mustafa kemal atatürk

entry14450 galeri3137 ses1
    13289.
  1. Gençliğinde dik duranın ihtiyarlığında beli bükülmez.

    Sözünün timsali şahsiyet.

    48 saattir sus pus olanlar anlamaz.
    8 ...
  2. 13290.
  3. 0 ...
  4. 13291.
  5. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1985349/+

    Hatay mı, sağlık mı?

    Hastalığın dönülmez yola girişinin hikayesi şöyledir:

    Başbakan Celal Bayar 27 Şubat (1938) akşamı Dışişleri Köşkü'nde o yıl toplanan Balkan Paktı üyeleri şerefine verilen ziyafet ve resmi kabulde yabancı konuklardan Stayadinoviç ile konuşurken, içişleri Bakanı Şükrü Kaya yüzü mosmor bir halde yanına gelerek, Doktor Asım Arar'ın reisicumhurun sağlığı hakkında endişe verici bilgiler aktardığını söylemiştir. içişleri Bakanı'nın yanında bulunan Doktor Asım Arar'ın, "Atatürk'ü istasyonda gördüm. Eğer benim aklıma gelen hastalık tahakkuk ederse, maalesef çok vahim ve Atatürk'ün hayatı tehlikededir..." sözleriyle başbakanın tansiyonu yükseldiğinden konuklarına veda ederek evine gitmiştir. Başbakan, bütün gece uyuyamamış ve sabah erkenden Çankaya Köşkü'ne çıkmış, görevliler kendisine, "Atatürk uyuyor, haber verelim" demişlerdir. Başbakan, "Ben onun evladıyım, kendisi rahatsız olmasın ve hemen kabul etsin" diye rica etmiş ve yatak odasına alınmıştır.
    Reisicumhur uzun bir şezlongun üstünde güzel bir robdaşambr ile bağdaş kurmuş oturmaktadır, başbakanın yüzüne, "Ne var?" diye bakmıştır.
    "Sizi rahatsız görüyorum, muayene ettireceğim..."
    "Nasıl muayene ettireceksin?"
    Başbakan, Avrupa'dan uzman doktorların isimlerini söylemiştir. "Bunları davet edeceğim...?"
    Atatürk, "Yapma bunu" diye karşı çıkmıştır. Gerekçesi ilginçtir:
    "Şimdi siz Hatay meselesi için Fransızlarla en hararetli bir evrede ve sonuç almak üzeresiniz. Benim hastalığım böyle uluslararası bir şekilde anlaşılacak olursa, sizin bu misyonunuzda zorluklar çıkar" demiş, bu rahatsızlığın Avrupa'ya yansıtılmamasını, yalnız özel doktoru Neşet Ömer irdelp ile tavsiye edeceği doktorların gelmelerini ve kendisini muayene etmelerini istemiştir. Zaten o sırada istanbul'da da Doktor Akil Muhtar ve diğerleri toplantı halindedirler. Bu doktorlardan oluşan heyet derhal Ankara'ya getirilmiş ve Atatürk muayene edilmiştir, bu sırada başbakan da yanlarındadır ve siroz hastalığı teşhisi konulmuştur.
    6 Mart günü reisicumhur, Türk doktorları tarafından muayene ve konsültasyondan sonra Çankaya Köşkü'nde yakın arkadaşlarıyla buluşmuştur.
    Bu kabullerde yaverler tarafından nöbet defterine kaydedilen şahsiyetler şunlardır
    7 Mart günü kabul edilenler: Orgeneral Fahrettin Altay, Orgeneral izzettin Çalışlar, Orgeneral Kâzım Orbay, Korgeneral Ali Fuat Cebesoy, Büyükelçi Ruşen Eşref Ünaydın, Müfit Özdeş, Mehmet Somer, ismail Müştak Mayakon, Vedit Uzgören.
    8 Mart günü kabul edilenler: General Seyfi Düzgören, Büyükelçi Hamdullah Suphi Tanrıöver, Büyükelçi Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Müfit Özdeş, ismail Müştak Mayakon, Mazhar Müfit Kansu, Vedit Uzgören, Hasan Reşit Tankut, Ahmet Cevat Emre, Fazıl Nazmi, ismail Hakkı Kavalalı.
    11 Mart günü kabul edilenler: General Kâzım Dirik, Müfit Özdeş, Falih Rıfkı Atay, Yusuf Ziya Ortaç, ibrahim Necmi Dilmen, Ahmet Cevat Emre, Dr. Mehmet Ali, Fazıl Nazmi Örkün, Dr. Hilmi.

    Falih Rıfkı Atay, muhtemelen sonuncusunda, reisicumhurun nasıl göründüğünü yazmıştır:

    Başyaver beni telefonla arayarak Atatürk'e akşam yemeğine davetli olduğumuzu bildirdi. Gittik. Birkaç kişi idik. Atatürk, solgun ve sararmış masaya oturdu:
    "Ben bir şey içmeyeceğim. Fakat siz bir şeyler içiniz. Konuşuruz. Bir müddet böyle yapalım" dedi.
    Akşam sessiz ve neşesiz, o ve herkes kendi içine bükülmüş büyük bir sırrın karanlığına gömülmüş olarak geçti. Fırtınadan sonraki deniz gibi, bitkin bir durgunluğu vardı. Dudakları güç oynuyordu. Şevk onun bahçesine son yapraklarını dökmüştü. O kadar güzel ince dudaklarının o kadar tatlı ve ısıtıcı gülüşü, bir ıtır gibi uçmuştu.
    O akşam Çankaya'da dostları ile son sofrası idi.

    12 Mart günü istanbul Tıp Fakültesi'nden Profesör Frank tarafından muayene edilmiş ve akşam Başbakan Celal Bayar'ın evine yemeğe gitmiştir. Ertesi günü Çankaya Köşkü'nde özel doktoru Profesör Neşet Ömer irdelp'i kabul ederek durumu değerlendirmiş ve iki gün sonra Başbakan Celal Bayar'a "Çocuk ne yapacaksan çabuk yap; ben hastayım" demiştir. Bunun üzerine Paris'ten Profesör Fissenger Ankara'ya gelerek 28 Mart günü reisicumhuru muayene etmiştir.
    Profesör Fissenger'in Çankaya Köşkü'nde Atatürk'ü muayenesinde hazır bulunan Başbakan Celal Bayar şunları anlatmıştır:
    Atatürk yatağın üzerine uzanmış, ben ayakucundayım. O da Atatürk'e arkasını dönmüş yandan her tarafını muayene ediyordu. Onun yüzündeki işaretleri Atatürk görmüyor, ama ben görüyordum. Ayaklarını muayene ediyordu, bastı, Fissenger dudağını ısırdı. Durumu fena görmüştü. Ve teşhisini de koydu: Bizimkilerinin aynı... Zeki Fransız, Atatürk'e, "Büyük komutan" dedi, "büyük harpler yaptınız, muzaffer oldunuz. Ama bu işin komutanı da benim. Siz bana tabi olacaksınız, bana yardım edeceksiniz."
    Atatürk'ün hoşuna gitti bu, tavsiyelerini yaptı. Kendini kurtarmak için, çok dikkatli bir surette ne demişlerse azim ile onu yaptı. Fakat hastalık müsaade etmedi. Fissenger'ye, "Ben bütün varlığımla bu büyük adama bağlıyım. Aynı zamanda Başbakan olmam itibarıyla da Türk milletine karşı onun sıhhatinden ben sorumluyum. Bana doğruyu olduğu gibi söylemek lazım gelir" dedim. "Söyleyeyim size" dedi. "Hastalığın tehlikeli devirleri vardır. Bunları atlatmak lazımdır. Yedi seneye kadar yaşaması mümkündür" sözleriyle Atatürk'ün yedi sene yaşayabileceği fikrini bize telkin etmek istedi.

    Reisicumhur, aynı günlerde evinde rahatsız bulunan ismet inönü'yü Doktor Fissenger'ye muayene ettirecektir.
    Anadolu Ajansı, "Profesör Fissenger, tetkik ve muayene neticesinde, Atatürk'ün sıhhatlerinde ehemmiyette şayan bir vaziyet olmadığını tespit etmiş ve kendilerine bir buçuk ay kadar istirahat tavsiyesini kâfi görerek dönmüşlerdir" mesajı yayımlamıştır.
    30 Mart'tan 17 Ekim'e kadar geçen altı buçuk ay içinde, Atatürk'ün hastalığı konusunda halkı aydınlatacak resmi bilgi verilmemiştir.
    7 Ağustos günü Tan gazetesinde Ahmet Emin Yalman'ın makalesi ile suskunluk bozulmuş, gazete bu yüzden üç ay kapatılmış ve yeniden sessizlik hüküm sürmüştür. Ahmet Emin Yalman bu makaleyi yazdıktan sonra hem Şükrü Kaya'ya hem de Celal Bayar'a göstermiş ve her ikisinden de "Olamaz" cevabı almış, buna rağmen yayımlamıştır. Yat kulübünde karşılaştıklarında başbakan, "Ben sana emretmedim, bir arkadaş gibi ricada bulundum. Sen Atatürk'ün sağlığını istismar ettin. Benim dostluğumu reddettin" diye kırgınlığını ve üzüntülerini bildirmiştir. Ahmet Emin Yalman, "Hata etmişim, anlamamışım" diyerek özür dilemiştir. Başbakan, "Öyle ise benim yanıma bir anlayan adam gelmeli" şeklinde konuşarak kırgınlığını bir kere daha vurgulamıştır.
    Reisicumhur bu yoğun ve yorucu tedavi sürecine rağmen o günlerde özel olarak ilgilendiği entelektüel uğraşlarından birine dair Fransa'da yapılan yayınları bile takip etmektedir.
    5 Nisan günü Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği'nden henüz yayımlanmış bulunan Werner Wolff'un Déchiffrement de I'Ecriture Maya et Traduction de leurs codices (Maya Yazısının Çözümü ve Metinlerin Çevirisi) adlı eserinden faturasıyla birlikte bir adet gönderilmesini talep etmiştir.
    Reisicumhur 19 Mayıs günü Ankara'da şehir stadında Ankaralılarla buluşmuştur. O gün tören alanında reisicumhur teşrif etmeden, öğrenciler ve tribünlerde on binlerce Ankaralı hep birlikte Havza yolunda olduğu gibi muhteşem bir coşkuyla "Dağ Başını Duman Almış Marşı"njı söylemiştir.
    Reisicumhur, aynı gün saat 15:30'da şeref trübününden gözüktüğünde muhteşem kalabalık ayağa kalkarak dakikalarca kendisini alkışlamıştır. Saat 16:30'da öğrencilerin gösterilerinden sonra yoğun tezahürat ve alkışlarla tören alanından ayrılmış ve istasyonda kendisini bekleyen Başbakan Celal Bayar ile görüşerek, beraberinde milletvekilleri Salih Bozok, Kılıç Ali ve Cevat Abbas Gürer ile özel trene binerek saat 17:00'de Mersin'e hareket etmiştir.
    ...Hatay için!

    ▪︎ Kaynaklar ...

    Abdi ipekçi, Celal Bayar ile Söyleşi, Milliyet, (12 Kasım 1974). Atatürk'ün Nöbet Defteri, s.708-709.

    Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s.566.

    Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s.572.

    Abdi ipekçi, ismet inönü Atatürk'ü Anlatıyor, s.13.

    Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, s.699.

    Nazmi Kal, Atatürk'le Yaşadıklarını Anlattılar, s.154.(Özel Kalem Müdürü Haldun Derin)

    Asım Us, Hatıra Notları, s.254-255.

    Bilal N. Şimşir, Atatürk'ün Kitap Sevgisi, s.26.

    Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk ve Eğitim, s.201-202.

    Ahmet Bekir Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk, Cilt II, s.903-904.

    (Afyonkarahisar, 1937).
    2 ...
  6. 13292.
  7. Her geçen gün, milletçe yaşadığımız her kederde, hüzünde, hayal kırıklığında, özlemimizin, saygımızın, sevgimizin, hürmetimizin daha da katmerlendiği, aydın, uygar, ilkeli, vatanı ilmek ilmek ören büyük insan.

    Vatansever, milletsever, yurtta sulh, cihanda sulh disturuyla, dünyanın saygısını, sempatisini kazanmış büyük lider.

    Onu, ağızlarından akan iğrenç salyalarıyla küçümseyen, aşağılayan hadsiz ve vefa yoksunu varlıklar bilmelidirler ki;
    Güneş, balçıkla sıvanmaz!

    Öyle vehametler ve hüzünler yaşıyoruz ki, ilkelerini, duruşunu, akıl ve sağduyuyla harmanladığı fikirlerini özlememek ne mümkün?!

    Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğimize and içtik atam!
    Ruhun şad olsun...
    7 ...
  8. 13293.
  9. Almanlar yenilince yenik sayıldık.. sonra yedi düvele karşı savaştık. bağımsız olduk. hatta bizim rüzgarımızla. bizden koparılan bütün coğrafyalar da bağımsız oldu. suriye ırak suudi arabistan mısır tunus cezayir fas bulgaristan yunanistan romanya gürcistan sırbistan... kimisi rusyanın bayrağı altında kimisi ingiltere abd bayrağı altında ama olsun.. onlar da savaşmışlardır belki yedi düvele karşı..
    1 ...
  10. 13294.
  11. 57 yıllık yaşama ; 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke ve milyonlarca özgür insan.. O iç çekiş her şeyin özeti...

    [http:// https://twitter.com/1_yen.../1233853878078201862?s=21 ]
    3 ...
  12. 13295.
  13. 13296.
  14. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1986341/+

    17 Kasım 1938 tarihli Akbaba dergisi.

    Savaş ve barış , Atatürk'ün ölümüne birlikte üzülüyor. Çünkü Mustafa Kemal ATATÜRK hem savaşta hem barışta kahramandı.
    2 ...
  15. 13297.
  16. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1987276/+

    "Eski köşkün yemek odasından bilardolu hole çıkılan kapı yanında bir kanepe vardı. Bir gece yorulmuş, sofradan kalkarak kanepeye uzanmıştım. Bir aralık kapının açıldığını hissettim. Atatürk idi. Sıçrayıp, af edersiniz demeye bile fırsat kalmadığından uyumuşluğa vurdum. El yıkayacağı yeri tam karşımdaki merdivenin sahanlığındaydı. Atatürk’ün beni uyandırmamak için ayakucuna basar gibi yavaşça merdiveni çıktığını hala gözüm yaşararak hatırlarım."

    FALiH Rıfkı ATAY ...
    4 ...
  17. 13298.
  18. 13299.
  19. 13300.
  20. 13301.
  21. 13302.
  22. ülkemizin, modern türkiye'nin kurucusu, dünyanın imrenerek baktığı, takip ettiği büyük lider..

    ülkemiz için yaptıklarını, buralarda 2-3 kelime ile ifade edemeyiz.. sayfalar, kitaplar yetmez bu ülke için yaptıklarını anlatmaya, verdiği emeğini ortaya koymaya..

    merak etme atam, görüşlerini düşüncelerini, her daim takip eden, senin yaptıklarını anlamaya çalışan, senin izinde, açtığın yolda yürüyen bir nesil her zaman var olacaktır..

    saygı ile..
    2 ...
  23. 13303.
  24. 13304.
  25. istanbul'dan çıkmak için 16 mayıs 1919'da ingilizlerden izin almak zorunda kalmıştır. memleketin halini siz düşünün.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1989523/+
    1 ...
  26. 13305.
  27. türkiye'de doğmasak ve yaşamasak hayatımıza etki edecek bir lider olmazdı. yerel bir liderdir, evrensel değil.
    3 ...
  28. 13306.
  29. Aziz hatırasına Bazı orospu çocukları tarafından hakaret edilen Türkiye cumhuriyetinin kurucusu.
    4 ...
  30. 13307.
  31. rall denilen sürtüğü atın şu sözlükten rica ediyorum.
    6 ...
  32. 13308.
  33. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1990825/+

    “Atatürk bazen 5-10 dakika yemeğe başlamaz, yaveri gelip kulağına bir şeyler söyledikten sonra afiyet olsun der yemeğe başlardık. Bir gün bunun nedenini Atatürk’e sorunca 'Sen karışma, yemeğine devam et.' dedi, iyice merak ettim.

    Gittim yaverine 'Sen Paşa’nın kulağına ne diyorsun da biz yemeğe başlıyoruz?' diye sordum. Yaver bana gözleri yaşartan şu cevabı verdi: 'Mehmetçik yemeğini yedi. Artık yemeğe başlayabiliriz Paşam.' "

    Sabiha Gökçen ...
    7 ...
  34. 13309.
  35. Şuna inanmak gerekir ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.

    -Mustafa Kemal Atatürk
    2 ...
  36. 13310.
  37. türkiye cumhuriyetinin kurucusu ve birinci cumhurbaşkanı. evet.
    1 ...
  38. 13311.
  39. Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığacaklardır; kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.

    Diyen ulu önder.
    1 ...
  40. 13312.
  41. Gerçek başkomutan. Kendisine hakaret edenlerin, küfredenlerin ve çamur atanların
    Ya kanı bozuktur.
    Ya soyu bozuktur.
    Ya sütü bozuktur.
    5 ...
  42. 13313.
  43. Adamın dibidir Türkiye Cumhuriyeti kurucusu.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük