Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Annelerin ninnilerinden
Spikerin okuduğu habere kadar,
Yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
Anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
Anlamak gideni ve gelmekte olanı.
Yanlis Yasamak
yanilmis bir kapiyim simsiyah
kendi üstüme kapaniyorum
seni paris'te kaybettim
yanlis bir yerde ariyorum
bozdugum her saat
içimi büsbütün daraltiyor
hiçbir mutlulugum kalmadi
ne biraktiysan harcadim
inge bruckhart
resimlerine bakamiyorum
yanlis bir bulut çogaliyor
aksamlari yanilmis içlerime
agzimda bozuk bir pil tadi
o korku degil artik bu yasadigim
telefon zillerine dolasarak
bak ne ben leipzig'deyim
ne de sen istanbul'da
ne depart kahvesi'nde çay içiyoruz
ne tiryaki köpek'te sarap
seni görmeden ölecegim
bir daha görmeden
inge bruckhart
zaten kaç yildir yasamiyorum
hep yanildik mi kimbilir
inanmak geliyor içimden
o yanlis tren bindigimiz midir?
azala azala unutuldugumuz
hani leipzig gari'nda biten
yine yanlis mi yasiyoruz
karanligimizi avuçlarimiza öksürerek
sen bir kadin issizligina kosulmul
yaridan fazla mavi gözlü
eylülden eylüle gülümseyen
ben görünmez raylara dügümlü
garlarda yankilanan bir erkek
degerinden eksigine bozulmus
ölüversek mi ne
en büyük yanlisligi benimseyerek
gizli bir nem sinmemis mi ellerine
ya saçlarin fena halde sonbahar
yanlislar prensesi inge bruckhart
yine merne üzerine kar yagiyor
geceleyin bembeyaz ihlamur agaçlari
yanildikça lüzumsuzlugunu anlayip
insan yasadigindan utaniyor
uykularimizda yanlizlik korkulari
disimiz en küstah yanlisliklar
içimiz en baska türlü ayip
Attila ilhan
.
Gözlerin
Gözlerin gözlerin gözlerin,
ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte,
şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafında ekinler seher vakti.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar
çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün
sevinçli bahtiyar
alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın
ve yaz yağmurundan sonra yapraklar
ve her mevsim ve her saat istanbul.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar.
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni gorebilesin
Fedakarliğimi anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşiyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacagız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
Içimden bir şey :
belki diyor.
lisede adı nazım olan bir çocuk vardı. tıpkı nazım hikmet gibi uzun boyluydu. içimde bir yerde tam adının 'nazım hikmet' olduğunu düşünmüştüm. fakat bunu ona hiç söyleyemedim. neden söyleyemediğimi bilmiyorum. sanırım ters tepki vereceğini düşündüm. * sevdiği kız ise piraye hanım gibi miniminnacıktı. gerçek bir 'nazım&piraye aşkı'na şahit oldum 3 yıl boyunca. sonra... sonra kız rahata acıktı. tıpkı o şiirdeki gibi... ve gitti. hiç bir şey demeden. nazım ise öylece kalakaldı. hep nazım için üzüldüm ve Vera'nın gelmesini umdum. gece gece düştün aklıma nazım... buldun mu vera'yı? Bulduysan mutlu olabilir miyim senin adına. umarım bulmuşsundur...