zamanında şairini vatan halini ilan edip vatandaşlıktan çıkaran ve çok yıllar sonra tekrar o şairi türk vatandaşı yapan bir ülkede, nazım hikmet'in bir şair olmadığını savunan insanların bulunması normaldir. cesaretlerinden dolayı kutlamak gerekir bu insanları ki sanattan ne kadar anladıklarını böyle rahat ortaya koyuyorlar.
kız çocuğu
kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
şeker bile yiyemez ki
kağıt gibi yanan çocuk.
çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
bu şiir değilse bütün insanlar aslında birer televizyondur.
30 yıl önceki salak sağ-sol savaşının kırıntılarının devam ettiğinin göstergesi olan yazar söylemi. Olum adam amerikan köpekliğine karşı mücadele etti ve bir milliyetçi olarak bu beni mutlu ediyor.Komünist olabilir ama asla hain olduğuna inanmıyorum.
edit:milliyetçiyim.
edit2: Ayrıca muhteşem bir türkçeyle yazılarını yazan onulu şairdir.
şairliği beş para etmemesine rağmen insanlığını sevdiğim birinin ülkesinde yaşamaktır. aynen benim yaptığım gibi beğenmeyebilirsiniz; fakat beğenenlere saygı duymanız gerekir; zira sanat matematik değildir, kişiden kişiye değişir.
şiirde hecelerin matematiğini tutmak açısından bakılıyorsa üzüntü, şiirde hikaye ve anlam arıyorsak sevinç sebebidir. nazım hikmet ran gibi bir değeri tekelleştireceğini düşünenlerle ötekileştireceğini düşünenleri karşı karşıya görebilme şansına erişmektir. oysa ikisinin de beslendiği akarsu aynı...
(bkz: bağnaz ırmağı) benim tercihim fırnız çayı olsa da bağnaz suyu içenler var. ve sayıları da oldukça fazla...
(bkz: yaran başlıklar) *** bir memleketımden ınsan manzararı nın bır cumlesını zahmet edıp okumamamktan kaynaklı olsa gerek... bir hazıranda olmek zoru.. 14 15 yasında yazdıgı herkes gıbısıni.. len hepsını bırak sunu tut ozaman;
SEN
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
Düşmanımdır ikisi..
Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz..
memleketini nazım kadar sevebilecek mertebeye gelemeyen boş kafa ürünü zırvadır. asıl onun bu kadar sevdiği memlekette yazar kişinin yaşaması kadar acı verici bir şey var mıdır? ayrıca bir insan daha var mıdır ki memleket hasretini bu şekilde tanımlasın;
--spoiler--
sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktinde yüreğimin, alnımın çizgilerindesin memleketim.
--spoiler--
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
dörtnala gelip uzak asya'dan
akdenize bir kısrak başı gibi
uzanan bu memleket bizim.
bilekler kan içinde,
dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim. yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi KARDEŞÇESiNE,
bu hasret bizim...
ayrıca kominist değil komünist olacak. klavye hatası değilse araştırın sözlüğe bakın öyle yazın bari işe yarasın.
memleket ateşiyle yanan bir şairin ülkesinde yaşamaktır, gurur duyduğum, duyacağımdır . bunu herkesin anlayamamasını doğal karşılamak gerekir çünkü Nazım zamanında vardı samanlığı yakıp, samanlığımızı yaktılar diyenler.