bugün

1994 yapımı suç, dram filmi. başrollerinde (bkz: juliette lewis) ve (bkz: woody harrelson) oynamaktadır. yönetmeni oliver stone'dur. imdb puanı 7.3'tür.
tarantino'nun bir dönem takık olduğu "bonnie and clyde" tipi senaryolarından bir başkası. oliver stone tarafından yönetilmiştir. kültlüğü tartışılır.
şiddet olgusunu en ince ayrıntısına kadar incelendiği ve bizim de kemiklerimize kadar hissettiğimiz oliver stone filmi. senaryo ise quentin tarantino' ya ait...

şiddet, filmlerdeki ve televizyon programlarındaki yani genel olarak medyadaki şiddet, polis şiddeti, sokaklardaki şiddet, politik şiddet, nedensiz şiddet; kısacası fiziksel ve psikolojik şiddetten anlatının tüm paralel öykülerinde bahsediliyor. Filmde işlenen görüntüler izleyicide film içinde başka bir film varmış algısı yaratıyor. Mesela, renkli bir görüntü izlerken aniden araya siyah beyaz bir sahne giriyor, bu gerçeği yakalamak için kasıtlı olarak stone' un yorumu diyebiliriz.

2000 sonrası vahşileşen modern bireyin portresini futuristik olarak önümüze sundukları 94 yılına ait katil doğanlar da filmin en dikkat çeken sahnesi, bize yan öykü olarak sunulan sitcom sahnesi. Burada medya ve televizyon dünyasının çarpık görüşünü, medyanın nasıl toplumu sansür ve filtrelediğini ortaya koymak amaçlanmış. Taciz sahnesi klasik komedi filmi tarzında gösterilmiş.

rahatsız ediciliği beni tatmin etmekte.

kült film.
insan doğasını daha iyi anlatan bir film var mı arkadaş.

yok, öyle bir kadın da yok.
şiddet içeren bir aşk filmi olmakla birlikte robert downey jr. abimizin nasıl kaliteli bir aktör olacagının en net sinyallerini verdiği kült film.
filmde geçen aşağıdaki diyalog bir başkadır.

- Söylesene nasıl oluyor da sıradan bir insana, masum birine bakıp sonra da onu öldürebiliyorsun?
+ Masum mu? Kim, sen mi?
- Cinayet konusunda öyleyim kesinlikle.
Sadece cinayet her canlı şöyle ya da böyle bunu yapıyor. Mesela ormanı ele al. Türler, diğer türleri öldürüyor. Buna orman da dahil, sadece adına cinayet değil endüstri deniyor. Ama ölmeyi hak eden pek çok kişi tanıyorum.

alıntıdır:
http://www.replikler.net/...lers-katil-doganlar-1994/
tarantino oliver abimize biraz kızmış bu filmden sonra fakat oliver stone, tarantino'nun tarzını tarantino'dan daha iyi yansıtmış bu filmde.
yüzük mevzusunu iyi işlemiştir 12 13 yaşlarında izlenirse aşka sevgiye dair insana güzel izler bahşeder.
amerikan kültürüne çok güzel giydiren, filmi izlerken bu yapımda kesin quentin tarantino var dediğiniz film.

--spoiler--
çöl sahnesinde mallory ve mickey'in kulübede kızılderili adamla konuşurken üzerlerine demons ve too much tv. yansır.
--spoiler--
(bkz: natural born killer)*
çok manyak bir film. defalarca izledim gene izledim. bazı filmlerin böyle bir özelliği var. insanın boş vakti çok oldu mu nostalji yapma fırsatı da oluyor.
leonard cohen eşliğinde seyretmeye doyulmayan postmodern bir yapım. içerisinde bolca seks ve şiddet barından, şiddeti meşrulaştırmaya çalışan amerikan kültürünün bir nevi eleştirisi olan oliver stone filmi.

''yıldızlara baktığımda bileceğim ki; sen de aynılarına bakıyor olacaksın..''
http://galeri.uludagsozlu...al-born-killers_15833.jpg

http://galeri.uludagsozlu...al-born-killers_15832.jpg
bonnie ve clyde ın uyarlaması olsa da türdeşlerinden farklıdır.
şiddete, sebeblerine, kanuna, kanun koyucu ve uygulayıcılarına psikolojik bakışlar atar.
sadece kronolojik değil, sebeb sonuç bağlamında suça ve şiddete dair çıkarımlar sunar.
en önemlisi karakterleri günümüze taşıyarak medyanın üstlendiği rolle, şiddetin varacağı boyutları yakalamaya çalışır.
katil doğanlar
bu film, şiddet ögeleriyle kurgulanmış olsa da, aslında bir aşk filmi.

dikkat: bu entryde filmin konusuna yönelik bilgiler vardır.

oliver stone ve quentin tarantino'nun bu filmdeki birlikteliği -her ne kadar aralarında tartışmalara yol açmış olsa da- mükemmel bir kokteylin ortaya çıkmasını sağlamış.
filmdeki karakterleri, mickey ve mallory knox'u iyice anlamak gerek bu filmin tadına varmak için...

yönetmenin ustalıkla kullandığı geri dönüşlerle bize gösterdiği çocukluk yıllarını incelediğimizde; mickey'in üvey babası tarafınan sürekli dövülen, öz annesi tarafından istenmeyen bir çocuk olduğunu ve mallory'nin öz babası tarafından tecavüze uğrayan, öz annesi tarafından umursanmayan bir çocuk olduğunu görüyoruz. ve bu iki mutsuz çocuk, bu iki yaralı karakter; birbirlerine tutunmayı başardıkları anda yalnızca kendilerinden ibaret bir dünya kurup, dünyanın geri kalanına tüm birikmiş öfke ve şiddetlerini kusmaya başlar. gereksiz şiddettir bu, ama onlara uygulanan da gereksiz şiddet değil miydi?
filmdeki polis karakteri muhteşem işlenmiş; katilin polisten daha masum olduğuna inanmanızı sağlıyor. o da yaralı bir çocukluktan gelmiş ve şiddetini ulu orta sergilemek yerine, üniformanın altına gizlemeyi ve sinsi bir saldırganlık geliştirmeyi başarmış.
filmin en güçlü karakterlerinden biri olan televizyon haber starı, inanılmaz ölçüde gerçekçi; medyadaki kokuşmuşluğun ve çıkarcılığın vurgulu bir temsilcisi. şiddeti algılayış biçimi ile akıllarda yer edecek bir karakter olarak filmde çok önemli bir kavramı dolduruyor.

cezaevi müdürü karakterinde, kapatılmışlığın türlü oyuncukları göz önüne serilmekte; cezaevindeki insanlıktan uzak yaklaşımlar, en az mahkumları olduğu kadar, izleyiciyi de tedirgin etmekte...

filmde çok az yeri olmakla birlikte, kızılderili karakteri, saf iyi niyeti bize ve mickey ile mallory'ye gösteriyor.

filmi izlerseniz, filmdeki ana sahnelerin yanı sıra, verilen da ayrıntılara dikkat edin. yönetmen, - o büyücü görüntü yönetmeninin de katkısıyla- anlatmak istediği her şeyi arka planda veriyor. konuyla ilgisiz olduğunu düşündüğünüz bir yılan, koşan atlar, tavşan, akrep gibi arka plan görüntüleri; bu muhteşem kurguyu daha da belirginleştiriyor. özellikle kızılderili'in çadırında mickey ve mallory'nin üzerine düşen yazılar, eczane sahnesindeki ve mallory ile polisin hücrede konuşma sahnesindeki animasyonlar, mallory'nin ailesinin sit-kom tarzındaki trajedisi, mickey'in ütü yapan annesi, diğer kızılderililerin ruhları, ölü geyiğin gözleri ve kapanış jeneriği; size neredeyse filmin kendisi kadar çok şey anlatabiliyor.

müziklerin kullanılışı da ayrı bir başarı olmuş. sahnenin sizi soktuğu ruh haline, o anda çalan müzikten daha başka bir müziğin yakışmayacağını hissediyorsunuz.

.*
beğenilirlik açısından 2 bölüme ayırdığım filmdir.mallory ve mickey'in hapishaneye girmeden öncesi ve sonrası.zira öncesi ne kadar sıkıcı ise, sonrası da o kadar sıradışıdır.
--spoiler--
mallory' nin ev sahnelerindeki sit-com espirisi married with children' a göndermedir.
babanın ismi de "ed" dir.
--spoiler--
öfkeli bi gününüzde tekrar izlemek çok tuhaf dürtülere yol açabiliyor. mallory gibi bi kız arayıp duruyorsunuz sonra.

ayrıca: http://fizy.com/q/shitlist#s/1cw85v
kurgusu muhteşem olan bir film. dünya çirkinleşirken biz de çirkinleşiyoruz diyor.
--spoiler--
filmdeki medya ve popüler kültür eleştirisinin bence en çarpıcı kısmı, mallory'nin travmatik geçmişinin anlatıldığı bölümde çokça sitcom gülme efektinin kullanılması.
--spoiler--
3 kişi izlemeye çalıştığımız fakat 42. dakikasında havlu attığımız bu rezalet filmden sonra yapılan bazı yorumlar :

- 8. dakikadan sonra, neden devam ettiğimizi sürekli sorguladım...

+ bu işkenceyi kendimize yaptığımıza inanamıyorum, dehşet verici...

# şeftali çok sulu ve güzeldi, armut ideal sertlikteydi...

sözlüklere baktım; hakkında neredeyse olumsuz yorum yok. sanattan amma da anlıyormuşsunuz lan kitapsızlar. tamam birbirimize söz verdik film hakkında olumsuz yorum yapmıycaz diye ama ben dayanamadım çocuklar.

acınızı paylaşıyorum.
waiting for the miracle adındaki leonard cohen imzalı soundtrack ile allahsal bir forma dönüşmüş kült film.
şiddet içeren, şiddet karşıtı bir film.
20 nisan 1999'da eric harris ve dylan klebold isimli iki ruh hastası veledin okudukları columbine lisesini basıp 13 kişiyi öldürmesinin yolunu açtığı iddia edilen filmdir. bunlar kendilerine filmin kısaltılmışı olan "nbk" dermiş.
doğal doğan öldürenler.
güzel bir film yalnız oliver stone denen şahsiyetin kapasitesi bu kadar olunca daha güzel olacak filmi bu kadarla yetirebilmiştir. hatta galasından sonra tarantino'nun oliver stone'a piç dediği iddia edilmektedr. bu arada juliette lewise aşık oldum mükemmel bir oyunculuk sergilemiştir.