bugün

görsel

Atatürk ve türk gençliği.
100 yıldır bu memleketin kahbesi hiç bitnedi bitmeycekte .
82 sene önce ölüp silkelediği arapçıları ve kürtçüleri arkasından hala hergün ürüten efsane türk.

zaten türk bozkurtu dediğin arkasından 40 tane it ürütürmüş. atamızın arkasından ürüyen komünist

arapçı ve kürtçü itlerin sayısını gördükçe gördükçe mutlu oluyoruz.

türküm diyenler için atatürk ölür atatürkçüler ölür atatürkçülük ölmez.
görsel

10 Şubat 1902 günü Mustafa Kemal, Harp Akademisi'nde kurmaylık sınıfına katılmıştır.
Kazananlar arasında Ali Fuat Cebesoy ve Mustafa Kemal ile birlikte aynı sınıfta Asım Gündüz ve Ali ihsan Sabis de bulunmaktadır.
Akademi'de askeri tarih derslerini ünlü komutan Ahmet Muhtar Paşa anlatmaktadır; ayrıca Kurmay Binbaşı Refik Avrupa harplerini, Kurmay Yarbay Macit de yüksek matematik derslerini vermektedir. Kurmay Albay Pertev Demirhan ve daha sonra onun yerine getirilen Kurmay Albay Hasan Rıza'nın Avrupa harp tarihi ile Halepli Kurmay Albay Zeki'nin (sonra general) kale kuşatmaları dersleri çok faydalı olmuştur.
Bununla beraber Goltz Paşa'nın Harp Akademisi eğitim sistemini kurarken askeri teori ve strateji konusunu ihmal etmesi yüzünden, modern askeri düşüncenin doğuşu, gelişmesi ve önemli askeri teoriler konusu programda yer almamaktadır. Öğrenciler Clausewitz, Jomini, Büyük Fredrich gibi askeri stratejinin öncülerini, bunların tezlerini öğrenmeden mezun olmak durumunda kalmaktadır.
1900'ler başında akademide dersler dışında en önemli mesai ülke meselelerini tartışmaktır. Harp Okulu'ndan bu alanda donanımlı gelen Mustafa Kemal de bu eğilime uyum göstermiştir.
Geç subay bu dönemde tanınmış edebiyatçılara posta kartı göndermektedir. Üsteğmen Mustafa Kemal imzasıyla Selanik'ten gönderilen 20 Mart 1903 tarihli bir kart, Rıza Tevfik'e hayranlığını ifade etmek için yazılmıştır. Ünlü şair bu kartı yirmi üç sene sonra evrakları arasında bulduğunu arkadaşı Refik Halid Karay'a bir mektubunda ifade etmiştir. Kurmay adayı üsteğmen imzasıyla Selanikli bir gazete yazarına mektubunda özgüveni hayli yüksek bir okuyucu izlenimi uyandırır.
Yine bu dönemde Mustafa Kemal'in defterlerine düzenli ve ayrıntılı günlük yazma alışkanlığına sahip bulunduğu bilinmektedir. Bunlarda özellikle günlük hayatı ile düşünce ve zihin dünyası hakkında ayrıntılı ipuçları ile askeri konularda bilgiler yer almaktadır.
18 Ocak 1904 günü defterine Japonya ve Kore hakkında ansiklopedik bilgileri aktarmış; 1846'da Mareşal Moltke tarafından yazılan ve 1901'de Mehmet Zeki Paşa tarafından Türkçe'ye çevrilen Danimarka Seferi adlı eserin künyesini ve "Komutanlık çare aramaktan ibarettir; bunu da harp tarihi öğretir" şeklinde bir cümleyi not etmiştir.
20 Mayıs 1904 sabahı notlarından Rus-Japon Harbi ve Japon ordusuna dair askeri litaratürü yakından takip ettiği anlaşılmaktadır.
Harp Akademisi'nde derslerine yoğun ilgi göstermektedir; öte yandan onda ve bazı arkadaşlarında yeni fikirler oluşmaktadır ve ülkenin idaresinde "fenalıklar" keşfetmeye başlamışlardır. Düşüncelerini anlatmak için Harp Okulu öğrencilerine yönelik elyazısıyla gazete hazırlamışlardır. Bu gazetenin yazılarını çoğunlukla kendisi yazmaktadır. Dönemin okullar müfettişi bu tür faaliyetleri izlettirmektedir ve okul müdürü suçlanmış fakat pozisyonunu korumak için öğrencileri ele vermemiştir.
Akademi eğitimlerini tamamlayan genç yüzbaşılar tayinleri yapılana kadar istanbul'da geçirecekleri sürede oturmak için apartman kiralamışlar ve Mustafa Kemal'in de dahil olduğu grup kısa bir süre sonra tutuklanmışlardır. Rıza Paşa'nın gayreti ve nasihatiyle serbest kalabilmişlerdir. Birkaç gün sonra genelkurmay bütün yeni mezun kurmayları çağırmış ve eşit olarak Edirne ve Selanik'e gönderileceklerini, anlaşırlarsa kuraya gerek kalmayacağını bildirmiş; anlaştıklarını görünce bunun aralarında "teşkilat" bulunduğu anlamına geldiği söylenmiş ve Mustafa Kemal devre arkadaşlarından ayrılarak Suriye'ye gönderilmiştir.

Kaynaklar 》

Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, s.39-42.

Hayrullah Gök ve Mesut Uyar, Mustafa Kemal Atatürk'ün Harp Akademis Öğrencilik Dönemi, s.11.

Kâzım Özalp-Teoman Özalp, Atatürk'ten Anılar, s.2.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt I, s.31.
Refik Halid Karay, Bir Ömür Boyunca, s.46-47.

Atatürk'ün Not Defterleri, Cilt II, s.14-15-26-30-32-33.

Ahmet Emin Yalman'a Mülakat, s.767-768-770.

(Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Arkadaşları ile birlikte, Şam, Haziran 1907) ...

https://www.facebook.com/...5/posts/2817441508381564/
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu.
Din ticaretini engellemeye çalıştı, kurani Türkçeye cevirttirdi.
Ama bugün gelinen noktaya bakılınca tüm emekleri boşa gitti.

Çok ileri görüşlüymüş.
görsel

ATATÜRK'Ü ELEŞTiREN ÖĞRETMEN

Bir öğretmen Atatürk aleyhinde kötü şiir yazmıştı. Kendisini hizmetten çıkarmışlardı. Öğretmen yeniden kadroya girmek için dört bir yana başvuruyordu. Bir gün Bakan’ın yanına gitti. Ehliyetli de bir gençti.
Bakan:
- Oğlum, dedi, hakkınızda biz hiç bir şey yapamayız.
- Niçin yapamazsınız?
- Oğlum suçun Atatürk’ün şahsına ait. Biz karar veremeyiz.
- Öyleyse ben Atatürk’ün karşısına çıkacağım.
- Hele biraz bekle! Çok inatçı imişsin. Bana bir hafta sonra yine gel.
Bakan ilk karşılaştığı anda Atatürk’e meseleyi açtı:
- Hani efendim, hakkınızda ağır bir hiciv yazan öğretmen vardı.
- Evet
- Af kanunundan faydalanarak yeniden öğretmen olmak istiyor.
- Öğretmen yapılmasına yasal bir engel var mıdır?
- Hayır, efendim!
- O halde niçin bana soruyorsunuz?
- işlediği suç sizin hakkınızda.
- Aşk olsun sana! Beni şahsi dargınlığım için kamu emirlerini yerine getirmenizden hoşlanmayacak kadar egoist mi sanıyorsun? Kendisini hemen ilk açılacak yere tayin ediniz.

Kaynak 》 Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, syf.120-121.

https://www.facebook.com/.../posts/10158538617674674/
herkes tarafından öldüğü kabullenmeyecek kadar zeki ve ileri demokrasi görüşlü bir insan.
dünyada ki hiçbir ülkede bulunmayan en büyük lider .

eski entrylerden derlemedir.
ömrünün çoğunu cephelerde geçirmiştir. türk milleti için türk yurdu için ömrünü ortaya koymuştur. ileri görüşlüdür. ileri görüşlülüğünün en büyük kanıtı gençliğe hitabede geçen "cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir." sözleridir. o günlerden bugünlere ışık tutmuştur bize. bugün kendime türk diyebiliyorsam senin sayende. bugün sahura kalkıp orucuma niyetleniyorsam senin sayende. senin başlattığın kurtuluş mücadelesiyle ne ırkımdan ne dinimden olabildim. allah senden ve silah arkadaşlarından razı olsun. bugün senin istediğin bir türk evladı olmak için uğraşıyorum. devletim için, türk milleti için işimi en layıkıyla yerine getirmeye çalışıyorum.

Türküm,
Doğruyum,
Çalışkanım,
ilkem;
Küçüklerimi korumak,
Büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ey büyük Atatürk;
Açtığın yolda,
Gösterdiğin hedefe,
Durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım;
Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
görsel

Yıl 1923...
ATATÜRK'ü bekleyen çoktu. Hayati Bey hepsini atlatıp gelen yaşlı köylüyü içeri soktu.
Gazi köylüyü ayakta karşıladı. Oturttu;

“Buyur Nuri Efendi.”
“Teşekkür ederim Gazi Paşam.
Ben Uşak’ın Kalfa köyündenim. Babamdan helva ile haşhaş yağı imalathanesi kaldı. Askerliğimi istanbul’da yaptım. Gözümü, kulağımı açtım, istanbul’da çok şey öğrendim.

Avrupa’dan mektup zarfı içinde pancar tohumu getirttim. Bu tohumları köyümdeki toprağıma ektim. Pancarları rendeleyip kaynattım. Pekmez yaptım. Şeker elde ettim. Onunla köpük helvası imal ettim. Pancardan şeker yapabileceğimize inandım.

Mehmet Hacim Bey’in önderliğinde elli bir kişi birleştik Terakki-yi Ziraat Türk Anonim Şirketi diye bir şirket kurduk. 600 bin lira sermayemiz var.

Paşam! Bize el ver. Şeker fabrikamızı kuralım. Köylü ister pancar yetiştirir, ister fabrikada çalışır. Uşak şenlenir. El verir misin?"

”Cumhurbaşkanı yerinden fırladı, Nuri Efendi’yi sevgiyle, saygıyla kucakladı: “Hepiniz var olun!

Türkiye’yi bu azim, bu istek, bu şevk kurtaracak. Ben seni şimdi bir yaverle Başbakan’a yollayacağım. O da seni belki bir iki bakanla konuşturur. Hepsine bana anlattıklarını iyice anlat. Bir sorun olursa aldırma, bana gel. Kapım her zaman sana açık olacak.”

Nuri Efendi’yi yanaklarından öptü.
Bu heybeli köylü Türkiye’nin ilk şeker fabrikası kurucularından ünlü Nuri Şeker olacaktı.


Kaynak: Erhan Aktaş, Atatürk ve Uşak, istanbul 1981, s.106–108.

https://www.facebook.com/.../posts/10158541188589674/
Bilgi birikim ve başarı yönünden kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan’ın gölgesinde kalır evet en basiti kaç kere yurt dışına çıkmış? Hatta BM genel kurulunda dünya 5 den büyüktür diyebilmiş mi? Evet diyememiş, vizyonu bu kadar işte.
Yurt dışına çıkmaktan çok, ayağına yurt dışından adam getirten gerçek lider..
ulu önder.

aklıma geldi; anıtkabir'e ziyarete giderken mahcup hissederim kendimi. savaşlarda geçen kısacık ömrüne sığdırdığı entelektüel birikim, okuduğu binlerce kitap, bilim ve sanata verdiği büyük önem... mahcup hissederim çünkü kıçımda eşofmanla koca günü yatarak geçirdiğim günler gelir aklıma, şu yaşıma kadar hiçbir önemli konuya katkım olmadığını düşünürüm, bir çeşit "layık" olabilme kaygısı güderim.

bana göre en büyük atatürkçüler bilimde, sanatta, sporda sınırları aşıp tüm dünyada saygın başarılar kazanmış insanlardır, atatürkçülükten anladığım budur benim, idealist ve çalışkan olmaktır.
Onun adı :devrimciliktir.
şu başlığı eksileyen mallar allah sizi bildiği gibi yapsın.

fabrikalarını çatır çatır kapatanlari başınızın üstünde tutup, yedi sülalenizin şekerini yediği, o güzelim fabrikaları açan insanların kıymetini bilmemeniz nasıl bir şuursuzluktur anlamak imkansız.

fabrika açan taktir edilir kapatan değil, lütfen biraz kafayı çalıştırın.
Kurtuluş mücadelesinde Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki ingiliz istihbaratı raporlarından: 'Tehlikeli biri, rakipleri bir araya getirilmeli'

görsel
“ biz her şeyi gençliğe bırakacağız. Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir “ demiş gerçek başkomutan!
Atatürk e duyulan sevgi yi tarif edebilecek şey icat edilmedi henüz.

Atatürk'e borcumuzu bu vatanı severek ve sahipsiz bırakmayarak, bu vatanı koruyarak ödemeliyiz.
Özlediğimiz liderimizdir.
içten saygı duyduğum büyük türk.
görsel

Atatürk Mahmut Baler'i de sever ve çok da takdir ederdi. istanbul'a geldiğimizde kendisini ya Dolmabahçe veya Florya Köşkü'nde kabul eder, sohbetler eder ve sonrada akşam yemeğe alıkoyardı.
Bu yemekler hep bahsettiğim gibi siyasi, ekonomik, sosyal, din vs. içerikli sohbetlerle geçerdi.
işte yine böyle bir sofradayken, Atatürk o gün gündüzden Hafız Yaşar'ı bize köşke çağırtmıştı. Biraz kızgın olduğunu hissediyorduk. Çünkü daha evvelce de birkaç kere çağırıldığında Hafız biraz rahatsız olduğu için gelmemişti. Bizlere yaptırdığı tahkikatta Hafız'ın öyle gelemeyecek kadar rahatsız olmadığını kendisine iletmemizden olacak, biraz bozuktu kendisine.
Yemek sırasında Hafız Yaşar geldi, girer girmez Atatürk sinirle, "Sen nerelerdesin; bu hastalık numaralarına inandığımı sanma, cevap da verme, geç otur, kendini affettir, şöyle Uşak'tan bir Kur'an oku da dinleyelim, bakalım." Hafız hangi sureyi okumasını istediğinde "istediğini oku" cevabını aldı ve okumaya başladı. Bir müddet sonra "hicaza geç" komutunu verdi. Hafız Yaşar bir an durdu, bocaladı, makamı bulmak için ses aramaya başladı, ama Atatürk yüzünü buruşturup beğenmediğini belli ederek kısa bir dinlemeden sonra "Kes Hafız kes" dedi ve Mahmut Baler'e dönerek, "Mahmut Bey, siz bilir misiniz?" diye sordu. Mahmut Bey "Eh, biraz bilir ve okurum" diyince "O zaman okuyun da hep beraber dinleyelim" buyurdu. Mahmut Bey önce bir Bismillahirrahmanirrahim dedikten sonra, bir sureyi güzel güzel okumaya başladı. Atatürk birden ona da "Hicaza geçer misin" dedi. Mahmut Bey Hafız Yaşar gibi duraklamadan, hemen hicaz makamına geçerek Kuran'a devam etti ve bitirdi.
Biter bitmez Atatürk Hafız Yaşar'a dönerek "Bak Hafız Efendi, işte şu gördüğün ve yaşadığın olay var ya aptallıkla, üstün zekâ arasındaki farktı. Okuyacağın sureyi neden bana soruyorsun, ben senden şarkı istemedim ki? Allah'ın Kuranını istedim. Ne istersen onu okusaydın. Sonrada Hicaz'a geç diyince bocaladın, Kuranı da berbat ettin" diye azarladı ve devam etti. "Bak Mahmut Bey'e, sormadan en iyi bildiği sureleri okudu bitirdi. işte zekâ bu, anladın mı Hafız Efendi?" diyerek "Artık gidebilirsin" diye ekledi ve yolcu etti.
Yanlış hatırlamıyorsam sofradaki misafirler arasında Afet Hanım da vardı. Atatürk böyle sofralarda veya özel günlerde misafirlere bazen hediyeler verirdi. O gecede Mahmut Baler Bey'in Kuran okuyuşunu çok sevmiş olacak ki Afet Hanım'a "Mahmut Bey'in hediyesini verelim" dedi. Afet hanım içeriye geçti ve o zamanki Bozkurt marka Türk Ocağı sigarasından bir paket getirip verdi. Atatürk "E Mahmut Bey, aç ve sofraya ikram et bakalım" demesi üzerine Mahmut Bey sigarayı hatıra olarak saklamak istediğini söyledi. Bunun üzerine Atatürk, "Aç ikram et canım, kutuyu sakla yeter" diye yanıtlamıştı.
Bu arada Bozkurt adı geçince hatırladım. Atatürk çok iyi bir Türk'tü. Türklüğün tarihi onun en önemli bir araştırma mevzuu idi. Çoğu zaman da araştırırdı.
Atatürk döneminde ilk yolcu gemisine Bozkurt adı verilmişti. Bahsettiğim gibi de sigaralarda Bozkurt amblemi vardı. Hatta Maraş'ta Atatürk'e mal edilen Bozkurtlu bir heykel yaptırıldığını hatırlıyorum. Türk lirasında, pullarımızda Bozkurt yer almıştı. Zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey'e de Bozkurt soyadını Atatürk vermişti. Köşkte bizleri çağırmak için çalışma masasındaki zilde Bozkurt resmi vardı.
Ergenekon Destanı'nın bu ünlü Bozkurt'u Atatürk için adeta Türklüğün vazgeçilmez ve unutulmaz bir sembolüydü. Çokça çocuklara da Bozkurt adı o zaman verilmişti.

(Atatürk'ün Yanı Başında - Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun Hatıraları, s.143-144.)...

https://www.facebook.com/...5/posts/2832632496862465/
bazen biz türkler bu adama takıntı derecesinde mi sevgi besliyoruz diye düşünüyorum. sonra yaptıkları aklıma geliyor. bir atatürk daha gelir mi bilmiyorum ama bugüne kadar yaşamış en büyük türk atatürk'tür.
görsel
Bayramın kutlu olsun Atam.
Türk milletine bir vatan hediye etmiştir, bunun yanında hiç bir şeyin esamesi okunamaz.