bir araştırmaya göre mutsuzken gülümsemek olarak anlatılan sır. beynimiz mutsuzluğu hissetse de gülümsediğimizde yüz kaslarımızdan beynimize ulaşan sinyaller onu mutlu olduğumuz yönünde etkiliyor ve suni olsada mutluluk hissetmemizi sağlıyor. ben söylemiyorum, araştırma bu şekilde.
rahat olmak her bir şeyi olduğu gibi kabul edip fazla detaya girmeden yüzeysel yaşamaktır . mutlu olmayı hobi gibi düşünürsek. hobi yaparken iyi oynayan birisi profesyonel olduğunda o işten zevk alman mecburi olmadığı gibi de zorunlu hale gelir. kanımca püf noktası da burasıdır.
hayatta her zaman en olumsuz seçeneği düşnmek ve buna göre nasıl davranman gerektiğini olasılık olarak aklında tutmak, mutluluğa konsantre olmak ve iyi bir sonuçla karşılaşıldığında mutlu olmak, gerçekçi hayaller kurmak ve hayallere kapılmamak.
Mutlu olmanın bir sırrı olsaydı şayet, mesela satılsaydı yüksek bir fiyata. Emin olun, onu satın alanlar çok sonra pişman olacaklardı.
Mutlu olmak ne demek. Peki, yaşamanın hedefi mutlu olmaksa, o mutluluğa ulaştıktan sonraki bölüm ne olacak? Özcan Deniz gibi soracak olursak, "ya sonra"?
Mutluluk hedefi bizim bazı bazı ulaştığımız bazen kendisinden uzaklaştığımız sadece kısmi bir hedef olmalı. Ne de olsa ulaştığı şeyi değersiz kılan bir yapıya sahip insanoğlu. Biz aslında ulaşamadığımız, ya da ulaşmaya çalıştığımız şeyler için yaşıyoruz. işte içimizdeki umudu ayakta tutan yegane şey de bulunduğumuz nokta ile ulaşmaya çalıştığımız nokta arasında geçen zaman için harcadığımız efordur. Bize doğum ile ölüm arasında tasarruf edilmesi için verilen süreyi "umudumuzu" her daim teyakkuzda tutarak dolduruyoruz. Aksi halde "yeise" düşeriz ki bunun çıkışı yok.
Yaşamın kendisi, aslında bu iki nokta arasındaki mesafeyi katederken başımıza gelenler ya da yaşadıklarımızdır (acılar, hüzünler,sevdalar,ayrılıklar...vb). O yüzden öyle sır filan aramayın. Esas sır insanın kendi beyninde. Çünkü mutluluk bir değer, ya da bir ölçü olmamalı hiçbir zaman. Olduğu anda onla da asla mutlu olamaz insan. Elde ettikleri ölçüsünde genişleyen insanoğlu, hep larg bir ereğin peşinde koşmakla uğraşır. Hep zayıftır, hep eksiktir. Tamam olmak için illa ki yarattığı bir üst levele geçmelidir. Oysa o levellerin sonu yoktur. Ta ki "game over' olana, yani ölene kadar.