1930 yılında şimdiki sözde müslümanların dedeleri tarafından şehit edilendir. 24 yaşındaydı şehit edildiğinde. "din elden gidiyor, yetişiiin" diyerek başını gövdesinden ayırdılar ve bunu yaparken de büyük bir haz duyduklarına eminim bu orospu çocuklarının.
o zaman kafası kesilmişti kubilay'ın. şimdikiler tekmelerle, sopalarla "ölüyorum, vurmayın" demesine aldırmadan öldürüyor gencecik insanları.
yobazların saldırısı sonucu şehit edilen kahraman subayımızdır.
cumhuriyet yönetimi bu alçaklığı yapan yobazların cezasını elbette verdi. fakat gerekli cezalandırmayı yapan mahkemenin başkanının başına sonra ne işler geldi? yanıtı şurada:
velhasıl ya cumhuriyetten yanasındır ya da sonradan adı değiştirilen mustafa muğlalı kışlası önünde, sırtlarında taşıdıkları leşle yürüyüş yapan itlerden. başka taraf yok...
bu olaya hala araştırmadan kendilerine dikta edilen tarihe inanarak dincilerin şehit ettiği subay diyen dallamaları göstermiş olaydır. biraz açın gözlerinizi. gerçek tarihle yüzleşin rakı softalarında yazılan/yazdırılan tarihle değil.
kimisinin, başka diyen olmadığı halde, önce "devrim şehidi" deyip, sonra "hangi devrimin şehidi?" diye sorduğu kahraman şehidimizdir.
yahu senden başka "devrim şehidi" diyen yok ki!.. madem öyle diyorsun, neden dediğini biliyor olsan gerektir.
bizler görevi başında şehit olan her askerimize "şehit" deriz. zira bu ülkenin halkının kahir ekseriyeti müslümandır. görevi başında şehit olanların şahsi inanç durumlarını bilmemize imkan yoktur. islam'a inanmasak da sadece şehitlerimizin büyük ihtimalle müslüman olduklarını ve de şehit olarak anılmayı istediklerini düşündüğümüz için, saygımızdan "şehit" deriz.
yetmez, cennetin varlığına ve duaya inanmasak da "mekanı cennet olsun" diye dua bile eder ve "allah rahmet eylesin" de deriz. sırf böyle dualarla anılmak istedikleri ve de müslümanların(!) bir kısmından sadece nankörlük göreceklerini bildiğimiz için... şehitlerimize saygımız o kadar büyüktür.
şehitlerimize ve ailelerine sövmeyi marifet bilen, onlar için dua etmeye bile yanaşmayan "müslümanların"(!) boşluğunu biz doldururuz.
müslüman olduğunu iddia ettiği halde şehitlere ateistler kadar bile saygı göstermeyenlere duyurulur.
Başbuğ atatürk'ün kubilay'a çok üzüldüğü, olayı günlerce dilinden düşürmediği, kubilay'ı şehit eden itlerin idamından sonra dahi ciğerinin soğumadığı söylenir.
cumhuriyet rejimini kabullenemeyip bir halife ve şeriat etrafında toplanmak isteyen gerici orospu çocukları tarafından katledilmen öğretmenimiz, asteğmenimiz. Adamın başını kesecek kadar gözü dönmüş şerefsizlerin.
Bazıları burda "devrim şehidi" diyerek işi sulandırıyor. Bugün devrim denince insanların aklına ne geldiği az çok bellidir ve Kubilay'ın devrimcilik gibi bir amacı yoktur. Sosyalist komünist tarzı biri değildir.
Bu ülkedeki sağcıların da solcuların da hepsi kafadan kontak. Bitin artık.
kubilay olayını bilen bilir. bilmeyenler için birkaç esrarkeşin gerçekleştirdiği adi bir vakadır.
işin siyasi boyutuna gelince okuyunda görün ;
Menemen olayı gerçeği,Resmi Tarih Yalanlarına son!.
-Genelkurmay, Menemen olayı ile ilgili olarak Arşivinde bulunan 13 adet belgeyi internet sitesinden tanıtımını yaptı. -Resmi tarihin 80 yıldan beri kamuoyuna sunduğu “Kubilay olay yerine geldi. Mehdi Mehmet’e eylemden vazgeçin çağrısında bulundu. Karşı gelenlerin dinlememesi üzerine askere
ateş emri verdi. Asker manevra mermisi kullandı. Mermilerin zarar vermemesi üzerine Mehdi Mehmet: “Bana mermi işlemez, ben Mehdiyim”dedi. Ve sonra Mehdi Mehmet, Kubilayı yaraladı. Gazaz cami avlusunda da kafasından kesti” söylemlerinin doğru olmadığını olmay yerinde bulunan telgraf memuru Nail Bey’in rporundan ortaya çıkıyor. - Bir manga sürgü takılı askerler, kumandanları Kubilay Mehdi ile boğuşurken neden birdenbire ortadan kayboldular!
-Olay sonrası tehlikenin kaynağı olarak gösterilen Nakşibendi Şeyhi Esat’ın ifadesi alınmadan ihbar raporları ile hakkında idam cezası verildi. Şeyh Esat, Erbilli ve Türkmen asıllı, aynı zamanda Mehmet Akif’e hocalık yapan, Milli mücadelede Fevzi
Çakmak’a da yardımcı olan saygın bir insandı. -Genelkurmay sitesinde Menemen olayları sonrası Türkiye genelinde çok sayıda din adamının izlendiği listesi çıktı. -Adanalı Ramazanoğlu Mahmut Sami Efendi’nin adı listeyle alındı. Susturuldu. Ve Ramazanoğullarının 500 yılık Vakıflarına ait yüzlerce dükkan, hamam, cami, medresi yağmalandı. Üzücüdür ki Adana şehir merkezinde satılan ve yıkılan camileri asker kökenli şahıslar aldılar. -Bütün araştıralar Menemen olayının olayları başından beri izleyen Alay Kumandanlığı ile dönemin içişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde hazırlandığı ve uygulamaya konduğunu gösteriyor.
Genelkurmay Başkanlığı kamuoyunu Menemen olaylarını aydınlatmak amacıyla “tsk.mil.tr” internet sitesine 13 adet belge yayınladı. Menemen olaylarının görgü tanıkları, tanık belgeleri ve suçluları takip amaçlı olan belgeler içinden resmi tarihin Menemen söylemlerinin fiyaskolarını ortaya koyan bilgiler ortaya çıktı.
MENEMEN OLAYI DERiN DEVLETiN BiR TERTiBiDiR
Genelkurmay’ın Menemen Olaylarının içinde yer alan Telgraf Memuru Nail Bey’in olay gözlem tanık raporu şaşırtan ilgilerle dolu. 23 Aralık 1930 tarihinde sabah 8 civarında yaşanan Menemen olayları ile ilgili açıklamalar yapan Nail Bey: “(Menemen olaylarını yaratanlar) telleri kestik diye bağırmaktalardı. Bendeniz derhal telleri muayene ettim. Telle iyi ve izmir’e malumat verdim. Bu sırada Jandarma kumandanı Yüzbaşı Fahri Bey gelip şakilerle görüştü.Artık ne görüştüğünü ben anlayamadım.Yalnız kasaplar arasındaki mevkide bulunan halk tarafından alkışlandı.Yüzbaşı Fahri Bey çekilip gitti. Ne tarafa gittiğini şüphesiz bilemiyorum…Kublay beyin kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze kumandanı evkafın kahvesi önünde askeri durdurtup süngü tak emrini verdi.Kendisi şakilerin yakasını tuttu.Asker süngü takdı.Onlar dönmelerine devam ediyor. Beraberlerce Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. Öbür taraftan dönüp te gelen diğer arkadaşı bunların o vaziyetini görünce Koblay Beyin arkasından bir silahla vurdu”. Nail Bey, açıklamalarına Kublay Bey’i korumakla görevli askerlerin birdenbire kaçarak yok olduklarını da açıklıyor. Bundan sonra Kubilay arkadan aldığı kurşun yarası ile Hükümet binası ve yanındaki Gazaz Camisi bahçesine sığınıyor. Orada yere düşüyor. Mehdi Mehmet ve yanında bulunan şahsın yardımıyla Kubilay’ın kafası kesiliyor”. Buraya kadar telgraf memuru Nail Bey’in açıklamalarından resmi tarihin 80 yıldan beri topluma sunduğu “Kubilay Mehdi Mehmet ve adamlarının önüne çıkarak eyleme son vermelerini istediği ve askerlerin manevra fişekleri ile ateş açtıkları ve Mehdi Mehmet’e isabet ettiği halde öldürmediği bunun üzerine Mehdi’nin “Bana kurşun işlemiyor, ben Mehdiyim” konuşması yaptığı yönündeki bilgiler Genelkurmay belgelerinde yer almıyor. Menemen olayı başından sonuna kadar Menemen’deki olayları yakından izleyen Alay kumandanlığı ve dönemin içişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde hazırlanan bir tertip olayıdır. Mehdi Mehmet, olay esnasında içki içen serkeş ayyaşın birisidir. Kullanılan yönlendirilen ve kanlı eylem yaptırılan bir kişi.
DiN ADAMLARINI TASFiYE EYLEM PLANI
Genelkurmay sitesinde yer alan tarihi belgeler arasında Türkiye genelinde çok sayıda din adamının rejim için tehlikeli görülerek izlendiği isim listesi de var. Olayların asıl sorumlusu görülen istanbul’daki Erbilli Şeyh Esat Efendi, aslen Türkmendir. Mehmet Akif Ersoy’a hocalık yapmış, kurtuluş savaşı esnasında da General Fevzi Çakmak ile yakın işbirliği içinde olmuştur. Ve Ahmet Yesevi’den Nakşibendiye kadar uzanan yüzyıllar içinde devletin destekçisi olan dini bir harekettir. Esat Efendi, Menemen olayından sonra sorgulaması, yapılmaksızın hakkında idam cezası verilmiş, 87 yaşının içinde bulunduğu için yasalara göre 65 yaşından büyük olduğu dikkate alınarak idam infazı yerine getirilmemiş, ancak oğlu ile birlikte 28 kişi asılmıştır. ilginçtir ki Menemen olayı esnasında Kubilay’ı yalnız bırakan askerlerin ve de olay öncesi Mehdi Mehmet ile görüşerek bilgi aktaran Yüzbaşı Fahri Bey ile Mehmet Ali Bey’in ifadeleri yoktur.
ADANA’DA RAMAZANOĞULLARI VAKFININ YAĞMALANMASI
Menemen olayı ile ilişkilendirilen din adamları listesinde adı geçen Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey, önce göz hapsine alındı. Sonra susturuldu. Ve Ramazanoğulları ailesinin kuruculuğunu yaptığı Adana şehir merkezindeki vakfa ait yüzlerce dükkan, ırmak hamamı ve mescitler, camiler yıkılmış veya satılarak elden çıkarılmıştır. Hatta, Ramazanoğuları vakıf arazisi içinde yer alan incirlik arazisi de 1950’li yılarda Amerikalıara üs olarak verilmiştir. Bir Adanalı tarihçi olarak soruyorum: “Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey’in suçu ne idi?”. Menemen olayını perde arasında derin devletin din adamlarını tasfiye planı vardır.
TÜRKiYE GENELiNDE iZLENEN VE SUÇLANAN-SUSTURULAN DiN ADAMLARI LiSTESiDiR. kAYNAK: GENELKURMAY ARŞiVi, MENEMEN DOSYALARI
mevzunun bir kurkudan ibaret olduğunu görmeyen anlayamayan ve bundan dolayı yüce dininize hakaret etmeye devam eden kansız cibilliyetsizleri bizlere göstermiş olan olayın başrolündeki kişidir.
günümüz yobazları ise belgesiz, kanıtsız, tanıksız suçu cumhuriyet hükümetinin üstüne atmaya çalışıyorlar!.. şu yazdıklarına bir bakın!.. bir araba laf salatası!.. iddialarını destekleyecek belge yok, kanıt yok, tanık yok... derviş mehmet içkiciymiş!.. kanıt?
hayır, bunların yazdıklarına bakan da yobazların ne mal olduğunu herkesin bilmediğini, mümkün değil böyle işler yapamayacaklarını sanır!... alayı melaike şerefsizlerin!...
lan daha yakın geçmişte madımak'ta insanları yakan sizin kafadarlarınız değil miydi? pardon, o da komploydu tabi!..
ya ışid? o da komplo!...
her zaman dediğim gibi, bunların aldıkları nefes bile yalandır.
Ocağına incir ağacı dikilen bir kadının, doğup büyüdüğü yuvasını mecburen terk edip, Girit’ten izmir’e göç eden Zeynep’in oğluydu. ismi, Mustafa Fehmi’ydi. Dokuz Eylül Üniversitesi eğitim fakültesinin nüvesini oluşturan izmir Erkek Öğretmen Okulu’na gitmiş, Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden olmuştu. Nasıl bir devrimci ruh taşıdığını göstermesi açısından yazıyorum… Soyadı Kanunu çıkmadan tee altı sene evvel, henüz öğrenciyken, Kubilay soyadını almıştı.
*
izmir Menemen’de asteğmen olarak vatani görevini yapıyordu. 23 yaşındaydı. Tam bugün, 23 Aralık’ta… “Şeriat isteriz” diye ayaklanan yobazlar tarafından, göğsünden kurşunlandı, yaralı haldeyken testere ağızlı bağ bıçağıyla kafası kesildi, bir sırığın ucuna takıldı, dolaştırıldı. Müdahale etmeye çalışan bekçilerimiz Hasan ve Şevki de şehit edildi.
*
Menemen olayı, Şeyh Said’den sonra Cumhuriyet’in karşılaştığı ikinci irtica kalkışmasıydı. Bölgede sıkıyönetim ilan edildi, divan-ı harp kuruldu. 105 sanık yargılandı, 28 sanık idama mahkum edildi, TBMM onadı, Kubilay’ın kafasının kesildiği yerde sehpa kuruldu, asıldılar.
*
Aradan 13 sene geçti, 1943… ikinci dünya savaşı devam ederken, iran sınırımız, bugünkü Suriye sınırımız gibi folofoş durumdaydı. Giren çıkan belli değildi. Gene böyle bir giriş çıkış sırasında, Van Özalp’te 33 kaçakçı öldürüldü. Çatışmada vuruldukları yolunda rapor tutuldu.
*
Aradan beş sene daha geçti, 1948… Çiçeği burnundaki Demokrat Parti, ilk yaptığı işlerden biri olarak, bu meseleyi meclise taşıdı. Van Özalp’te çatışma olmadığını, 33 kaçakçının 3’üncü Ordu Komutanı’nın emriyle kurşuna dizildiğini öne sürdü. Soruşturma açtırdı.
*
Aradan bir sene daha geçti, 1949… Demokrat Parti’nin suçladığı ordu komutanı tutuklandı. Ancak, kısa süre sonra serbest bırakıldı.
*
Aradan bir sene daha geçti, 1950… Demokrat Parti iktidara geldi. 1947’de emekli olan 69 yaşındaki ordu komutanının dosyasını gene açtırdı. Şırrak… idama mahkum ettirdi.
*
Aradan bir sene daha geçti, 1951… Askeri Yargıtay kararı bozdu. Yeniden yargılama kararı verildi. Ancak, 70 yaşına gelen ordu komutanının ömrü yetmedi, tutukluyken, askeri hastanede vefat etti. Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Dava düştü.
*
Karşıdevrimci Demokrat Parti’nin “katliamcı” ilan edip, idama mahkum ettirip, demir parmaklıklar ardında kahrından ölene kadar yakasını bırakmadığı ordu komutanı kimdi biliyor musunuz?
*
Menemen’de Kubilay’ın kafasını kesenleri idama mahkum eden, divan-ı harp başkanı Orgeneral Mustafa Muğlalı’ydı.
*
Milli mücadele kahramanıydı. Menemen olayı yüzünden, yobazların en nefret ettiği kişiydi. Şeyh Said’in bastırılması ve Dersim harekatında da görev yaptığı için, Demokrat Parti bünyesinde filizlenen bölücü unsurların da hedefindeydi. Yobaz-bölücü koalisyonu, intikam için fırsat kolluyordu. Neticede başarmışlardı.
*
Aradan 36 sene daha geçti, 1997… Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın itibarı iade edildi. Naaşı, törenle Devlet Mezarlığı’na taşındı. Harp Akademileri Komutanlığı’nın bahçesine büstü dikildi.
*
Aradan yedi sene daha geçti, 2004… Van Özalp’te, hudut tabur komutanlığının bulunduğu kışlaya, Mustafa Muğlalı ismi verildi.
*
Aradan altı sene daha geçti, 2010… Bir taraftan Ergenekon-Balyoz-Casusluk iftiraları süreci başlatılmış, bir taraftan “açılım süreci” başlatılmıştı. TSK imha edilirken, PKK’yla masaya oturulmuştu. BDP milletvekili Fatma Kurtulan, fırsat bu fırsat, Mustafa Muğlalı Kışlası’nı meclis gündemine taşıdı. isminin derhal değiştirilmesi istendi.
*
işte tam bu sırada ne oldu biliyor musunuz?
*
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Van’da miting yaptı. Aynen şunları söyledi: “Başbakandan rica ediyorum, hükümetsin, başbakansın, 33 köylünün kurşuna dizildiği yerde, bunun ismini kışlaya verme, bu ismi değiştirin, istirham ediyoruz, buradan çağrı yapıyorum, bakalım Recep bey çağrımıza nasıl cevap verecek.”
*
E, Recep beyin canına minnetti… Muhalefet partisi muhalefet etmiyor, tam tersine, istirham ediyor, gollük pas veriyordu. Kışlanın ismi değiştirildi. Orgeneral Mustafa Muğlalı tabelası indirildi. Şehit Astsubay Erkan Durukan Kışlası yapıldı.
*
Aradan dört sene daha geçti, 2014… Suriye’de emperyalist güçlerin paylaşım kavgası başladı. Kimisi köktendincileri kullanıyordu, kimisi Kürt milliyetçilerini… Kobani’de IŞiD tarafından öldürülen YPG’li Mahmut Zengin’in cenazesi, Van Özalp’e getirildi. Cenazeyi taşıyan yüzleri maskeli PKK’lılar, Apo posterleri ve PKK bayraklarıyla, Şehit Astsubay Erkan Durukan Kışlası’nın önünde resmi geçit yaptı.
*
Cumhuriyet tarihinde bir ilk’ti. Asker-polis seyretti. Bu resmi geçidin neden orada yapıldığını elbette herkes biliyordu… Mustafa Muğlalı tabelasını indirtenler, açılım sayesinde siyasi zaferlerini taçlandırmıştı.
Ve, sene 2015… Devrim şehidi Kubilay’ın 85 sene evvel çekilmiş siyah beyaz vesikalık fotoğrafındaki gözlerine iyi bakın lütfen.
*
IŞiD zihniyetinin taa o zamanlarda bu topraklara ekilen tohumlarına, demokrasiyi yoketmek için demokratik yolları kullanan kravatlı yobazlara, Şeyh Said’in manevi torunlarına, Demokrat Parti çizgisiyle HDP çizgisinin nasıl kesiştiğine, devrimin yuvasına yerleşen guguk kuşlarının sinsi marifetlerine… Acı acı gülümsediğini göreceksiniz.