nazım hikmet ran şiirleri

entry109 galeri0
    49.
  1. vera'ya

    moskova'nın 110 kilometre doğusunda
    oka ırmağından öğrendim gümüş türküsünü ırmakların
    durup dinlemeden akıp gitmenin ululuğunu
    ırmak gemilerinden suya düşen ışıkların çağrısını uzaklara
    oka ırmağından öğrendim hasretlerinin dalgın deliliğini.
    yaz geceler oka ırmağı
    ince kumları ve sedefleriyle
    ak bir kadını yıkayarak
    aktı odamda kalın kütüklerin arasından
    yaz geceleri düşmedi dallarından zamanların yaprakları
    gitmeden gittim adını hala bilmediğim topraklara

    16 temmuz 1960
    1 ...
  2. 50.
  3. Akın var! güneşe akın!
    Güneşi zaaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    (bkz: güneşi içenlerin türküsü)
    1 ...
  4. 51.
  5. 52.
  6. serbest şiirlerdir. ben aruz veya hece ölçüsüne sahip olana rastlamadım. epeyce de karşıma çıktılar lakin hala göremediysem bu en azından yok denecek kadar az olduklarını gösterir. ki bu tarz şiirleri yazmak için nazım hikmet olmaya gerek yok. pek çoğumuz günlük hayatta konuşurken birisi bunları not alsa allahın günü herkes 3 tane yazar bu şiirlerden teknik anlamda.

    konu olarak ise aklımda mustafa kemal'e burjuva dediği şiir ile trik trak makina bilmem ne şeklinde devam eden bir şiiri kalmış. o ikisinden ise anlayacağımı anladım zaten.

    ama bence düz yazıda da son derece başarılı. mesela şu yazısı; bilmeyenlere düz yazı nasıl yazılır, muhatabınız nasıl kalbinden vurulur noktasında ders niteliğindedir.

    (bkz: nazim hikmet in kruscev e yazdigi mektup)

    not: insan mehmet akif ersoy veya necip fazıl başlığında edilen kelamları okuyup da bu başlığa düşünce edebini korumakta biraz zorlanıyor. ama nazım'a onu sevenler diğer ikisine küfretti diye küfretmem.
    0 ...
  7. 53.
  8. hala acı çektirmekte ısrarcı olduğumuz naçizane bir sanatçının şiirleridir.
    1 ...
  9. 54.
  10. "nâzım hikmet bu memleketin en büyük şairidir"

    (bkz: çetin altan)

    (#1080401)
    1 ...
  11. 55.
  12. siir degil tekerlemedir bunlarin pek cogu. ahanda bir tanesi aynen su sekilde ;

    bana bak
    hey !
    avanak!
    +
    trrrrum
    trrrrum
    trrrrum
    trak tiki tak
    makinalasmak
    istiyorum
    +
    siirlerim icilmez
    ingiliz tuzu gibi

    gordunuz mu buyuk vatan sairi nazim hikmet yoldas'in capini, kalitesini ve edebi gucunu ? makina sesi cikartarak siir yazabaliyor. makinalasmayi degilde hayvan hasatla ilgili bir siir yazsa atiyorum atlarla ilgili bir siir yazmis olsa ihihihihi diye kisneyecek demekki.
    1 ...
  13. 56.
  14. 57.
  15. Başım köpük köpük bulut,
    içim dışım deniz,
    ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
    Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
    Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
    Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
    Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
    Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
    Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
    Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
    3 ...
  16. 58.
  17. Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
    Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
    Bu memleket bizim!
    Bilekler kan içinde, dişler kenetli
    ayaklar çıplak
    Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
    Bu cehennem, bu cennet bizim!
    Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
    yok edin insanın insana kulluğunu
    Bu davet bizim!
    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    Ve bir orman gibi kardeşçesine
    Bu hasret bizim!
    2 ...
  18. 59.
  19. Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
    yorulmuşsundur;
    nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
    ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
    susamışsındır;
    buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
    acıkmışsındır;
    beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
    memleket gibi yoksuldur odam.

    Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
    ayağını basdın odama
    kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
    güldün,
    güller açıldı penceremin demirlerinde
    ağladın,
    avuçlarıma döküldü inciler
    gönlüm gibi zengin
    hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

    Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
    4 ...
  20. 60.
  21. Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
    sanki gidenler hiçbir zaman
    hiçbir menzile erişemeyecekti.
    Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
    Ve onlar
    ayın altında dönen ilk tekerlekti.
    Ayın altında öküzler
    başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
    ufacık kısacıktılar
    ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
    ve ayakları altından akan
    toprak,
    toprak,
    ve topraktı.
    Gece aydınlık ve sıcak
    ve kağnılarda tahta yataklarında
    oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
    Ve kadınlar
    birbirlerinden gizleyerek
    bakıyorlardı ayın altında
    geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
    Ve kadınlar
    bizim kadınlarımız:
    korkunç ve mübarek elleri
    ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
    anamız, avradımız, yarimiz
    ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
    ve soframızdaki yeri
    öküzümüzden sonra gelen
    ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
    ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
    ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
    ışıltısında yere saplı bıçakların
    oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
    kadınlar,
    bizim kadınlarımız
    şimdi ayın altında
    kağnıların ve hartuçların peşinde
    harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
    aynı yürek ferahlığı,
    aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
    Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
    ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
    Ve ayın altında kağnılar
    yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
    2 ...
  22. 61.
  23. 11-11-1933
    Bursa
    Hapishanesi

    Bir tanem!
    Son mektubunda:
    'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.
    'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
    diyorsun;
    'yaşıyamam! '
    Yaşarsın karıcığım,
    kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
    kızıl saçlı bacısı
    en fazla bir yıl sürer
    yirminci asırlılarda
    ölüm acısı.
    Ölüm
    bir ipte sallanan bir ölü.
    Bu ölüme bir türlü
    razı olmuyor gönlüm.
    Fakat
    emin ol ki sevgilim;
    zavallı bir çingenenin
    kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
    geçirecekse eğer
    ipi boğazıma,
    mavi gözlerimde korkuyu görmek için
    boşuna bakacaklar
    Nazıma!

    Ben,
    alaca karanlığında son sabahımın
    dostlarımı ve seni göreceğim,
    ve yalnız
    yarı kalmış bir şarkının acısını
    toprağa götüreceğim...

    Karım benim!
    iyi yürekli
    altın renkli,
    gözleri baldan tatlı arım benim:
    ne diye yazdım sana
    istendiğini idamımın,
    daha dava ilk adımında
    ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
    kellesini adamın.

    Haydi bunlara boş ver.
    Bunlar uzak bir ihtimal.
    Paran varsa eğer
    bana fanila bir don al,
    tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
    Ve unutma ki
    daima iyi şeyler düşünmeli
    bir mahpusun karısı.
    2 ...
  24. 62.
  25. Nazım şiirleri okuyorsunuzdur ve akıllının biri atlar:
    - aaa solcu musun sen?
    sizin daha bunu düşünmeye fırsatınız olmamıştır ama Nazım öyle etkilemiştir ki sizi aydınlık bir yüzle
    -evet kuşkusuz! dersiniz
    1 ...
  26. 63.
  27. 46 bin mısrası kayıp olan şiirlerdir.
    1 ...
  28. 64.
  29. olağanüstü şiirlerdir. insan aklının neleri düşünüp neleri kağıda dökebileceğini anlatan ve aklın ne kadar geniş olduğunu ve düşünmenin sınırlarının olmadığını yansıtan şiirler. tarif edilmesi imkansız gibi.
    1 ...
  30. 65.
  31. Makinalaşmak istiyorum!
    trrrrum
    trrrrum
    trrrrum!
    trak tiki tak!
    Makinalaşmak
    istiyorum!

    Beynimden etimden iskeletimden
    geliyor bu!
    Her dinamoyu
    altıma almak için
    çıldırıyorum!

    trrrrum
    trrrrum
    trrrrum!

    Mutlak buna bir çare bulacağım
    ve ben ancak bahtiyar olacağım
    karnıma bir türbin oturtup
    kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
    0 ...
  32. 66.
  33. 67.
  34. Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
    Günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma
    Fakat ne tuhaf şey hayalin ondan daha çok kalacak
    Benden uzun ömürlüdür muşamba...
    2 ...
  35. 68.
  36. atatürk

    dağlarda tek tek,

    ışıklar yanıyordu

    ve yıldızlar öyle ışıltılı,

    öyle ferahtılar ki,

    siyah kalpaklı adam

    nasıl ve

    ne zaman

    geleceğini bilmeden

    güzel, rahat günlere inanıyordu

    ve gülen bıyıklarıyla

    duruyordu ki

    mavzerinin yanında

    birdenbire,

    beş adım sağında,

    o'nu gördü.

    paşalar o'nun arkasındaydılar

    o, saati sordu

    paşalar: ''üç'' dediler.

    sarışın bir kurda benziyordu,

    ve mavi gözleri,

    çakmak, çakmaktı.

    yürüdü...

    uçurumun başına kadar

    eğildi,

    bıraksalar,

    ince uzun bacakları üstünde yaylanarak

    ve karanlıkta akan bir yıldız gibi

    kayarak,

    kocatepe'den afyon ovasına atlayacaktı.

    nazım hikmet
    2 ...
  37. 69.
  38. insan
    ya hayrandır sana, ya düşman.
    Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
    ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...

    (bkz: rubailer)
    2 ...
  39. 70.
  40. içlerinde aşkı, özlemi ve vatan sevgisi gibi yüce duyguları barındıran şiirlerdir.

    ne de olsa (bkz: nazim hikmet ran)
    0 ...
  41. 71.
  42. bir ayrılış hikayesi.

    Erkek kadına dedi ki:
    -Seni seviyorum,
    ama nasıl,
    avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya
    çıldırasıya...
    Erkek kadına dedi ki:
    -Seni seviyorum,
    ama nasıl,
    kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    Kadın erkeğe dedi ki:
    -Baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    Şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
    Ve ben artık
    biliyorum:
    Toprağın -
    yüzü güneşli bir ana gibi -
    en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
    Fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olan parmaklarına
    başımı kurtarmam kabil
    değil!
    Sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak..
    Sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...
    Kadın sustu.
    SARILDILAR
    Bir kitap düştü yere...
    Kapandı bir pencere...
    AYRILDILAR...
    3 ...
  43. 72.
  44. TAHiR iLE ZÜHRE MESELESi

    Tahir olmak da ayıp değil
    Zühre olmak da..
    Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
    Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
    Yani yürekte.
    Mesela bir barikatta dövüşerek
    mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
    mesela denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Nazım Hikmet - 1947
    0 ...
  45. 73.
  46. Yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
    ses yalan söylüyorsa,
    söz
    yalan söylüyorsa,
    ellerinizden başka her şey
    herkes yalan söylüyorsa,
    elleriniz balçık gibi itaatli,
    elleriniz karanlık gibi kör,
    elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
    elleriniz isyan etmesin diyedir...

    Nazım Hikmet RAN
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük