fransa, italya, ispanya, hollanda devletleri; denizaşırı toprakları ve eski sömürgeleriyle yaptıkları serbest geçiş-çalışma vesaire anlaşmaları nedeniyle o kadar muazzam bir göç alıyorlar ki; sürekli eleştirdiğim bizim durumumuz bile, onların yanında masum kalır.
bu devletlerin mülteci sayıları bize göre çok çok düşüktür. buna karşın, fas'taki bir insanın ispanya'da oturması, çalışması, eğitim alması ve ülkesine dönmesi o kadar sıradan ve kolay bir süreci ihtiva eder ki; giden insan görünüşte mülteci değildir, gri bir alandadır ama ispanya'nın kaynaklarını da sonuna kadar sömürür.. yani, gizli ama içeriği değişen bir nüfus sürekli olarak ülkede barınmaktadır. mesela ben turizm kavramına da, aynen bu nedenle karşıyım ve bunun sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum.. türkiye artık 50 kuruşa karpuz satılan bir tarım ülkesi değil, ülkede daimi olarak hesaplanmamış 3-4 milyonluk bir turist nüfusu var ve bunlar normal halka göre belki 5 kat israfla tüketim yapıyorlar. üstüne, yine hesaba katılmayan mültecileri ekle.. ne enflasyon hesabı tutuyor, ne lojistik ihtiyaç hesabı.. neden sürdürülebilir değil? çünkü artan maliyetler, türkiye'nin ucuz turizm ülkesi olma gibi salakça bir alışkanlığının önüne de geçiyor ve giderler daha da yükselecek.. artık, doğuda ne olduğu belli olmayan işlerden üç kuruş parayla, bodrum'da otel açma devri bitecektir. veya belki bunlar ayakta kalır da, "turist gerekirse bizi yatırıp sksin" konseptli otellerin devri biter..
buna, bütün avrupa ülkelerine yayılmış türk, faslı, yunan, ukraynalı, sahra altı afrikalı milyonları katmıyorum. özellikle, kıta avrupası dışında hindistan-pakistan-bangladeşliler'in ingiltere'yi bir ölçeğe kadar istilalarını, abd'nin inanılmaz göçmen sorununu katmıyorum bile.. çinliler'in sermaye ve nüfus alanındaki yayılmacı politikalarını da..
sorun çok daha büyük ve küresel ölçekte, bana göre.. bana göre dünya, moğol istilaları ve haçlı seferlerinden bu yana görülmemiş bir kaosu yaşıyor.
george soros un ümmetçilik, renklilik, çeşitlilik bilinci diye yutturduğu liberal globalist ajandanın, multiculti, open border hurafelerinin tadını çıkarın. mevcut nüfus artışıyla taş çatlasa 50 seneniz kaldı.
mevcut kültürü,
müesses nizamı,
usta-çırak ilişkisine dayanan bilimsel geleneği,
ailevi ve toplumsal bağları,
büyük bir ciddiyetle sürdürecek nitelikli insan popülasyonu kalmadığı için,
afrika diktatörlükleriyle aynı seviyeye düşecek,
ve üçüncü dünya ülkelerine özgü sefil manzaraların altında kaybolup unutulacak ülkelerdir.
türkiye,
isveç,
ingiltere...
bu ülkelerin ne teknoloji ve bilim,
ne de insanlığın geleceğine dair hiçbir üretimi yok artık,
mevcut ilerlemeler de 50 60 yaşındaki araştırma görevlileri,
akademisyenler,
mühendisler tarafından sürdürülüyor.
