl Detroit ve 'ben o kuleyi çok sevdim' der.
Almanlar çocuğu geri ister, fakat Sadrazam Âli paşa 'hayır alamazsınız, o artık benim oğlum' der ve o gün Karl Detroit adı değişerek Mehmet Ali adını alır ve askeri okula başlar. Aldığı eğitimin ardından Kırım harbine katılır ve paşa ünvanı alır. O artık sığındığı ülkenin bir Paşasıdır! 1878 Berlin anlaşmasına giden heyetin içinde yer alan Mehmet Ali paşa, doğduğu ülkeye geri dönmüştür ancak artık o bir Osmanlı Paşasıdır.
Almanya dönüşünde Arnavutlukta yolunu kesen eşkiyalar tarafından öldürülen Karl Detroit, arkasında 4 kız çocuk bırakır. Bunlardan biri, Leyla hanım, bu Leyla hanımın da bir kızı olur, Celile hanım. ilk Türk ressamlardan olan bu Celile hanımın da bir oğlu olur ve aşağıda gördüğünüz o küçük bebek büyüyüp Türk edebiyat tarihine adını Nazım Hikmet olarak yazdırır.
Nazım Hikmet'i herkes konuşuyor, ancak Nazım'a nasıl gelinir, işte böyle. (Bu bilgileri öğrenmemizi sağlayan Sunay Akın'a da teşekkürü borç biliriz)
yarın türkiye nin kaderini belirleyecek seçim gerçekleşecek. tüm yazarlara nazım ın bu şiirini hatırlatmaktır amacım,
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
" Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim" sözü ile unutamayan gönüllere noktayı koymuştur. Kalbinize isyan çıkartmak , her türlü provakasyona karşı direnmek ve içinizdeki muhalifi silip atmak ne zordur oysa.
Kabullenmekten geçer, affetmekten geçer, görmezden gelebilmekten geçer unutmak. Yapabilir misiniz bilmiyorum ama gücünüzün azaldığını hissettiğinizde bu söz zihninizin bir köşesine kazınsın.
Hoşgeldin kadınım şiirini volkan konağın okumasından çok sevdiğim vatan şairi.
Nazım Hikmet deyince içi burkuluyor biraz insanın,memleketinden uzakta yaşamış,onun hasretiyle şiirler yazmış ve ondan uzakta vefat etmiş bir şair ne de olsa.
Nazım 'la Piraye 'nin aşkı 1930 'da başladı ve yirmi yıl sürdü . Bu yirmi yılın 13 yılını hapishanede geçirdi Nazım Hikmet . Ve hapisten bir kadına yazılabilecek en sıcak mektupları , en güzel şiirleri yazdı . Fakat hapisten çıktığında gönlündeki kadın , evindeki kadın değildi . Nazım ile piraye aşkından birbilerine yazıp yolladıkları unutulmaz aşk mısraları kaldı .