Edebiyata, ülkesine,insanlara ve sosyalizme aşık komünist, sürgün ve mapusluk çeken memleket hasretiyle ölmüş toplumcu gerçekçi sosyalist,Türkiyeli şair.. hapisanelerde bile insanlara bilinç aşılayan,her işi başaran zeki, kendini insanlığa adamış ve öldüğünde Türkiye'nin anlayabildiği şair..
necip fazıl gibi "atatürk" düşmanı olmadığı için, ölen türk askerlerinin arkasından baklava partileri vermediği için yobazlar ve faşistler tarafından sevilmeyen büyük şaiirdir.
vatan haini veya vatan sever olmayan şairdir. bu gibi ithamlar artık kabak tadı vermektedir. (bir şairden konuşuyoruz efendiler, bir siyasetçiden değil burada! )cidden "angutça" bulduğum şiirleri olmasına rağmen, türk edebiyatında yeni bir kapı açmış, hakkının hiçbir şekilde yenilmemesi gereken insandır aynı zamanda.
ancak 1965'te yani aramızdan ayrılışından sonra 2 yıl sonra, 17 yıl süren bir yasaklı dönem son bulmuş, ve kitapları tekrardan yayınlanabilmiştir. işte o yasaklı dönemde olduğu dönemde imza attığı eserler ve anadili türkçe'deki ilk yayınlanış tarihleri;
memleketini cok seven fakat yeni kurulmus bir rejime ters düsen ve tehlike olusturabilecek fikirleri yüzünden memleket hasretiyle yasayıp ölen ve hala da rusya da gömülü olan sair. ucagı türkiyenin üzerinden gecerken ucagın düşmesi ve mezarının vatanında olması için dua ettiği bilinir.
dün vapurdaydım... ve kulaklarımda bi dizi mısra çınladı sanki sahibinin ağzından onun içburukluğuyla;
Tuna Üstüne Söylenmiştir
Gökte bulut yok,
Söğütler yağmurlu,
Tuna'ya rastladım,
Akıyor çamurlu çamurlu..
Hey Hikmet'in oğlu, Hikmet'in oğlu!
Tuna'nın suyu olaydın,
Karaorman'dan geleydin,
Karadeniz'e döküleydin,
Mavileşeydin, mavileşeydin, mavileşeydin. .
Geçeydin Boğaziçi'nden,
Başında istanbul havası,
Çarpaydın Kadıköy iskelesi'ne,
Çarpaydın, çırpınaydın,
Vapura binerken Memet'le anası...
hiçbir zaman hakettiği değeri görememiş memleket hasretiyle ölmüş vatansever şair. zaten kuva-i milliye destanı gibi bir eser çıkartabilen bir insan nasıl vatan haini olabilir ki. eğer vatan hainliği buysa;
şairliginin yanında pek bilinmeyen ressamlıgıda vardır..
ömrünün yarısını hapishanede yahut sürgünde geçirmiştir.
3 ağustos 63 te vefat etmiştir.
hernekadar türk basını son dönemde aşklarıyla ilgilense de , diğer ülkelerde özellikle şili'de büyük hayranları vardır. ne mutlu bana ki dünyanın en iyi şairini kendi dilinde okuyabiliyorum!
hala hakkında "vatan haini" ve "über vatan sever" demagojisinin yapılıyor olması üzücü ve pek de akıllı insanlar olamadığımızı gösteren, şairliği unutulan, şair. pis vatan hainliğini, über vatanseverliğini mal mal tartışmaktansa edebi değeri hakkındaki görüşlerin ortaya sunulması memleketimizi daha güzel bir yer yapacaktır.
Kendisinin de soyledigi gibi azili bir vatan hainidir. Zaten su ulkede vatan haini diye suclanmayanlara uyluk kemigim girsin. Ancak vatan hainleridir su ulkede kurulan tezgahlari goze batirip kisisel cikarlari pesinde kosup ulkeyi harcayanlari rahatsiz edenler. Sonunda da ya uzaktaki uzakta olmeye mahkum olurlar, ya icimizdeki uzakta. Bir gun yakina gelip hain hain su ulkeyi sirtlayacaklar insallah ama orasini kim girur kim goremez supheli.
Turkiye`de vatan haini olmak kolay da, zor olan vatan haini kalabilmek, insanlari her yonden somuren vatanseverlerin arasinda...
hayatı boyunca memleket hasreti ile yanmış,sonunda vatan haini damgasi yemis bir komünist şairimizdir.Memleket hasretini ve hayatini
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
çankırı hapishanesinde kaldığı yıllarda karısına şiir/mektup yazmıştır. "çankırı hapishanesin'nden mektuplar" adlı şiiri, ideolojisini yansıttığı iyi en iyi şiirlerinden biridir. şiir şöyledir:
Bir akşamüstü
oturup
hapisane kapısında
rubailer okuduk Gazalî'den :
"Gece :
büyük lâciverdî bahçe.
Altın pırıltılarla devranı rakkaselerin.
Ve tahta kutularda upuzun yatan ölüler.
Bir gün eğer,
benden uzak,
karanlık bir yağmur gibi,
canını sıkarsa yaşamak
tekrar Gazalî'yi oku.
Ve Pîrâyende'm benim,
ben eminim
sen sadece merhamet duyacaksın
ölümün karşısında onun
ümitsiz yalnızlığı
ve muhteşem korkusuna.
Bir akar su getirsin Gazalî'yi sana :
"- Toprak bir kâsedir
çömlekçinin rafında tâcidar,
ve zafer yazıları
yıkılmış duvarlarında Keyhüsrevin..."
Birikip sıçramalar.
Soğuk
sıcak
serin.
Ve büyük lâciverdi bahçede
başsız ve sonsuz
ve durup dinlenmeden
devranı rakkaselerin...
Bilmiyorum, neden
aklımda hep
ilkönce senden duyduğum
Çankırılı bir cümle var :
"Pamukladı mıydı kavaklar
kiraz gelir ardından."
Kavaklar pamukluyor Gazalî'de,
fakat
görmüyor, üstat,
kirazın geldiğini.
Ölüme ibadeti bundandır.
Şeker Ali yukarda, koğuşta bağlama çalıyor.
Akşam.
Dışarda çocuklar bağrışıyorlar.
Çeşmeden akıyor su.
Ve jandarma karakolunun ışığında
akasyalara bağlı üç kurt yavrusu.
Açıldı demirlerin dışında
büyük, lâciverdî bahçem.
A s l o l a n h a y a t t ı r ...
mavi gözlü dev ile kendini, aşkını ve acılarını mükemmel anlatan büyük şair. dilinin akıcılığı ve sadeliği büyüler yaşanır şiirleri. üstad necip fazıl'a yaklaşabilen tek değer kanımca.