mutluluk sensin kardeşim. kes traşı öyle yok onla bunla karıyla kızla mutlu olurum ayaklarını geç. sen kendini sev kendinle mutlu ol. kendi dünyanda kralsın lan bir kaç da itibarlı iş yap bas havanı geç eyvallah etme kimseye anca öyle mutlu olursun.
olmadan da yaşamayı öğrenemezseniz depresif, asi, alkolik, tiryaki bir dallama olup çıktığınız duygu durumu.
acılar da sevinçler de bizim için. duygulara konsantre olmayın işinize bakın. bunlar biz seyahat halindeyken pencerenin önünden geçen iyi ve kötü manzaralar siktir edin.
Bu dünyada en çok abartılan psikolojik dogma herhalde mutluluk dogmasıdır. Biz bu dünyaya mutlu olmak için gelmedik. Mutluluk da diğer bütün hisler gibi sadece kimyasal reaksiyonlar ve elektromanyetik dalgalanmalardan ibarettir. insan gibi yüce bir canlıya amaç olarak mutluluğu vermek, insanı mutluluğa köle etmek hatalı bir girişim olur.
Bazen sevdiğin her şeydedir mutluluk bazense sevmediğini düşündüğünde.
Bir bardak muzlu süt mutluluktur mesela ya da çikolatalarin hepsini ayni anda yemek.
Beraber yenen pastirmadir bazen, kilometrelere inat "sensiz boğazımdan geçmedi" cümlesini isitmektir sevilenden. Bir kelimede bin sevgi hissetmektir.
Koca bir tabak sevdiğiniz yemektir.
Babanizin bakışı küçük bir çocuğun gülüşüdür.
Mutluluk hem çok yakınımızda hem de bir o kadar uzagimizdadir.
Aslında mutluluk insanın kendi magarasindadir.
Mutluluk ise fakir mahallelerden geçen Kırmızı Mercedes gibidir. Mahallede artık hiçbir şey aynı olmayacaktır da kimse farkında değildir. Herkes Kırmızı Mercedes‘in büyüsüne kapılmıştır. Bizler de Kırmızı Mercedes'in peşinden koşan kısa şortlu çocuklarızdır. Mutluluğa dokunuruz ama ellerimizin arasından kayar aslında bizim olmayan mutluluğumuz.
--spoiler--
Bir isteğimiz karşılandığında mutlu olmayız. Geçici bir mutluluk yanılsaması yaşarız. Bir istek her zaman başka bir isteği doğurur. Sırada ne olduğunu asla bilemeden, kör isteklerin peşinde manasızca yürüyoruz. Hedef, amaç, vizyon, kariyer. Bu manasız yürüyüşte bizi teselli etmek için uydurulmuş kelimeler. Schopenhauer çok basit bir şey anlattı. Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları dedi. insan ziyan olmak için yaratılmıştır. (Belki de bu yüzden geç anlaşıldı. Kant harıl harıl okunurken onun başyapıtı irade ve Tasarım Olarak Dünya, iki yüz adet sattı. Çünkü insan zihni basit şeylerden ziyade komplike şeyleri anlamaya müsait.) Her neyse. Şunu anlattı Schopenhauer: insan düşünenden ziyade isteyen bir varlıktır ve isteklerinin sonu asla gelmez. Aklıyla bir dünya kurmuştur ama onu yöneten bedenidir. Kant’ın dediği gibi aklı değil. Beden de kör bir iradeye tabidir. Bu iradenin de nereden gelip nereye gittiğini asla bilemezsin.
Joshua Ferris’in Bilinmeyen romanı da bunu anlatıyor. Bir avukat durup dururken yürümeye başlıyor. Her şeyi bırakıyor ve sadece yürüyor, yorulduğu yerde uyuyor. Bedeni aklını ele geçirmiş, kör bir iradenin peşine takılmış yürüyor. Nereden geliyor bu yürüme dürtüsü, bilinmiyor.
Bir istek başka bir isteği doğuracaksa ve biz sonunda hep mutsuz olacaksak neden istemeye devam ediyoruz. Bilinmiyor. Geçen gece sokakta bekledim. Kar altında, kapalı kapılar önünde, saatlerce. Köpekler geldi beni ısırdı. Neden? Bilinmiyor. Koltés bir oyununda, “Hayır diyen insan hâlâ biraz mutludur,” diyordu. Ne demek istediğini yeni anlıyorum.
bütün isteklere bütün özlemlere eksiksiz bir şekilde ulaşmak değildir mutluluk. mutluluk olanla yetinebilmeyi bilmektir. yaşamak için sebeptir umuttur. birinin gülüşü yeter birinin sözü yeter. umutsuz olmayın mutsuz da olmazsınız. emin olun.
artık unutulan bir histir. çocukken tom and jeryy nin bittiğini sanarken devam etmesi, cipsten en çok istediğin tasonun çıkması, ilk dersin beden eğitimi olması, atari oynarken geçemediğin bir bölümü en sonunda geçmek vs vs. şimdilerde bir parça huzur, minicik sevilmek belki ya da bir tebessüm ama hiç olmayan..
Biraz utanarak biraz üzgün biraz karbi kirık birazda insanlara karsi kizgin olarak soyleyebilirim ki sizin sayenizde mutlu olunca nasıl hissettigimi unuttum. Allah ta size mutlu olmayi unutturacak insanlarla karsilastirsin insallah.