askerlikten kaçtığını iddia edenlere...
nazım 1913 te Galatasaray Sultanisi'nde ortaokula başlar. 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girer. Daha sonra Kurtuluş Savaşı için Anadolu'ya geçer. Fakat sağlık nedenleri ile bahriyeden ayrılmak zorunda kalır. Bu sırada Hamidye Kruvazörü'nde güverte subayıdır. Kurtuluş savaşı subaylarından olan bir adam neden askerlikten kaçma gereği duysun ki.
Ülkeyi askerlikten kaçmak için değil komünist olduğu ve öldürülme tehtidi ile karşı karşıya kaldığı için terk etmek zorunda bırakılmıştır.
mevlana'nın müridi olduğunu söylemesi komünist olmasına engel değildir. aksine komünizmde olduğu gibi bireyselciliği, eşitliği ve humanizmi savunmaktadır mevlana o meşhur dizelerinde. ayrıca ironi de yapmış olabilir. 'inançsızım, komünistim ama mevlana gibi düşünen kişilere saygım sonsuz ve evet, müridi olacaksam bir şeylerin, o da mevlana gibi insan özgürlüğünü ortaya çıkaran, ayrımcılıklardan uzak birleştirici olmalıdır' demiş olabilir.
"yazılarım otuz kırk dilde basılır
türkiyem'de türkçemle yasak"
otobiyogrofisinde kendini böyle tanıtan, türkiye'sinde hala pek çok şeyin yasak olduğu, büyük usta. olsun biz sayesinde Biraz daha adam olduk, biraz daha umutluyuz!
sayesinde Edebiyat yoksunu solcular tarafından Peyami safa Nazım'ın şiirlerini eleştiriyor diye gerizekalı, Nazım da hürriyet şairi Namık Kemal'e küfür ediyor diye Namık kemal'in de gerizekalı olduğu kişidir.
Siyasal islamcı gomanist kavgası da bir yere kadar sürer aslında, o yüzden nazım üzerinden birbirlerini yıpratmamalarını öneriririm, Ana hedef Türklük olunca akıncılarla O yobaz düşmanı gomanistlerin nasıl da birlik olduğunu bol bol gördük.
tarih içinde iz bırakmış bir şairdir. eserlerini önyargısız inceleyebilecek çoğu kişi de hayran olmaktadır ona. yazdıkları bu ülkeyi tanımlıyor çünkü. anadolu'unun yiğitliğini, onurunu, sevdasını ve özgürlüğünü onun şiirlerinde bulabilirsiniz. öyle ki diğer ülkedeki insanlar bile etkilenmiştir, o derece güzel anlatmıştır usta. bu yüzden UNESCO tarafından 2002 yılı "Nâzım Hikmet Yılı" kabul edilmiştir. yine bu yüzdendir ki internette sohbet ettiğim bir gencin türkiye'den bana nazım hikmet'i sorması.
onunla aynı siyasi görüşe sahip olmayan iki-üç kalitesiz insanın, onun hakkında egolarını tatmin etmeleri ve nazim hikmet tarzi siir yazma rehberi gibi bir başlıkla onun eserlerini sorgulamaya çalışabilecek dengesizliği yapmaları onun ne kadar büyük bir şair olduğunun kanıtıdır.
gomanist değil komünist olacak!
sorgulama derken yapıcı eleştiri değil de alaycı tutumlarda bulunma, kastedilmektedir!
o toprak çanaklarda güneşi içen adam; o güneşi içenlerin türküsünü söyleyen adam. onu eleştirmek; görüşlerinden, tanımlarından, ahlak değerlerinden ötürü tabii ki engellenemez. ama sanatını izleyin, izleyin ve bu güzelliği engellemeyin.
piyer loti mevzusunu yeni duyuyorum, bir şey demeyeceğim. lakin artık bayatlamış ikinci iddiadan yola çıkarak onun da bilinçli bir çarpıtma olması kuvvetle muhtemel.
burada mustafa kemal'i köpeğe benzetmiş denirse bile daha tutarlı olacaktır. hoş, siz de o yazıda kastedileni 'domuz' gibi biliyorsunuz ya, çamur atmaktan geri duramıyorsunuz.
insandır, yaşadığı koşulların etkisini gözönünde bulundurarark değerlendirmek lazımdır.
şiiri dünyada az görülür bir akıma ait olduğu için dünya çapında üne sahiptir.
kurtuluş savaşı destanındaki mısraların tekini yazmak için birçoğumuzun şair dediği insanlar kimbilir nelerini vermezlerdi. askerden kaçması tamamiyle komünizmi öcü gösterip asıl amacına ulaşmak isteyenlerin kullandığı bir kozdur. asker bir dedenin torunu olarak askeriyede okumuş zatürre'den sonra da askerlik yapamaz raporu almıştır fakat nasıl olduysa işgüzar bürokratların çabalarıyla tekrar askere çağrılır.
1917'de heybeliada bahriye mektebine giren ancak daha sonrasında sağlık problemleriyle donanmadan çıkarılan şair.
ek: donanmadan çürüğe çıkarılarak ayrılmak zorunda olduğu yalan mı, yoksa ben mi yanlışl biliyorum? asıl olan ise sanırım gerçeklerin bazılarını yalanlaması.
şiirlerini okumaya bir dalarsanız kendinizi o dünyadan saatlerce ayıramayacağınız eşsiz şair... 2 zıt duygu yüklü şiirini arka arkaya okuduğunuzda bile kolaylıkla geçiş yapabilmektesinizdir duygudan duyguya...
çocuk denecek yaşta ilk şiirini(feryad-ı vatan)11 yaşında yayınlamış olan edebiyatımızın en çok tartışmalarına vesile olmuş bana göre digerlerinden çok farklı olan bir şairdir.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?' diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, 'Ama senin için sunu yaptım' derken o, 'şunu yapmadın' diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir
iddiayla karsılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
''Peki, o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğüde cabası...
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.. *
büyük üstad.. dünyanın "şair" olarak gördüğü, yıllaca bizim vatan haini olarak isimlendirdiğimiz şair. can dündarın nazım için çektiği belgeseli izlemiştim. belgeselin sonunda veraya mikrofon uzatılıyor .. "öldükten sonra birlikte kaldığımız eve epey zaman gitmedim .. eşyalarımı almak için gittiğimde ayakkabımın içinde, gardlobta ki paltomun cebin de , vitrinde ki şeker kutusunda küçük pusulalara benim için yazılmış, kısa şiirler buldum .."
Ben bir insan,
ben bir Türk şairi Nazım Hikmet
ben tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...
Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum,
hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler. Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem
zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin
daha güzel günler için savaşından, hem bir tek
insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak
istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan
bahseden şiirler yazmak istiyorum.
Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acılarıyla uğraşmaz. Onun şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır... Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır.
Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır.