insan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı Bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
ilk entryde tarifi daha iyi yapılamaycak olan herkesin peşinden koştuğu durum. Varolmanın tadını çıkarabilen, hayatında elinde olanlarla memnun olmayı bilen insan mutludur. Bu doğrultuda da gelişir ve üretir. Sürekli ihtiyaçlarını karşılamak isteyen insan, bu ihtiyaçları nasıl karşılayabileceğini anlar ve öğrenirse mutlu olmak onun için daha kolaylaşır. Bunun için önce ihtiyaçlarımızın farkına varmamız, gözardı etmememiz ve hepsine kulak vermemiz gerekmektedir. Bunun ilk adımı da ihtiyaçlarımızı yargılamayarak olur. "Bu nasıl ihtiyaç ne gerek var?" veya "buna ihtiyacım olamaz benim bu yanlış", gibi zehirli bilgilerin sistemimizi tıkamasına izin vermemeliyiz.
bazen başkasının yada başkalarının yanında bazen de sadece kendi kendimizle olduğumuzda hissedebileceğimiz,insandan insana sebepleri değişen sevinç duygusudur.
ölmeden önce okunması gerek kitaplardandır. hatta filmi seyredilmeden önce okunmalı ki; zülfü livanelinin güzel kalemi, tasvirleri,cümleleri birebir hissedilebilsin çünkü kanımca filmi seyredildikten sonra kitaptan aynı tat alınamaz.
hayatımızın süsleri. öyle bir süs ki yasamın dayanılmaz oldugunu düsündügümüzde karsımıza cıkan ve bir anda fikrimizi degistiren. bir anda fikrimizin degismesi, o dayanılmazlık durumunun gücsüzlügünden midir, hayır; kücük bir cocugun acısı da yetiskin birininki de aynı büyüklüktedir mutlulugun gözünde. bu yüzdendir ki kücük seyler de cok mutlu edebilir insanı. mutlulugu büyütmek insanın elindedir, gerekli potansiyelse mutlulugun kendisinde. yeter ki ısık aransın, yeter ki ısıgın farkına varılsın..
Sahte paralar gibi hayatımız. Günde kaç kez kendimiz oluyoruz? Dürüst, yapmacıksız. içimizdekileri olduğu gibi söylüyor muyuz? Kimseden sakınmadan, korkmadan. Mutlu olmak için yalanlar söylüyoruz sürekli kendimize ve çevremizdekilere. Aslında herkesin içinde derinlerde sakladığı mutsuz biri var. Saklıyoruz onu herkesten. Kendimiz bile görmezden geliyoruz çoğu zaman. Hep daha iyi olacağına inanmışız. Hep bekliyoruz. ilerde bir gün mutlaka diyoruz. Ya da geçmişi düşünüyoruz. Eskiden ne güzeldi ya diye başlayan diyaloglar ya da monologlar iç geçirmemize sebep oluyor çoğu zaman. Oysa o anı yaşadığımız zamanda mutsuzduk biz. Bugünleri hayal ederek mutlu oluyorduk. Peki şimdi, şu an mutlu muyuz? Tabi ki hayır. Ama bir gün mutlaka her şey çok güzel olacak mı? Tabi ki hayır. O gelmek bilmeyen günlerde biz bugünleri de içine katarak ne güzel günlerdi ya diyor olacağız hala. Hala o muhteşem günü bekliyor olacağız. Sonrası sonra işte. Hiç koca bir HiÇ. Yarım yamalak, ucundan yakalanmış mutluluklar bizim payımıza düşen. Koca bir labirentin içinde dolaşıyoruz ömür bitene kadar. Acaba burda mı diye tekrar tekrar giriyoruz aynı labirentin çıkmazlarına. Hep hayal kırıklığı hep yeniden hep bu sefer kesin olacak düşüncesi içimizi yiyip bitiriyor. Labirentten çıktığımızda her şeyin çok güzel olacağına inandırmışlar bizi. O yüzden çıkmazlarda bulduklarımızı görmezden geliyoruz. Oysa o çıkmazlarda saklı her şey. Hep daha iyisi, hep daha güzeli diye diye görmezden geliyoruz önümüze çıkanları. Hep öğretiliyor hep.
kimi insanlar akşam yemek yiyebildiği için mutlu olurlar,
kimi insanlar kapısını çalan biri olduğu için,
kimi insanlar yeni aldığı bir kalem için mutlu olabilirler,
kimi insanlar üniversiteyi kazandığı için mutlu olabilirler,
kimi insanlar sabahı gördüğü için mutlu olabilirler,
kimi insanlar duş alabildiği için,
kimi insanlar kitap okuyabildiği,
kimi insanlar okuyabildiği yazabildiği için.
ama kimi insanlar burunlarının ucundaki mutluluğu bile görmezden gelip, sahip olamadıklarına ağlanırlar. ya da kaybettiklerine. oysaki hayat bunlar ağlamaya yetmeyecek kadar kısadır. önemli olan mutluluğu yakalamaktır.
nisan 2006'da fransa'da 2000 kütüphane arasında yapılan oylamalar sonucu ''ayın kitabı'' seçilmiştir.
filminin çekilecek olması ülkemiz sineması için oldukça iyi olacaktır. umarım kitaptaki duygu yoğunluğu beyazperde'ye güzelce aktarılır.