kimimiz için para, kimimiz için sevgili, kimimiz için kariyer, kimimiz için uyumlu bir evlilik, belki bir araba, ev ya da bir parça çikolata...
hepimiz mutluluk istiyoruz. mutluluğu arıyoruz. şu üniversiteyi bi kazansam benden mutlusu olmaz diyoruz. ama üniversiteyi kazanmanın aslında mutluluk getirmediğini mezun olurken anlıyoruz. sonra.. sonra iyi bir iş hayali. şu işe bi alınsam dünyanın en mutlu insanı ben olurum diyoruz. ama iş hayatı da bize mutluluk getirmiyor. sonra iyi bir evlilik, sağlıklı çocuklar, yaşlanınca çocukların mürüvveti ve sonra torun sevgisi süslüyor mutluluk hayallerimizi.. ama elimizde olan tek şey, geriye dönüp baktığımızda geçici dünyevi zevklerin peşinde koşarken yorgun düşmüş ve boşa gitmiş bir hayat.
sahip olduklarımız, sahip olmak istediklerimiz bizi mutlu kılmıyor. aslında hepimiz, karanlıkta yolunu kaybetmemek için geçici dünyevi zevklere sarılan insanlar olarak, "yaratıcı" nın ışığına muhtacız.
mutluluğu, karanlık yollarda yönümüzü bulmak için, en güçlü rehber ve en güçlü ışık olan "yaratıcı" da aramalıyız. bizi aydınlatacak ve gerçek mutluluğa ulaşmamızı sağlayacak yegane güç "o".
zülfü livaneli'nin farklı kültürleri etkileyici bir biçimde anlattığı,oldukça akıcı romanıdır.Daha sonraları filmi yapılmıştır ve film her zamanki gibi kitabı okuyan kitle tarafından beğenilmezken,tümleyeni olan kitle tarafından beğenilmiştir.
ne biliyon mu? pazatesiye sikik ama uzunca bir odev vardi. persembeye ertelenmis, tatilde odev yapmak zorunda kalmadim boylece. hepinize sarilip opmek istiyorum, eger biyiklari yeni cikan, yagli saclara sahip sivilceli bir genc olsaniz bile opup sarilirim size su anda. iste budur mutluluk.
o mavi gözlü kadına gönül vermiştim, dedi.
evet?
meğer o da kara gözlü, kır saçlı doktora tutulmuşmuş.
sonra?
sonrası, onlar evlendiler. ben de, bu gördüğün bir gözü mavi, bir gözü ela kediyi buldum.