herkes kendi ideolojisinde, kendi siyasi fikrinde inandıkları uğruna sürekli birileri asıp, birilerini yargılıyor. sözlükte herkes birbirine hücum edip, karşı fikre tahammül etmeden at gözlükleriyle hareket ediyor. bu ülkenin nasıl kurtulduğunu ilkokuldan beri okuyoruz, görüyoruz, biliyoruz.
bu ülkeyi kurtaran insanların hepsi bizlerin dedeleri, nineleri, akrabaları. ne oldu da bu hale geldik biz? ne oldu da can pahasına, kan pahasına, namus pahasına kurtarılan bu ülke, bu kadar ucuz bedellere, bu kadar ucuz oyunlara dayandırılarak sahipsiz bırakılıyor.
mustafa kemal atatürk gibi bir liderin torunlarıyız biz. o'nun büyüklüğünü kabullenmek istemeyenler, ya da bizim söylediklerimize inanmayanlar bütün dünyayı dinlesin o zaman. okuyun ve anlayın nasıl büyük bir değeri kaybettiğimizi. ve onun kemiklerini sızlatmamak için ne olur biraz türk gibi yaşayın. Bir parça onun gibi, bir parça mustafa kemal gibi.
ne güzel de demiş bizlere;
"beni görmek demek, behemahal yüzümü görmek değildir. benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir."
keşke seni bir kez bile olsa gerçekten görebilseydim, çok özledim seni atam, çok..
--spoiler--
türk milleti daha dindar olmalıdır. yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. hakikate bizzat nasıl inanıyorsam dinime de öyle inanıyorum. şuura muhalif, terakkiye mani hiçbir şey ihtiva etmiyor. halbuki, türkiye'ye istiklalini veren bu asya milletinin içinde daha karışık, suni itikatlardan ibaret bir din daha vardır. fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaktır.
--spoiler--
29 ekim 1923'de fransız yazar maurice pernot'ya verdiği demeç.
her düşünceye ait bir sözü bulunabilen şahsiyettir. mesela islamcılar da, komünistler de, elitist laikçiler de kendilerine ait olumlu sözlerini yayınlarlar ama gerçekte hangisini düşündüğü ise muammadır; ya da o an için öyle düşünmüş de olabilir.
yine de ülkemizin kurucusudur, saygı ve sevgi duyarız.
amma velakin, artık sözlerini yazıp "bakın atamız şöyle buyurmuş" diyip kendisinden alıntı yapmanın gereksizliği anlaşılmalıdır.
Bir siyasi liderin düşünsel yapısını değerlendirirken, günün siyasi gereklerine göre yoğrulmuş birtakım bilinçli formülasyonlardan çok, bunların arkasındaki zihniyete ışık tutan ipuçlarını araştırmak bazen daha aydınlatıcı olabilir. Nutuk, bu açıdan zengin derslerle doludur.
Nutuk'ta ilk dikkati çeken nokta, Milli Mücadele sırasında ve sonrasında herhangi bir nedenle ve herhangi bir ölçüde Gazi'nin emir ve iradesine karşı çıkmış olan istisnasız herkesin, vatan haini, satılmış, özel çıkarlar peşinde koşan, ya da en hafifinden gayrıciddi veya aptal kimseler olarak sunulmalarıdır. Dürüst, vatansever, ve az çok zekâ sahibi oldukları halde kendisine kayıtsız şartsız itaat etmeyebilecek kişilerin varlığı, reisicumhurun kabul ettiği ihtimaller arasında bulunmaz.
Atatürk'ün, görüş veya eylemlerini tasvip etmediği kişiler için Nutuk'ta kullandığı deyimlerin bazıları şöyledir:
"Bedbaht",
"insanlık evsafından mahrum",
"şuuru milliyi felce uğratmak",
"hainane teşebbüsat",
"menfi ruhlu kimseler",
"zavallılar",
"zevatı malumenin hıyaneti",
"zatı gafil",
"her türlü habaset ve hıyanet ve acz ü meskenet",
"şeytanetkâr tedbirlerle milleti iğfal etmek",
"şahsi hırs ve menfaat veya hiç olmazsa cehalet",
"aciz zavallılar",
"akıl ve ferasetlerindeki mahdudiyet",
"tab' ve ahlaklarındaki za'ıf ve tereddüt",
"milleti zehirlemek",
"akl-ı eblehfiribane",
"milleti iğfal ve meskenete irca maksadı güdenler",
"nazır diye toplanmış birtakım sebükmağzan",
"alçak bir padişahın deni fikirleri",
"heyeti fesadiye",
"ahlaksızlıklarıyla tanınmış eşhas",
"sakim ve hayvanca bir düşünce",
"bihissü idrak insanlar",
"eblehane, echelane ve miskinane hareket",
"miskin ve adi",
"düşman aleti",
"teşebbüsatı melanetkârane",
"fesat tohumları",
"eşhası muzırra",
"hafif",
"memleketi baştan başa ateşe vermek için olanca vüs u gayretiyle çalışmak",
"maksadı mahsusu hainane ile teşkil edildikleri mevsuk",
"menhus zevat",
"korkak",
"namus ve mukaddesat hakkında laubali ve gayrıhassas",
"cebin, imansız, cahil",
"çirkin gururlarını tatmin",
"ikbal, haset, vehim ve ila gibi avamil ile hareket edenler",
"hayasızlık",
"adi bir mahluk",
"paralı uşak",
"millet meclisine kadar girebilmiş vatansızlar",
"hayasız, hadnaşinas, küstah ve boğaz tokluğuna düşman casusluğu yapacak kadar pest ve erzil tıynette",
"aciz ve korkak insanlar",
"müfsid mikroplar",
"sefil",
"idrak ve vicdandan yoksun",
"mülevves bir tahtın, çürümüş, çökmüş ayakları",
"aciz, adi, his ve idrakten mahrum bir mahluk",
"pespaye",
"bir vehim ve hayal için Türk halkını mahvetmek isteyenler",
"alçakça ve caniyane maksat",
"gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet".
Burada sözü edilenlerin ezici çoğunluğu, ilginçtir ki, Milli Mücadeleye Mustafa Kemal ile birlikte atılmış ve o mücadelenin en ön saflarında yer almış, ancak bazı konularda farklı görüşlere sahip oldukları için Gazi'yle yolları ayrılmış olan insanlardır. Nutuk'un en sert polemikleri, bir yanda başta Rauf olmak üzere, Karabekir, Refet, Mersinli Cemal, Cafer Tayyar ve Nureddin Paşalar ve Celaleddin Arif Bey gibi Milli Mücadele önderlerine, diğer yanda Ahmet izzet, Ali Rıza Paşalar gibi istanbul hükümetlerinde Milli Mücadele yandaşları olarak tanınmış olan kişilere yöneltilir. ikinci planda ise, ülkenin çıkarına en uygun hareket tarzının ne olduğu konusunda, şu ya da bu gerekçeyle Milli Mücadelecilerden farklı düşünen kişiler vardır. Üstelik nutkun söylendiği tarihte bu insanların tümü iktidardan uzaklaştırılmış, birçoğu yurt dışına sürülmüş ve bazıları idam edilmiş bulunmaktadır. Yani, sıcak bir mücadelenin belki bir ölçüde haklı göstereceği bir şiddet veya infial burada sözkonusu değildir. Daha çok Gazi'nin mütehakkim kişiliğinden gelen bir tahammülsüzlük ağır basmaktadır.
Türk siyasi hayatına ittihat ve Terakki ile giren ve cumhuriyet döneminde süren bu üslup günümüzde de etkisini kaybetmiş değildir.
dünya üzerinde küçük, büyük her ülkenin kendi topraklarında doğmuş, tarihlerinde adının geçmiş olması için çokca feda edebilecekleri, övgü dolu düşünceleri ve daha önemlisi bitmek bilmez yıkılamaz saygıları varken bu durumun aksine aynı kanı taşıyan, aynı dil, din, tarih birliğini taşıyan biz şanşlı millet genç nesil nasıl bir hıyanet içindeyiz. vefasızlığın en büyüğü tarihe altın harflerle yazılıyor.
''sırtımızda kambur, genç dimağlara kazınan isim, beyinlere şırıngalanmış fikir, putlaştırılmış tarihsel kişilik, sıradan kimse, ölmüş gitmiş bir fani, dikdatör, dinsiz'' gibi hakaretten sayılamayacak ondan çok çok öte utanmasız bir kaypaklıkla adilikle uzaktan yakından bağdaşmayan bu sıfatları yakıştırmaya çabalıyorlar, başarılı da oluyorlar ve daha önemlisi bu sözlerin sarfedilmesine olanak verecek şartlar nasıl gözlerimizin önünde gelişti. ata'ya hakarete hangi yiğit cesaret edebilirdi? kimin ne haddineydi? ulu önder, başkomutan, başöğretmen ve daha sayısız sıfat elimizden alındı. ilkokul talebelerinin zihni şimdi bambaşka, önüne dizilip andımızı okuduğumuz büstler eskiden kıymetliydi. bizden sonraki nesil 10 kasım ı bile anmıyor olacak. bir sonraki belki atatürk kimdir'e yanıt veremez.
"Türk ulusunu yanlış yöne yönelten soysuzlar çoğunlukla din perdesine bürünmüşler, saf halkı hep din kurallarıyla aldatmışlardır. Tarihte ulusu yıkan kötülükler hep din örtüsü altındaki kötülüklerden gelmiştir. din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. hiç kimse bir kişiyi ne bir din ne de mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aracı olarak kullanılamaz. Ulusların bilgisizliğinden yararlanarak binbir türlü siyasal ve kişisel amaç ve çıkar sağlamak için dini araç olarak kullanmak girişiminde bulunanların varlığı Türk ulusunu ürkütmektedir."
(bkz: bu başlığa kötü oy verene ne denir bilmem) ileri görüşlülüğü ile oluşturduğu ışıkta ve bu ışıkta oluşturduğu gölgesinde yaşadığımız sadece türkiyenin önde gelen lideri değil dünyanın lideri olan sarı şaçlı mavi gözlü ataların atası.
birinci dünya savaşında çanakkale dahil bir çok cephede savaştığı ingilizler ve avrupalılar, bizi arkamızdan vuran araplar, kurtuluş savaşı'nda büyük savaşlar yaşadığı yunanlılar ile savaşlar biter bitmez iyi ilişkiler geliştirmiş lider. üstelik zannedilenin aksine atatürk türkiye'nin sadece batı ile ilişkilerini değil, araplar ve pakistan, afganistan gibi ülkeler ile de ilişkilerini geliştirmeye çalışmış, paktlar oluşturmuştur. türkiye'nin batı ittifakına girişi ve doğu'dan kopuşu ne kadar ironiktir ama adnan menderes döneminde olmuştur.
atatürk'ün burada ki ilginç duruşu, belki de canına mal olacak savaşlardan sonra eski düşmanları hemen dost kabul edebilmiş olmasıdır. hiçbir ülkeye ya da millete karşı kin gütmemiştir. maalesef bugün kendisini takip ettiğini söyleyenler sürekli yabancı düşmanlığına sürükleniyor. atatürk'ü iyi gözleyin. atatürk milliyetçiydi ama hiçbir zaman yabancı düşmanlığını desteklememiş, her zaman dünya ile bütünleşmeye çalışmıştır.
Gençliğinde kot pantolon giyememiş, Sevgilisinin elinden tutup hasılat rekorları kıran bir sinema filmine gidememiş... Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...
Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej eşliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu.. . Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan
ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...
Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli
ponpon kızlar da yokmuş... Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları izmir'den denize
döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...
Ülkesinde yapacağı devrimleri unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!
Atatürk için üzülüyorum. Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, ismet Paşa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti ..
Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp, sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı. Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı..
şu andaki türkiye'nin halini görecek olsa ilk sözü, aynen değil ama anlam olarak büyük ihtimalle şöyle olacak eşsiz insandır: içine sıçmışsınız güzelim ülkenin! yazıklar olsun!