çocukluk arkadaşım. bitliydi bu kız. annem hep kızardı, çok kafa kafaya verme pierrot, bit bulaşır. bitlenmeden geçirilmiş ilkokulu, anıdan saymam zaten. anne yıkayacak, havluyu serecek, ince tarakla tarayacak saçlarını. sonra o bitleri ayıklayacak, tırnağıyla çıtlatacak sen sürekli kafanı kaşıyacaksın. okulda öğretmen sıraya dizecek, kurşun kalemle tek tek kontrol edecek. bitliler bir kenara... ya müjganla biz? teselli ederdim onu. üzülme müjgan! senin saçların çok güzel, baksana sapsarı derdim, benim saçlar kömür karası tabii. ertesi gün, derse girene dek unuturduk bitleri. bahçeden erik mi çalarsın, öğretmenin için gül mü koparırsın, satmak için papatya mı toplarsın, hepsini yapardık. belki şimdi görüşsek, kafa kafaya vermeyiz ama vardır paylaşacaklarımız. mektuplarım var, onları kurcalardık. zilli derdin bana sonra sarılırdın. ya da değişmişsin derdin kahve bitse de ayrılsak diye içinden bine kadar sayardın. bilemiyorum ama şu an ahmet kaya mahur beste'yi söylüyor. ve seni özlüyorum müjgan.
isim ve karakter eşleştirmesi yapan zihinlerde belkide benim gibi müjde ar' ı akla getiren kadın ismi. yani heralde müjgan adında bir kadınla tanışmış olsam bu müjde ar gibi birisi olurdu. ona benzerdi yani.
Sadri alışık'ın dinlenesi şiiridir, sözleri şöyledir;
sevgimizin bir tanesiydin müjgan.
saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür,
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
öyle bir sevdim ki müjganı,
dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim,
evleniriz gibi geldi bana.
evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
sahil bahçesinde gazoz içerekten
gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
sonrada çarşılara giderdik.
eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz
topuzlu karyolamız bile olacaktı.
müjganın her an her bi daim yanında olacaktım
ama olmadı gitti.
nereye mi ?
paraya gitti abicim paraya
nasılda sevmiştim yıllarca ben seni
her akşam bekledim yollarını
elbet bir gün biz yuva kurarız derken
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın
nikah resimlerimizi de çektirdiydik.
sonra karpuzcu raşit ağabeyinin
kayınbiraderine borç ederekten
nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
ama müjgan takmadı bunu
takamadı uçuverdi elimden.
meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
müjganın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar yani
öyle sevindim ki.
mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim hergece
sonramı ne oldu
müjgan gibi bende
birbirimize ettiğimiz sözleri
ettiğimiz yeminleri unuttum.
bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler.
senede birkaç ay zaten avrupadaymış dediler.
zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
unuttum bende unuttum
hiç aklıma gelmedi.
hatırlamıyorum müjganı
hatırlamıyorum şimdi
bu şiiride ben yazmadım zaten
unuttum abi bende unuttum
hatırlamıyorum şimdi
müjganın gözleri ne renkti..